Giriş
Sıcak yaz aylarında, hele sarı-sıcak memleketlerin kavurucu havasında en çok aranan soğuk içeceklerdendir gazoz. Zamanla adlar, tatlar, kapaklar, renkler, şişe biçimleri, üretim yerleri, dağıtım ve tanıtım yöntemleri değişti; ama, kiminin damağındaki özlem, dilinin ucundaki tatlı sızı, gözlerindeki çocuksu arayış; kiminin gönlündeki sevda, ruhundaki arsız iklim, dipsiz vefa zamanın modern-postmodern her akışına, çelmesine rağmen kendi mecrasında seyrine devam ediyor.
Gazoz sadece keyifle içilen, sıcak yaz günlerinin serinleticisi bir içecek değil, “dört mevsimlik” bir kültür bahçesi, özellikle çocukluk anılarını canlandıran bir düş kilidi, ihtiyarlıkta bile hasretle anılan günlerin kol gezdiği bir bellek, küçük bir kapağın altında yatan koca bir dünyadır vesselam. Bir zamanların vazgeçilmezi olan yazlık sinemalarda “koltuklar”ına kurulan seyircilerin, eğlencelerine yoldaş olan, pastane, çay bahçesi, plaj, hamam-kaplıca sefalarına eşlik eden, uğruna maçların, yarışların yapıldığı, 32 dişe keman-trampet çaldıran buz gibi gazozlar; çocukların birbirine girdiği, eski zamanların az sayıdaki oyun malzemelerinin en kıymetlilerinden olan allı-pullu gazoz kapakları, sadece bayramlarda değil, mesire yerlerinde, sinema önlerinde, plajlarda buzlu kovalarda dans eden şişeler; karpuz kazanlar ve tirajlarla2 dolan, el arabaları, üç tekerlekli bisikletler, at arabaları, pikaplar, vabisler, Anadollar, sonra Befordlar ve niceleri ile müşterisine taşınan tatlı düşler. Köylülerin kentlerden merakla beklediği havadisler, ekstra siparişlerin mekânı gazoz arabaları… Nerede şimdi o eski gazozcu pirleri, is tutsa da ışık veren gaz lambaları gibi şimdi ancak anıları süzülüp geliyor geçmişten. Bir aralar “Gazoz olma efsane ol,” diye cafcaflı bir reklam sloganı dolanmıştı TV ekranlarında, haddizatında gazoz başlı başına efsanenin kendisiydi. Gelin bu efsanenin tarihçesine kısaca bir göz attıktan sonra, Türkiye coğrafyasındaki macerasını takip edelim.
Arapça “içmek” fiilinden (şerebe-şurb) türetilen meşrubat, genel olarak içecekleri ifade eder ki çeşitli meyvelerden yapılan içecekleri, şerbetleri, şurupları, maden sularını ve tabii ki gazoz dediğimiz gazlı içecekleri de kapsar. Dolayısıyla, gazozun olmasa da genel olarak meşrubatın tarihinin binlerce yıl öncesine uzandığını söylemek işten bile değildir. Çok basitleştirerek ifade edecek olursak, çeşitli meyve aromalarıyla tatlandırılmış gazlı bir içecek anlamına gelen gazoz kelimesinin dilimize Fransızcadan gazeuse/gazeux kelimesinden geçtiği söylenir ki kolayca anlaşılacağı gibi kelime kökünde “gaz” var. Fransızcada l’eau gazeuse, gazlı su anlamına geliyor; boisson gazeuse ise gazlı içecek, yani bugün bizim kullandığımız anlamda gazozun karşılığı olarak yer alıyor. İtalyancada gassosa ve İspanyolcada gaseosa olarak kullanılıyor. İlginçtir, İsrail’de de Türkçenin etkisiyle gazoz deniliyor.3
Sanayi Devrimi, tabii olarak, gazoz sektörünün ortaya çıkış hazırlıklarını bünyesinde barındırmaktaydı. Bu süreçte gazozu ortaya çıkaracak olan önemli gelişmelerin başında, sodanın icadı ve bunun yaygınlaşması, yani suya gazın ilave edilerek kitlesel üretiminin sağlanması yer almaktadır. Elbette, tabii kaynaklardan elde edilen maden sularının, yani gazlı-mineralli suların bilgisi/kullanımı çok daha eski tarihlere dayanmaktadır. Bir nevi doğadaki durum taklit edilerek sanayileşme sürecine uygun adımlarla gazlı içeceklerin yaratılması ve kapitalist gelişme ile bağlantılı olarak bunların çeşitli üretim ve muhafaza yöntemleri ile tüketiciye ulaştırılması sağlanmıştır.
