Her ne kadar TDK, “ansiklopedi”yi “belli bir yönteme göre düzenlenen, bilim, sanat ve uğraş dallarının tüm bilgilerini ayrıntılı olarak bir arada bulunduran, genellikle birkaç ciltten oluşan kitap, bilgilik,” diye tanımlasa da amacı tanımını aşan bir kavramla karşı karşıyayız.
Ansiklopedi, veya Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlerin Sistematik Sözlüğü’nün editörlerinden Denis Diderot’ya göre ansiklopedinin amacı, “Şu yeryüzündeki bölük pörçük ve dağınık bilgileri bir araya getirmek, birlikte yaşadığımız insanlara, bu bilgilerin genel sistemini açıklamak ve bizden sonra gelecek insanlara aktarmaktır.” Bunun sebebini ise şöyle açıklamış: “Daha önceki yüzyıllarda yapılmış çalışmalar, daha sonraki yüzyılların işine yarayacak ve daha bilgili hale gelmiş olan torunlarımız, hem daha erdemli ve hem de daha mutlu olacaklar ve biz de insan ırkına yakışır kişiler olarak ölüp gideceğiz.”
Elbette, ansiklopedi çalışmasını Aydınlanma hareketinin karargâhlarından biri olarak kullanan Diderot’nun ifadesiyle tam örtüşmese de bilginin sistematik şekilde derlenmesinin tarihi, 18. yüzyıl öncesine uzanıyor.
Antik Yunan’da Aristotales’in ya da Platon’un yeğeni Speusippus’ın bir araya getirdiği, çoğunlukla sözlü olanın yazıya dökülmesinden ibaret bir bilgi derleme geleneği var. Roma’ya gelindiğinde, bilinen dünya genişledikçe, bilgi ve tecrübenin daha ayrıntılı ve tematik şekilde ele alınması gerektiği görülüyor.
Ansiklopedi, eğitim çemberi anlamına geliyor. Bu dairenin baştan beri bir kapsayıcılık iddiası taşıdığını söylemek mümkün. Çin ansiklopedilerinin temeli sayılan Huanglan, “emperyal ayna” demek. M.S. 3. yüzyıldan kalan eser, imparatora ve ülkeyi yöneteceklere bilinen her şeyin bir özetini sunmayı amaçlamış. Yönetenlerin “büyük resmi” görmek istemelerini anlayışla karşılamak gerek.
Vincent de Beauvais de, M.S. 13. yüzyılda, dünyadaki tüm bilgileri içermek amacıyla yola çıkarak, ansiklopedisine “büyük ayna” anlamına gelen Speculum Majus adını koymuş. Speculum Majus, daha Ortaçağ prenslerinin eğitiminin bir parçası prens aynası adı verilen Specula Princium’lara ilham olmuş.
Seydi Ali Reis ise 16. yüzyılda, astronomi ve coğrafya bilgilerini içeren eserini padişaha sunarken adını Mi’rat-ül Memalik (Memleketlerin Aynası) koymuş.
Matbaayla beraber ansiklopedilerin de yayılmaya başladığı malum. O güne kadar imparatorların, prenslerin, padişahların, ruhban sınıfının ve ulemanın ellerinde tuttuğu aynayı, okuryazarlığı olan kesimler de eline geçirmiş. Bu süreçte aynaların çoğalıp sekülerleştiği, otoriteye meydan okumaya başladığı da anlaşılıyor. Bu durum, Diderot’nun Ansiklopedisi’nin dönem dönem hem Kral’ın hem de Papalığın sansürüyle karşılaşmasından da belli.
Gel zaman git zaman, Büyük Britanya’nın Britannica’sı ve Fransa’nın LaRousse’uyla beraber, “medeni” devletler arasında sayılmak isteyen ulus-devletlerin kendi milli ansiklopedilerini yaratmaya çalıştıkları gözlemleniyor.