1767 senesinde İngiliz doktor Joseph Priestley, suyu karbondioksitle aşılamayı başararak gazlı suyu elde etti. Bu gazlı su veya soda, pek çok alkolsüz içecek gibi gazozun da temel bileşeni oldu. Priestley’in buluşundan birkaç yıl sonra İsveçli kimyager Torbern Bergman, icat ettiği bir cihaz sayesinde büyük ölçekte soda üretimini mümkün kılmıştır. 18. yüzyılın sonlarına doğru İsveçli kimyager Jakob Berzelius, karbonatlı suya, baharatlar, meyve suları gibi çeşitli tatlar eklemeye başlamıştı. Johann Jacob Schweppe, karbonatlı maden suyu üretimi geliştirdi ve neticede 1783 tarihinde Cenevre’de Schweppes Şirketi’ni kurdu ve 1792’de işini Londra’ya taşıyarak büyük bir geleceğe adım attı. 19. yüzyıl başlarında ABD’de de soda makineleri Amerikalılara hizmet vermeye başlamıştı; 1830’larda, iş insanları Matthews ve Lippincott, büyük miktarlarda soda çeşmesi üretimine yönelik fabrikalar açtılar. Neticede 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde hem İngiltere’de hem ABD’de gazlı içecek sanayisi önemli gelişmeler kaydetmiş, içecekler şişelere girmeye başlamış4 ve en önemlisi popüler hale gelmiştir. (Meşrubat, Vikipedi; Saygı: 2017).
Osmanlı’nın en uzun yüzyılı olarak nitelenen 19. yüzyıl, imparatorluğun dağılmasını engellemek için modernleşme ve Batılılaşma yönünde çabaların görüldüğü zorlu, çelişkilerle dolu bir dönemdi. Bir yandan hukuk ve siyaseten bir modernleşme çabası, reformlar görülür; diğer yandan iktisaden yarı-sömürgeleşmeye doğru giden kapitalist ilişkilerin yayılımı. Batı’nın çeşitli hukuki kurumları ülkeye gelirken, sanayi ürünleri ve kapitalizme uygun yapı da inşa edilir. Velhasıl artık geleneksel şerbet, şurup, meyve suyu vb. yapımından modern içecek üretimine doğru ilerlenir. Çeşitli kaynaklarda, Osmanlı topraklarında, ilk gazozun 1890’da piyasaya sürüldüğü belirtilir (aslında daha öncesine uzanan bilgilere de rastlanmaktadır).5 1891 tarihli bir belgede de gazoz üretimine dair düzenlemeleri görürüz.6
Gazoz üretimine başlanmasında gayrimüslim tebaanın, özellikle Rumların kilit rol oynadığı dikkatlerden kaçabilecek gibi değildir. Bugün kendilerinin yerli ve milli olduğunu vurgulayan gazoz firmalarının milliyetçi patronları bile, gazoz tarihinden bahsederken, Rumların tarihsel katkısını görmezden gelemez.7 Coğrafyamızda gazozun tarihi anlatılırken Niğdeli Aleksandr Mısırlıoğlu’nun ismi ilk sıralarda karşımıza çıkar. Rum iş insanı Mısırlıoğlu, gazoz üretimi için gerekli makineleri Fransa’dan getirir ve ortakları Ligor Bazlamacıoğlu ve Leon Schor (Şor) ile birlikte Karaköy’de Mısırlıoğlu adıyla gazoz satışına başlar.8 1892’de Ankara’da da Vicen ve Kirkor Efendiler’e ait bir gazoz imalathanesinin olduğu aktarılır (Aydın, 1999: 71).9 Mısırlıoğlu gazozundan sonra başka gazoz firmaları İstanbul piyasasında görülmeye başlar. 1908’de Hassan Bey ve “Hürriyet Gazozları,” 1917’de “Neptün,” ve 1923’te “Cumhuriyet Gazozları” gibi… Bu gazozlar basınçlı hava ile şişelenerek satıldığı gibi sifonla ve seyyar el arabalarda bardakla da tüketiciye sunuluyordu (Emiroğlu, 2013: 388; Saygı, 2017).10
1938 Ticaret Yıllığı’nda, İstanbul’da dört gazoz fabrikasının ismi yer almıştır: Sirkeci’deki Olimpos (Olympos), Feriköy’de bira ve rakının yanı sıra gazoz üretimi de yapan Bomonti, sularıyla ünlü Büyükdere’deki Kocataş ve Demirkapı’daki Yalova Gazoz Fabrikaları (Akçura, 2018).
Bu tarihlerde İstanbul’da sadece gazoz fabrikaları değil, gazoz imal etmek için gerekli aletlerin de satıldığı ticarethaneler görüyoruz. 1933 yılına ait bir ilanda, Sirkeci’de şirketi bulunan A. Faik, “Gazozculuktan iyi ve kârlı san’at yoktur!” sloganıyla gazoz üretim aletlerinin satışını duyuruyordu (Akçura, 2018).
Elbette gazoz, sadece İstanbul merkezi ile sınırlı kalacak değildi; kısa sürede yerele de yayılmaya başladı. 1930’larda Anadolu’nun çeşitli illerinde gazoz fabrikaları açılmaya başlanmıştır. Bursa’da Nilüfer (ileriki yıllarda Uludağ ismini alacak ve günümüze kadar gelecektir), Niğde’de ise Fertek Gazozları’nın üretime başladığı görülüyor. Bu yıllarda, Ankara’da Tekel de, Ankara Bira Fabrikası’nda soda ve gazoz üretimi yapmıştır.13 Zengin su kaynaklarına, sıcak bir iklime ve güçlü kültürel birikime sahip olan İzmir de, gazozculuk bakımından hızlıca önemli bir merkez haline gelmiş; erken dönemlerden itibaren birçok gazoza, gazoz teknolojisine ve malzemecisine ev sahipliği yapmıştır.
Erken cumhuriyet döneminde, 1930’lardan önce de, gazozhanelerin varlığı görülmeye başlanmıştı.14 1920’lerdeki “İsmail Hakkı Gazozları” bugün de hatırlanan markalar arasındadır; yine Diyarbakırlı Mehmed Said Bey’in de gazozu unutulmamıştır (Ürük, 2020). Akçura (2018), cumhuriyetin ilk dönemlerinde İzmir ve çevresinde, “Çeşmeli Hasan Gazozları”nın hakimiyetinden, gazoz ve o dönemin bir nevi kolası sayılan Sinalko üretiminden bahseder.15 1926 tarihli bir ticaret rehberinde yer alan ilanda, İzmir’de gazoz makinesi üreten imalathanelerin varlığını görmek de bizi şaşırtmaz (Göksu, 2019; Ürük, 2020). Zengin bir tarihsel birikime, kültürel çeşitliğe, verimli topraklara ve sulara sahip Çukurova bölgesi de, onlarca gazoz çeşidiyle gazozculuk haritasının en dikkat çeken yerlerinden biri haline gelir. 1920’li yıllarda el arabalarında satılan gazozlar, 30’larda karpuz kazanlı, tirajlı küçük gazozhanelere taşınır. Bu yıllarda, Adana’nın yerlileri olarak anılan Araplardan birçok gazozcu piri yetişir; bunlardan biri de Gazozcu Salih’tir. Çocukluk işlerini saymazsak ömrünün tamamını gazozculukla geçiren Salih Mertcan (1909-1980), markasız şişelerle başladığı gazozculuk hayatında çeşitli markaların kuruculuğunu yapar, emekçi ahbapları-akrabalarıyla. Önce “Yedi Meyve”, “Vatan,” sonra da “Teselli” (günümüzde “Menta”) gazozlarını üretmekle yetinmez’ birçok eşi-dostu gazozculuğa bulaştırır, çok sayıda gazozhanenin açılmasına katkı sunar.16 Derken, zaman ırmağı akar ve sadece bu büyük bölgelerde değil; küçük şehirlerde ve ilçelerde de çok sayıda gazozhane ardı ardına açılır. Elbette dönem, henüz Coca Cola ve Pepsi’nin piyasaya girmediği yıllardır.