Milliyetçilik ve ulus-devletin temellerinde Aydınlanma, onun temellerinde de ansiklopedistler var. Haliyle ulus-devletlerin bir milli ansiklopedi meydana getirmeyi hedeflemeleri şaşırtıcı değil. Modern çağ, tüm medeniyetleri eşit gören bir anlayışla gelmedi. Bugün bile Uluslararası Adalet Divanı’nın tüzüğünde “medeni milletler”in hukuk ilkeleri ibaresi geçmekte. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın önemli bir kısmında ansiklopedi, medeni olunduğunun da bir ispatı olarak değerlendirilmekte. İngiliz, Fransız ve Alman genel ansiklopedilerini model alan Büyük Yunan Ansiklopedisi (1926), İbrani Ansiklopedisi (1949), Yugoslavya Ansiklopedisi (1955), bu devletlerin milletler ailesindeki yerini sağlamlaştırmayı amaçlıyor.
***
Bu amaçla genç cumhuriyet, 1939’da I. Neşriyat Kongresi’nde milli bir ansiklopedi yayımlanmasına karar verdi. 1941’de bir ansiklopedi komisyonu kuruldu. 1944’te ise İnönü Ansiklopedisi adı verilen ilk milli ansiklopedinin ilk fasikülü yayımlandı.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in önsözü, “İleri milletlerin hepsinde, insanlığın bütün bilgilerini o milletlerin ihtiyaçlarına göre ve hayat anlayışlarına uygun bir şekilde özünü çıkararak kısaltan ansiklopediler vardır,” diye başlamaktadır. Ansiklopedi’nin amacı ise şöyle özetlenmekte: “İnönü Ansiklopedisi bütün dünyanın fikri mahsulünü, bu asır medeniyetinin ilmî zenginliğini hülasa olarak ve birbiriyle münasebetli ve ahenkli bir şekilde toplamakla beraber bilhassa Türklüğe, şarka ve İslam’lığa ait malumat için en emin bir müracaat kitabı olacaktır.”
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle adı Türk Ansiklopedisi olarak değiştirilen proje, ancak 1984 senesinde tamamlanabilmiş. Siyasi dalgalanmaların ve iktidar değişikliklerinin sürekli hırpaladığı ve sistemsizlikle eleştirilen Türk Ansiklopedisi, iddiasını yerine getirememiş gözükmekte. Belki de bu sebeple “Yorgun Ansiklopedi” diye de anılmakta. Siyasi çalkantılarla, Batı-Doğu gerilimiyle yorulmuş bir ansiklopedi diye de tanımlanabilir.
İnönü Ansiklopedisi, Hasan Âli Yücel’in tek büyük ansiklopedi projesi değil. Leiden Üniversitesi’nin yayımladığı İslam Ansiklopedisi’nin tercümesi ve Türklükle ilgili var olan maddelerin zenginleştirilmesi, olmayanların eklenmesi hedeflenmiş. 1940’ta basımı başlayan ansiklopedinin ancak 1987’de tamamlanmış olması yine başka bir yorgun ansiklopedi ile karşı karşıya olunduğuna işaret ediyor.
Dönemin önemli oryantalistlerinin İslam kültür ve tarihiyle ilgili olarak hazırladığı bu ansiklopedi, muhafazakâr çevrelerden çok tepki çekmiş. Bunun sonucunda da yayın kurulu defalarca değişikliğe uğramış. İslam Ansiklopedisi’ne itiraz eden bir grup din adamı, 1940’larda yarım kalan İslam-Türk Ansiklopedisi’ni yayımlanmış.
Cumhuriyetin iki büyük ansiklopedi hedefi, siyasi ve sosyal dönüşümden nasibini almışa benziyor. Bir ayna olan ansiklopedinin tam olarak neyi yansıtacağı üzerinde uzlaşılamadığından olsa gerek, iki ansiklopedinin de kitlelere yayılmadığı gözlemleniyor.
Bu iki devlet projesinin, devletin üzerinde inşa edildiği ideolojinin gelgitleriyle hırpalanıp kitlelere pek de ulaşamadığını söylemek mümkün. Ancak bu, ansiklopedinin cumhuriyetin sosyo-kültürel hayatına tesir etmediği anlamına gelmez. Aksine Türkiye’de cumhuriyet dönemi boyunca, 1927’de basılan Çocuk Ansiklopedisi’nden itibaren 250 ansiklopedi yayımlandığı hesaplanmakta (Durukoğlu & Çetin, 2016).