Demokrat Parti döneminde,17 1952 tarihli “Gıda Maddeleri Tüzüğü” ile gazoz üretimine dair önemli düzenlemeler getirilmiştir.18 Örneğin, seyyar olarak gazoz üretimi ve bilyeli şişelerin kullanımı yasaklanmıştır. Daha da önemlisi ise, 453. maddede dile gelen hükümdür: “Suni gazlı suların şişeleri üzerinde imalâthanenin isim ve adresini bildirir bir etiketi bulunacak ve ağızlarındaki kapsüllerinde yapanın soğuk damga veya sabit boya ile yazılı olmak üzere tanıtıcı bir işareti bulunacaktır.” Böylece etiketsiz, markasız üretim yapan gazozhanelerin kapanması öngörülmüştür. Fakat bu, bilyeli şişelerin ve seyyar gazozların defterinin dürülmesi kadar kolay olmayacaktır. Zaman içinde markalar çeşitlenir, piyasa renklenir, yöresel özellikler gazoza eklenir ve damla sakızı, üzüm, limon, portakal, çilek, kayısı gibi aromalı tatlarla damaklar buluşur, insanlar şenlenir.
1960’lı ve 70’li yıllara gelindiğinde neredeyse her şehir, birçok gazoz markasına sahip olmuş, sayıları binlerle ifade edilebilir hale gelmiş markalı-markasız gazoz çeşitleriyle Türkiye bir gazoz cennetine veya bir gazoz ağacına dönüşmüştür denebilir. Lakin 1960’lı yılların ortalarına doğru asıl tehlike, kapıyı çalmaya başlar: Coca Cola’nın piyasaya girmesiyle işin rengi değişecektir. Dünyanın en büyük içecek şirketlerinden biri olan ve bugün 11 fabrika ile Türkiye’de üretim yapan Coca Cola, Kadir Has’ın girişimiyle19 1964’te, İstanbul’da ilk fabrikasını açar. Coca-Cola’nın hemen ardından Pepsi de Türkiye piyasasına girmiştir.
Emperyal devletlerin markası olan Cola-Pepsi’nin Türkiye’de piyasaya sürüldüğü 60’lı yıllar, solun da yükseliş yıllarıydı; sadece Türkiye’de değil dünyada da. İşçi sınıfının mücadelesinin yanı sıra, 68 kuşağı olarak anılan gençlik hareketleri de almış başını gidiyordu. Emperyalist yayılmanın protesto edildiği dünyada dillendirilen “Yankee go home” sloganları Türkiye’de de güçlü karşılık buluyor, devrimci gençler sokaklarda, okullarda, kampüslerde, kısaca yaşamın her alanında emperyalizm karşıtı mücadeleyi yükseltiyordu. Elbette emperyalizmin simgelerinden biri olarak görülen Cola’nın da bundan nasibini almaması düşünülemezdi. O dönemin gençlik önderlerinden Harun Karadeniz’in anılarından bu tepkileri-protestoları okuyabilmekteyiz. Ayrıca yine dönemin önemli bir sol dergisi olan Yön, 9 Temmuz 1965 tarihli sayısının kapağından “Coca Cola Zehirdir İçmeyin!” çağrısı yapmış ve dergide kolanın insan sağlığı ile birlikte yerli ekonomiye zararları da anlatılmıştır.
“Dünyanın en yetkili bilim adamları Coca-Cola’nın sağlığa son derece zararlı bir zehir olduğunu açıklamışlardır. Ama Coca-Cola, Türkiye’yi istila etmiştir. Gazeteler, Coca-Cola ilanlarıyla doludur. Adana zenginlerinden Has ailesinin baş hissedar olduğu bir yerli şirket, Coca-Cola’yı yurdumuza getirmiştir. Şirket, önemli ölçüde döviz israfına yol açarak Coca-Cola’nın hammaddesi olan konsantre’yi dışarıdan getirtmekte, şişeleyip satmaktadır. Yani, kurulan sanayi, bir şişeleme sanayiinden ibarettir. Şirket ayrıca, iddialarının aksine, Coca-Cola ismini kullanabilmek için Coca-Cola Kumpanyasına bir para ödemektedir.
Mr. Kola, Kâtibim Kola, Klüp Kola vs. sayısı gittikçe artan kola şirketlerinin de durumu farklı değildir… Kola içkilerine bir sürü döviz, halkın sağlığını tahrip için harcanmaktadır. Kola işi, çok tatlı bir ticarettir… çok az yatırımla, yüzde 100 kâr sağlanması bahis konusudur.
Şimdi Kola ticaretinde yeni bir çığır açılmaktadır. Coca Cola ve Pepsi Cola imparatorlukları Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunundan yararlanarak yurdumuzda konsantre fabrikaları kurmaya başlamışlardır…
Coca-Cola diş çürümesi, baş ağrısı, deri hastalıkları, nefrit, bulantı, akıl hastalığı, kalb hastalığı, ruhi tedirginlik, … uykusuzluk, hazımsızlık, diare ve neslin bozulması gibi hastalıklara yol açabilir” (Yön, 9 Temmuz 1965, 119, 7).
Karadeniz (1979: 203), “AMERİKA NEREDE DİYORLAR: Çalıştığımız petrolde, sarı sendikalarımızda, içilen gazozda…” der ve şu olayı aktarır:
Bir gün arkadaşlardan biri: “Yok petrol, yok madenler diyor ve Amerika bizi sömürüyor diyorsunuz, fakat şu Amerikan gazozunu burada satmaya devam ediyorsunuz” dedi. Düşündük, araştırdık ve şu durumu tesbit ettik. Bu gazozun konsantresi dışardan geliyordu, şişesi dışardan geliyordu. Bizdeki gazoz fabrikası ise ithal edilen gazoz özünü ithal malı şişelere koyup üzerine biraz terkos suyu ekliyor ve bunu yerli üretim hatta yerli sanayi adı altında kamu oyuna sunuyordu (Karadeniz, 1979: 22).
Sonuçta devrimci öğrenciler, Taşkışla ve Gümüşsuyu Öğrenci Yurdu kantinlerinde gazoz satışını yasaklar. Gazoz fabrikasının satış müdürleri, bu yasağın kaldırılması için devrimci öğrencileri ikna etmeye çalışır, cazip teklifler sunar; ama, istediklerini alamazlar:
Gümüşsuyu kantinini işleten arkadaş geldi:
“Abi, gazozcular geldi. Otomobil’i burada çıkarırsak bizim gazozu satar mısınız, diye sordular. Ne cevap vereyim?”
O zamanlar gazoz kapağından otomobil çıkıyordu. Biz, anında cevap verdik: “Bu gazoz burada satılmayacak.” (Karadeniz, 1979: 24).
Fakat “sol”un tüm çabalarına rağmen, Türkiye’de, “yerli sermaye” işbirliği ile birlikte devlet desteğini de arkasına alan Cola’nın imparatorluğunu kurması engellenemez.20 Has’lar gazoz cenneti Türkiye’de, Cola’nın yanına bir kardeş ekleme gereği duyarak Elvan Gazozu’nu (1969-1988) bir süre sonra üretmeye başladılar. Zaman içinde Fanta, Sprite, Cappy gibi Cola’nın çeşitli ürünleri de piyasada yerlerini alacaktı. Pepsi ekibi de gazozu ihmal etmemiş, 1967’de Fruko markasını, sonra da Yedigün’ü yaratmıştır. Türkiye’nin kapitalistleşme sürecinin sunduğu zeminde, bu iki dev şirket sürekli yükselen sermaye gücüyle, büyük reklam kampanyaları ve promosyonlarla, bir de kimi baskı yöntemleriyle21 yola devam etmiştir. 1970’ler, gazoz savaşlarının keskin biçimde sürdüğü yıllardır; ama, aleyhte esen rüzgârlara karşın yerel gazoz çeşitliliği hâlâ çok fazladır. Lakin 1980’li yıllara gelindiğinde artık iyiden iyiye bu gazoz ağacının köküne kibrit suyu ekilmiş, ayakta durmaya dayanacak hal kalmamış, muhabere, büyük sermaye lehine kaybedilmiştir. Artık zengin ailelere özgü formlarda, çocuklar, “on yüz bin milyon baloncuklu” gazozlarıyla plajlarda reklam metasına dönüşecek; bardak-tabaktan tişört-şapkaya, şemsiye-çadırdan saat-buzdolabına Coca Cola-Pepsi imzalı çeşit çeşit promosyonlar yaşamımızın her yerine girecektir.22
İptidai zamanların, daha çok kol gücüne dayanan üç-beş kişilik küçük işletmelerinin, dev tekellerin karşısında dayanabilmesi pek mümkün değildir. Yabancı firmaların piyasaya hâkim olmasıyla trajik iflaslar başlar ve birbiri ardına gazozhanelerin kapısına kilit vurulur.23 İçlerinden bazıları ise ayakta kalmayı başarır. Onlar da, ya “Avrupa makineler” ya da İzmir’de üretilen yerli malı “fan” denilen büyük otomatik makineler alır ve yollarına devam eder.