Türkiye’nin Eros Cinsel Bilim Ansiklopedisi’nden Sosyalist Kültür Ansiklopedisi’ne, Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi’nden Üsküdarlı Meşhurlar Ansiklopedisi’ne birçok temada, çeşitli okur kitlelerine yönelik zengin bir ansiklopedi yayıncılık tarihi olduğu açık.
1940’lı yıllarda, milli ansiklopedi çalışmaları yeni başlamışken, Fransız Larousse Ansiklopedisi’nin bazı maddelerinin Türkiye’de ateşli bir tartışmaya yol açtığı görülüyor. Erken cumhuriyet döneminin tartışmalı figürlerinden Rıza Nur’un, ansiklopedinin Türkiye, Atatürk ve özellikle Rıza Nur maddelerini yazdığı iddiası Vala Nurettin, Nadir Nadi, Refik Halit Karay tarafından ileri sürülmüş. Refik Halit Karay bu ufak çaplı skandalı şöyle naklediyor:
Meşhur Larousse müessesesi 20. Asır Ansiklopedisi Türkiye faslını hazırlarken o devletin sabık bir Maarif vekili Paris’tedir diye haber alıyor ve Türkiye ile alakalı kısımları ve isimleri ona yazdırtıyor. Bir Maarif vekilinden daha salahiyet sahibi kim bulunabilir ki? İşte o Maarif vekili de ansiklopediye Mustafa Kemal için 33 satır yazıyor, kendi ismi olan Rıza Nur için 27 satır (Avşar, 2018) …
Rıza Nur, basında üst üste yayımlanan eleştirileri 1941’de Hücumlara Cevaplar adında bir kitapla şiddetle reddetse de daha sonra ortaya çıkan hatıratında ansiklopedi maddelerini kendisinin yazdığını açıklamaktadır. Kendi ismini, kendi kendine dünyanın en büyük ansiklopedilerinden birine madde olarak koyması cumhuriyet tarihinin en tartışmalı figürlerinden birinin kişiliği hakkında ipuçları veriyor.
***
Meydan Larousse’uın yayın yönetmenliğini yapan Hakkı Devrim, ansiklopedi yazarlarını şöyle tarif ediyor: “Edebiyat fakültesinin bir özelliği vardı, İngiliz filolojisi, Fransız filolojisi, felsefe filan hafif solda olur, bak şimdi ne söylüyorum, adres veriyorum, Türkoloji, tarih, coğrafya sağda olur. Dilciler de bu meyandadır, daha muhafazakâr arkadaşlar gelir. Biz böyle bir ekip kurduk.”
Öte yandan sol siyasetten gelen birçok kişinin de, ansiklopedilerin yayın kurullarına girdiğini görüyoruz. Örneğin, 1981-1984 arasında, Anadolu Yayıncılık’ın Türkiye’nin illeri hakkında yayımladığı Yurt Ansiklopedisi, 12 Eylül sonrası işten çıkartılan, hapisten çıkan birçok sol görüşlü akademisyen, gazeteci, yazar, çevirmen tarafından hazırlandı. İşsiz, sosyal güvencesiz bırakılmış çok sayıda insan, ansiklopediler sayesinde hayat mücadelesine devam etme ve bilgi üretimiyle toplumsal bir fayda sağlama olanağı bulmuş oldu.