80’li yıllarda sayısı çok azalan yerli gazoz dünyasında, 2000’li yıllarla birlikte yeniden bir canlanma yaşanır.24 Tabii, devlet destekleriyle de büyük sermaye birikimleri sağlayan birkaç yerli gazoz firması uluslararası ticaret yapacak seviyeye gelmişken bazıları ağır ekonomik koşullar, malzemeye ulaşma güçlüğü, şişe üretimi için –muhtemelen büyük sermayenin etkisiyle– şişe sanayinin yüksek kota uygulamaları altında yaşam mücadelesi vermektedir; bir de farklı sektörlerden gelen yeni yetme gazozlar eklenmiştir tabloya.
Gazozun Sanatı, Sanatın Gazozu
Refik H. Karay’ın Sürgün’ünde, Osmanlı’nın son döneminde emekliye ayrılan ve bir punduna getirilip memleketinden sınır dışı edilen yüzbaşı Hilmi Efendi, Beyrut’ta yoksul bir halde gezerken “dört tekerlekli bir el arabasını bozuk kaldırımlı bir sokakta zangırdata zangırdata itip bağıra bağıra bağıra gazoz satan bir adamın önünde” durur. Eski arkadaşlarından Çopur Abdi’dir bu (Karay, 1998: 20-21). Neticede, Abdi, Hilmi Efendiyi de gazoz işine “bulaştırır.” Artık kısa süreliğine de olsa, o da, gazoz satıcısıdır, ta ki fabrikanın Rum patronu Mısır’a taşınana değin.
Tahir, Bozkırdaki Çekirdek’inde gazozcu sokakta satış yaparken, yüreklerle birlikte edebiyat da parçalayarak bağırır:
Gazozum gazoz… Ak sabun gibi köpüklü bu gazoz… İçmeyenin, ya aklı yok, ya parası. Bilmeyen içmez ya, bilen neden içmez?… Boşuna debelenmektesin elin koltuğunda, leylek kuşu gibi bir ayağını kaldırıp indirerekten… İçeceksin nasıl olsa, er-geç… Tatlı canına bu zulüm neyin nesi avanak?… Yürek soğutur çünkü benim gazozum… Düşmanını yemişsin gibi yürek soğutur (1995: 76-77).
Nazım Hikmet, Beş Dakika şiirinde;
Bu, bir salı akşamı vukua geldi.
Şehir aydınlık
hava güzeldi.
Belediye bahçesinde kalabalık
dondurma yiyip
gazoz içerek
ajans haberlerini dinliyordu,”
der (1996: 50).
Çay bahçelerinde, pastanelerde buluşup gazoz içmek ayrı bir keyifmiş, hele kimi sevgililer hararetlendikçe gazoza sarılırlarmış. Kemal’in, Bereketli Topraklar Üzerinde isimli eserindeki cümleleri gibi elbette, herkes bu mekânlarda buluşamaz ya:
Kız sık sık helâya, su içmeğe çıkar, fabrikanın pamuk tozları uçuşan makine şakırtısı yüklü havasında, çoğu zaman ufacık ampullerle aydınlanmış, makine aralarındaki daracık yollarda şıpın işi durup konuşuverirler. Paydoslarda da oğlan sevgilisine Şam tatlısı, kebap ısmarlar, gazoz ikram eder (Kemal, 1972: 65).
Mendilimde Kan Sesleri
Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı ıssızlıktır
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet abi…
(Cansever, 2015: 43).
Adana gazozculuğu ile ilgili kaleme aldığım bir yazıda ifade ettiğim gibi, bayram yerlerinin, düğün salonlarının ve stadyumların da olmazsa olmazlarındandı gazoz tezgâhları. Stadyuma gidenlerin, ciğer kebap yemeden ve gazoz içmeden dönmesi sanki ayıptı. Mevlitlerde ve yas evlerinde de gazoz dağıtılması adettendi. Ve çocukların düşü, masallar diyarı lunapark… Bayramın gelmesiyle lunapark çadırları kurulur, insanlar buraya akın etmeye başlardı. Efsanevi yaratık “Şahmeran,” okyanusların gizemi “Deniz Kızı” nerelerden kalkıp da gelmiştir seyircileri için. Çocuklar oradan oraya koşturup durur, cıvıl cıvıldır her yan. Seyhan’ın renkli kenar süsü gibi gülümseyen bu lunaparkın içinde her on, on beş adımda bir kurulan gazoz tezgâhlarının önündeki kuyruklar hiç tükenmez. Sevinçleri çoğaltır gazoz, herkes mutludur; gazozu içenler, yüzlerce kasa gazoz satmanın tadını yaşayan satıcılar ve yerlerden kapakları toplamaya çalışan çocuklar.25 Kıraathane-kahvehanelerdeki gazozuna oyunlar,26 okul kantinlerindeki gazoz-simit kuyrukları,27 leblebi-gazoz dansı da akıllardan çıkacak gibi değildir.
Kıraathaneler, uzun dönem, en önemli sosyalleşme alanlarıydı, hele kırsal kesimde, köylerde. Gazozların üç tekerlekli bisikletler ve at arabalarıyla taşındığı dönemlerde köylere servis yapmak zor bir işmiş. Fakat motorlu taşıtlar devrine geçince, altına kamyonu çeken, aracın yarısına gazoz kasalarını diğer yarısına da buz kalıplarını doldurup yatırırmış… Dolabın olmadığı zamanlardır, kıraathane avlusunun uygun bir yerinde toprak kazılır, ihtiyaç büyüklüğünde bir çukur açılır ve buzlar buraya dizildikten sonra üstü samanlarla kaplanır, daha sonra çuvallarla örtülür ve tahta kapaklarla kapatılır. Gazozlar da bu buzlar sayesinde, kıraathanenin sakinlerine soğuk soğuk sunulur. O zamanlar, gazozcular şehirden gelen habercilerdir de, şehirle köy arasındaki köprüler (Mertcan, 2016: 452-453).
Adana’da “tapa” olarak adlandırılan gazoz kapakları, bir zamanlar çocukların gözde oyun nesnelerindendi. Renk renk, albenili kapaklar yerde tebeşirle veya kömürle çizilen dairelerin içine yerleştirilir ve ellerde “kaymak” mermerlerle –yokluk zamanlarında, altı kaygan lastik terliklerle– oyuna başlanırdı. Dairenin içindeki kapakları elindeki mermerle dışarıya çıkarmayı beceren kapakların sahibi olurdu (Mertcan, 2016: 453-454). Oğuz Atay da, büyük eseri Tutunamayanlar’da bu kapak oyunlarından bahseder.28 Yarışmaların konusu da olurdu kapaklar, el yapımı küçük tahta arabaların tekerlekleri de. Sanatsal amaçlı kullanımları da biliyoruz, örneğin tef benzeri müzik aletleri yapılırdı kapaklarla. Hatta gazoz kapağının inşaat harcında kullanıldığı bile söylenir. Kapaklar, parmak aralarında gösterişli biçimde sıkılmak suretiyle, bir nevi güç gösteresinin de aracı olmuştur (bkz. Atay, 2011: 59).
Tunç (2018), II. Dünya Savaşı’nın kıtlık zamanlarını yaşamış olan neslin, çocuklarına tüketimi değil; tasarrufu öğrettiğini, bu süreçteki yoklukların ve tasarruf eğitiminin, çocuklarda biriktirme tutkusunu da geliştirdiğini belirterek konuyu gazoz kapaklarına getirir:
En çok biriktirilen şey gazoz kapağıydı… Gazoz kapağı biriktirmenin bir raconu vardır. Bir kere az bulunan gazozların kapakları daha kıymetliydi. O yıllarda Pepsi ve Coca Cola yerel gazozlara göre daha pahalı olduğu için, kapakları da doğal olarak daha kıymetliydi… Bu işi ciddiye alan çocuklar topladıkları gazoz kapaklarının envanterini tutarlardı (Tunç, 2018: 58-59).29
Yukarıda da değinildiği gibi, kimi gazozların kapak altlarından, otomobil dahil, çeşitli armağanlar vaat edilirdi içicilere. “Umut fakirin ekmeğidir,” diye boşuna dememişler. Bu sürpriz armağanlı kapakların hayaliyle yatıp kalkanlar az olmamıştır. Füruzan’ın (2019) Seyyid isimli öyküsünün temel karakterlerden, handa çaycılık yapan yoksul Kürt Seyyid, bu hediyeli kapaklardan bir araba çıkması hayalleri kuranlardandır. 30
Kapaklar gibi gazoz şişeleri de israf edilmemiştir. Süsleyip vazo seklinde kullananlar da olmuştur, Seksenler dizisinde de yer verildiği gibi domates püresi vb. saklamak için kavanoz olarak kullananlar da. Bir dönem, Aşkın Nur Yengi’de gördüğümüz gibi müzik enstrümanı olarak bile gazoz şişesi kullanılır.31 Maalesef insanlık dışı uygulamalarda da kullanılır şişeler. Örneğin işkencecilerin insanları şişelere oturttuklarına dair çok trajik hikâyeler vardır!