100 Sene 100 Nesne Ansiklopedisi’nin hazırlık çalışmaları sırasında gerçekleştirilen Toplumsal ve Siyasi Tarihin Dönüşen Nesneleri başlıklı atölyede Füsun Üstel, Yurt Ansiklopedisi (1981, Anadolu Yayıncılık) ile ilgili şu hatırasını aktardı:
“Ben ilk sigortalı işime bir ansiklopedide çalışarak başladım. 1981 sonunda çıkan Yurt Ansiklopedisi. İller konusunda ilk telif ansiklopedi (…) hani o, gelmesek de gitmesek de muhabbeti vardır ya, gerçekten de şunu fark ettim ben çalışmaya başlayınca, Türkiye’nin illeri ile ilgili çok az bilgi var. Onun için, biz çalışmaya başladığımız andan itibaren illere doğrudan giderek oradan materyal toplanmaya başladı. Elde olan tek şey İl Yıllıkları idi, o da zaten resmi bilgi. Birtakım anılar, tarih kitapları, böyle iğneyle kuyu kazar gibi o bilgiler toplandı. Ama benim için daha önemli olan şuydu; siyasi bağlamla ilgili olarak anlatmak istiyorum, 80 darbesi sonrasında Türkiye’nin hemen hemen bütün siyasi gruplarının olduğu bir ansiklopediydi. İş bulamayanların, daha sonra 1402’lik hocalar da geldi, her kuşaktan, her siyasetten kişilerin çalıştığı bir ansiklopediydi. O dönemde 1402’liklere ve bize –çünkü cezaevinden çıkanlar vardı, girmek üzere olanlar vardı– gerçek anlamda düzgünce bir hayat standardı sağlayan, maaşını zamanında veren ve üstelik de o kuşaklararası ilişkiyi kurabilen; yani Memet Fuat da ordaydı, Vedat Günyol da vardı, Mehmet Başaran, Köy Enstitülüler ve 1402’likler… Ben onu çok önemsedim. Benim hayatımda, geri dönüp baktığımda akademi orası; çünkü, çok öğrendik. Üniversiteden çok benim için akademi orası oldu.”
Ansiklopedi maddelerini kimlerin yazacağı, içeriğin niteliği ve ideolojisi bakımından önem taşımakta. Bostancı’da bakkal dükkânı işleten, Demiryolları’ndan emekli Nuri Erten gibi alışılmadık ansiklopedi yazarları da bulunmakta. Erten, döneminin edebiyatçıları tarafından uzman kabul edilen, fikir ve bilgilerine başvurulan biri. Öyle ki Ahmet Rasim’i Latin harflerine çevirmekle yetinmemiş, Yurt Ansiklopedisi’nin Adana maddesine de katkıda bulunmuş.
Cumhuriyet dönemi ansiklopedi tarihinde yazarlığıyla bir ansiklopediye damgasını vurmuş tek bir kişiden bahsedilebilir. Popüler tarih eserleriyle tanınan Reşat Ekrem Koçu, 1944-1973 arasında üç ayrı aşamadan oluşacak şekilde, hayatının önemli bir kısmını İstanbul Ansiklopedisi’ne adamıştır. Kendi deyimiyle İstanbul’un bir kütüğünü çıkarmayı hedefleyen Koçu, iki ayrı iş adamıyla ortaklık yapsa da bir süre sonra İstanbul Ansiklopedisi’ni tek başına yayımlamak zorunda kalınca, fasiküllerde şu çağrıda bulunur:
Sonsuz takdirleriniz ve şahsıma gösterdiğiniz söz dostluğu kâfi değildir. Bana maddeten zahir olmanız lâzımdır. “Belediye almaz mı? Maarif yardım etmez mi? Parti el uzatmaz mı?” diye bana akıl öğretmeğe, yol göstermeğe kalkmayın. 365 günde, yani koca yılda bir defacık efendim, bir defacık, kesenizi İstanbul Ansiklopedisi’ne açınız ve 1560 kuruş gibi, üç mavnacının Balıkpazarı’nda bir akşamlık rakı parasını vererek abone olunuz (Ulucutsoy, 2015).
Devam eden çağrılardan beklenen sonuç alınamayınca, 1974 senesinde ansiklopedi, 173. fasikülünün son maddesi Gökçınar’da kalır. Bir hayli kalabalık bir yazar ve çizer kadrosu barındırsa da, İstanbul Ansiklopedisi’ne Koçu’nun edebi üslubu, tercihleri hakimdir. Yayımlandığı zaman, tamamlanmasına yetecek kadar ilgi göremeyen İstanbul Ansiklopedisi’nin fasikülleri ilerleyen senelerde sahaf mezatlarına konu olacaktır. Koçu’nun hayatının sonuna doğru, tamamlayamadığı için derin hayal kırıklığı duyduğu için çevresine yakmayı tasarladığını söylediği İstanbul Ansiklopedisi, sanat sergilerine konu olmakta ve Kadir Has Üniversitesi tarafından, yayımlanmamış maddeleriyle beraber, dijital ortama aktarılmakta.
***
Koçu’nun çağrısında belediye, maarif ya da siyasi partilerin ansiklopediye yardımcı olması fikrinin boş olduğu fikri, Hakkı Devrim tarafından da daha sonra tecrübe edilecektir. Meydan Larousse’u yayımlarken dönemin başbakanı Süleyman Demirel’den randevu alan Devrim, başbakanlık konutunda bir sözlük bile olmadığını gösterdikten sonra Demirel’den tüm lise, il, üniversite ve köy kütüphanelerine ansiklopediden bir takım alınacağı sözünü alsa da bu söz hiç gerçekleşmez.
***
1990’lı yıllar ise, merkezi Cağaloğlu’ndan İkitelli’ye geçen ve “basın”dan “medya”ya evrilen gazetelerin, ansiklopediyle yollarının kesişmesine tanıklık etti. 1992’de Sabah gazetesi kuponla Meydan Larousse ansiklopedisini okurlarına promosyon olarak dağıtmaya başladı. Başbakan Süleyman Demirel, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Sabah’ı, bu promosyonu sebebiyle kutlayan imzalı mesajları gazetede yayımlandı.
Sabah’ın tirajının ani yükselişi karşısında Hürriyet gazetesi, okurlarına Temel Britannica’yı vermeye başladı. Bu iki gazetenin ansiklopedi promosyonuna Milliyet gazetesinin cevabı ise Büyük Larousse ile oldu.
Üç gazetenin de tirajlarını katladıkları, ansiklopedi yayıncılarının, matbaaların ve reklam ajanslarının altın bir dönem yaşadıkları bu I. Ansiklopedi Savaşı’nı, 1994’te ikincisi takip etti. Verilen ansiklopedilerin sayısı ve çeşidi artmasına rağmen, ilki kadar verimli geçmeyen bu savaş, tarafların, birbirlerinin ansiklopedilerini kötülemesine kadar vardı.
Reklamlarda rakip gazetelerin verdikleri ansiklopediler yerlere atıldı. Amerika’ya gidilip verilen ansiklopedilerin sahte olduğu ispatlanmaya çalışıldı. Köşe yazarları köşelerini günlerce bu konuya ayırdı. Bu yazılarda birbirlerini komplekslilikle, ilkesizlikle, saldırganlıkla, şımarıklıkla, küçüklükle suçladılar. Verdikleri ansiklopedinin “yavru”, “mikro”, “makro” olduğunu ispatlamaya çalıştılar (Atılgan, 1995).
İş o raddeye vardı ki Sabah gazetesi köşe yazarı Cengiz Çandar, Doğan grubundan arkadaşı muhabir Turan Yavuz’la telefon görüşmelerini kayda alıp yayınlayarak Sabah’ın dağıttığı bir ansiklopediyi övmeye çalıştı. Sabah, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin köşe yazarlarının önemli bir kısmı aylar boyunca ansiklopedi meselesi üzerinden rakip gazetelere saldırdı.
Daha önceki on yıllarda, bulunduğu ev kütüphanelerinde işlevinin yanı sıra bir statü göstergesi de olan ansiklopedinin halkın geneline yayılma şekli toz duman içerisinde, bu şekilde gerçekleşti.
Ansiklopedi savaşları sebebiyle ülkenin kâğıt ihtiyacı, SEKA’nın üretim kapasitesini aşınca gazete kâğıtları % 46 zamlandı (Atılgan, 1995).
Savaş sırasında tirajları ortalama 1.5 milyon kadar artan gazeteler, kampanyalar bitince kupon için gelen okur kitlesinin neredeyse tamamını kaybetti. Yurt dışında ansiklopedi basmaya kadar giden, müthiş bir telif, basım ve reklam masrafına yol açan ansiklopedi promosyonu, gazetelerin maddi durumlarının bozulması ve gazete fiyatlarının artmasıyla sonuçlandı.
Diğer taraftan, ansiklopedi savaşları, Türkiye’de geniş kitlelerin ansiklopediyle tanışmasına yol açtı. Gazete giren hemen her ev, basılı ansiklopedilerin bitişine on sene kala, en az bir takım nitelikli ansiklopediye sahip oldu.
Bugün, bir çeşit ansiklopedi olarak değerlendirilebilecek olan Ekşi Sözlük’te “Çocukken ansiklopedi okumak,” “Ansiklopedi okuyarak büyümüş çocuk,” “Ansiklopediden ödev yapmış nesil” gibi başlıkların popülerliğini büyük ölçüde ansiklopedi savaşlarına borçluyuz. Sözlük’te konu hakkında giriş yapanların çoğunluğunun, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını gazete promosyonların gerçekleştiği 1990’lı yıllarda yaşadığı anlaşılıyor.
Çocukluğunda ansiklopedi okuyan kuşağın, bununla ilgili bilgi ve tecrübelerini aktardığı mecranın alternatif bir online ansiklopedi olması, dijital devrimle beraber bilginin düzenlenmesi, derlenmesi ve yayılmasının nasıl radikal bir değişim geçirdiğini de gösteriyor.
İnternet, basılı ansiklopedilere duyulan ihtiyacı aşamalı olarak ortadan kaldırdı. Vikipedi’nin kurulmasından on sene sonra, 2010’da Britannica son defa matbaada basıldı.
Aslında bu internet devriminin temelinde de bir çeşit ansiklopedi olduğu söylenebilir.
Amerikalı yazar Stewart Brand’in 1968-1972 arası sürekli, daha sonra 1998’e kadar düzensiz yayımladığı karşı-kültür dergisi “Tüm Dünya Kataloğu”nun (Whole Earth Catalogue) hippi hareketi ve Silikon Vadisi’nin öncülerinin üzerinde etkisi çok. Steve Jobs, 2005’te Stanford Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada durumu açıklıyor: “Ben gençken, bizim kuşağın İncili olan Tüm Dünya Kataloğu adında harika bir yayın vardı… Google’dan 35 sene önce basılı bir Google gibiydi. İdealistti ve içi harikulade araç ve kavramlarla dolup taşardı.”
Bilginin dağıldığı, otoritenin belirsizleştiği, post-truth döneminde ansiklopedi yerini harikulade araç ve kavramların üzerimize boca edildiği, kaybolmamanın çok güç olduğu bir ortama bıraktı.
Dünyanın yaşadığı bu değişim, Türkiye’de de eş zamanlı yaşandı.
Ancak bu, yanında sansür ve erişim engelleriyle geldi. Vikipedi’ye Türkiye’den erişim 2017-2020 arasında 991 gün boyunca yasaklandı. Suriye savaşına ilişkin kimi Vikipedi maddeleri gerekçe gösterilerek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun getirdiği yasak, uzun bir hukuk mücadelesi sonucunda Anayasa Mahkemesi kararıyla kaldırıldı.
Bu süre boyunca Vikipedi’yi Türkiye’den ziyaret edenlerin sayısı azalsa da engelin sürdüğü 2.5 seneyi aşkın sürede ansiklopediye 44.000 yeni Türkçe maddenin eklenmesi önlenemedi.
Steve Jobs ve kuşağına ilham veren Whole Earth Catalogue, daha 1985 senesinde online bir platforma dönüştü. Bilginin üretilmesi, yayılması, derlenmesi giderek online mecralara kayarak form değiştirdi. Uzmanların yazdığı maddeler yerine, Vikipedi gibi herkesin katkıda bulunacağı bir modele geçildi.
Ansiklopedinin temelinde olan merkezi bir yapılanma ve denetim işlevi gören yazı kurullarının olmadığı bu yeni dönem ansiklopedi anlayışı, sadece Vikipedi’ye has değil. “Kutsal Bilgi Kaynağı” sloganıyla Ekşi Sözlük ve klonları, ya da kimi sosyal medya uygulamalarıyla forumlar da ansiklopediye benzer bir konumda.
Postmodern dönemin başlıca karakteristik özelliklerinden biri “büyük anlatılar”ın reddi ve sübjektivitenin altının çizilmesi. Haliyle Aydınlanma’nın kalesi, modern dönemde zirveye ulaşmış ansiklopedilerin kaderi de bu dönemde yeniden çizildi.
Artık “kozmosun organizasyonunu ve içeriğini yansıtmak” için dev aynalara başvurulmuyor. Herkesin cebinde kendi aynası var. Algoritmaların, şahsa özel hazırladığı aynalarda herkes faklı bir yansımaya bakıyor.
Bilgi hiç olmadığı kadar erişilebilir. Ancak bu, sel basınca suya erişimin kolaylaşmasına benziyor. Derleme ve kürasyonun önemi giderek artıyor. Enformasyon selinin içinde kaybolup boğulmamak ciddi bir çaba ve bilgi gerektiriyor.
Ansiklopedinin macerası unutulmuş kütüphane raflarında ya da sahaf dükkânlarında bitmedi.
Marshall McLuhan’ın 1964’teki tespitleri ansiklopedinin geleceğine işaret ediyor:
Bugün, elektrik teknolojisinden bir yüzyıl sonra, merkezi sinir sistemlerimizi, gezegenimiz bakımından zaman ve mekânı ortadan kaldıracak şekilde küresel bir kapsayıcılığa eriştirdik. İnsanın kapsamının son raddesine yani bilincin teknolojik olarak simüle edilmesine hızla yaklaşıyoruz. Bilmenin yaratıcı süreci kolektif ve kurumsal olarak tüm insanlığı, nasıl bugün duyularımız ve sinirlerimiz çeşitli medyaya yayıldıysa öyle kapsayacak.
Tabii bunun sancısız ve hep insanlığın faydasına olacağını söylemek güç.
Atılgan, S. (1995). Türk Basınında Promosyon Çıkmazı. Marmara İletişim Dergisi, 141-148.
Avşar, Z. (2018). Dr. Rıza Nur Ve Tanrıdağ Dergisi. Uluslararası Medeniyet Çalışmaları Dergisi, 45-77.
Cangöz, İ. (1995). Türk Basınında Tutundurma Çalışmaları Ve Ansiklopedi Kampanyası (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi İletişim Anabilim Dalı. https://Earsiv.Anadolu.Edu.Tr/Xmlui/Bitstream/Handle/11421/8489/109336.Pdf?Sequence=1&Isallowed=Y
Devrim, H., & Altunç, H. (2015, Eylül 7). Türkçe Elastik Midir… Https://Oggito.Com/Icerikler/Hakki-Devrim-Ve-Hulki-Aktunc-Turkce-Elastik-Midir/7105
Durukoğlu, S., & Çetin, S. (2016). Türkiye Türkçesi İle Yayımlanmış Ansiklopediler Kaynakçası Denemesi. Akra Kültür Sanat Ve Edebiyat Dergi, 169-184.
Mcluhan, M. (1964). Understanding Media (Introduction). https://Theoria.Art-Zoo.Com/Understanding-Media-Introduction-Marshall-Mcluhan/
Ulucutsoy, H. (2015). Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi. Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 103-125.
Yasak Wikipedia’ya 2.5 Yılda 44 Bin Içerik Girildi. (2020, Ocak 16). Sözcü. Https://Www.Sozcu.Com.Tr/2020/Ekonomi/Yasak-Wikipediaya-2-5-Yilda-44-Bin-Icerik-Girildi-5570704/
Kapak Görseli: Cumhuriyet Matbaasında basılan 10 ciltlik Hayat Ansiklopedisi, 1932-6. Kaynak: © Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu / CFA_003066