Sinemaların hayatımızdaki yerinden bahsederken de gazozu ıskalamaz Tunç: “Beş dakika arada salona çekirdekçiler ve gazozcular dalardı… Gazozcular içine kocaman buz kalıpları koydukları teneke kovalarını gazozla doldururlar, açacaklarını teneke kovaya ritmik bir şekilde vurarak seyirciyi uyarırlardı” (2018: 182).
Muzo da, Adana’da çocukken bir yazlık sinemada gazoz satmaya başlar:
Akşam, yedi buçuktan başlardı açıkhava sineması dolmaya. Çıkınlar, sepetler, paketler… Filmdeki baş kadın oyuncu veremin son devresinde kan kusup duruyor, ben gözlerimden şapır şapır yaş getiren zehir gibi acı biber dolmasını yiyorum.“Vah vah”, derdi kadınlar, “gazozcu bile ağlıyor”.
Sanki gazozcular ağlamazmış gibi…
Baş kadın gözlerini “ebediyyen kapayıncaya dek” sinemadan çıt çıkmaz, kadın öldükten sonra, sekiz-on yerden birden;
“Gazozcu laaan, gazozcuu” diye bağırırlardı.
Galiba, varolmanın tadını tatmak için, izleyici bilinçsiz olarak gazoza yumulurdu (İzgü, 2022: 99-100).32
Tabii sinema ve gazoz denilince Adana’ya özel bir yer vermek gerekiyor. İmrek’in (2022) haklı olarak ifade ettiği gibi,
Cumhuriyetin ilk yıllarından yetmişli yılların sonlarına dek vizyona giren yerli ve yabancı filmlerin tutup tutmayacağı Adana’da belli olur. Hazırlanan filmler önce Adanalının beğenisine sunuluyor, beğeni toplarsa Anadolu ve Türkiye’ye yayılıyordu. Sabahın erken saatlerinde fabrika ve tarlalarda çalışmaya giden işçilerin en büyük zevki, akşam gazoz ve çekirdekle 2-3 bin kişilik yazlık sinemalarda film izlemekti.
Sinemaların vazgeçilmezlerinden olan gazoz birçok filmde de göz kırpar sevenlerine, hatta kimilerinin Nuri Alço ile özdeşleştirdiği “ilaçlı gazoz ikramı”nın kötü şöhreti bile soğutamaz halkı gazozdan… Rıfat Ilgaz’ın sinemeya uyarlanan meşhur romanı Hababam Sınıfı’nda da gazoz muhabbeti eksik olmaz. Günün birinde sınıfta düzmece bir gazoz çekilişi yapılır, intikam amacıyla, İnek Şaban’a müshilli gazoz ayarlanır, gazozu içen İnek kıvranmaya başlar (Ilgaz, 2007: 25-28). Gazoz ve gazozculuk kültürü İftarlık Gazoz’da (Yüksel Aksu, 2016) etkileyici bir biçimde sergilenir. 1980’lerde cezaevinde ölüm orucunda olan devrimci Adem’in “gazoz” sayıklamaları ile başlayan film, çocukken Adem’in ona hediye ettiği gazoz kapaklarının çocukluk aşkı tarafından Adem’in mezarına serpilmesi, sonra da şişe şişe gazozların mezara dökülmesiyle son bulur.33
Sonuç Yerine
Bağlar,134 Dört Mevsim, Beyoğlu, Çamlıca, İmren, Zafer, Neşe, Kulüp, Niğde, Ankara, Vatan, Zaman, Atom, Bade, Teselli, Ediboğlu, Cincibir, Güven, Peri,35 Güney, Cem, Portalin, Hayat, Huzur, Venüs, Ender, Bahar, İçen Bilir… Kimler geldi kimler geçti, saymaya sayfalar yetmez. Erken dönemlerde birçok ismin farklı şehirlerdeki üreticiler tarafından kullanıldığına, zamanla erken davranan bazı firmaların bu isimleri tescil ettirdiğine, zaman içinde bir isimden başka isme geçen fabrikalara, aynı ismi taşıyan şişelerin yarattığı kafa karışıklıklarına, bir dönemin birçok ünlü gazozunun “dönemin ruhuna,” aslında kapitalist rekabete, uluslararası firmaların baskısına dayanmayıp peş peşe iflasına, yerlerini Cola-Pepsi gibi uluslararası dev tekellere veyahut “devlet desteğiyle” büyüyen ve küresel kapitalizm çağında “yerli ve milli” iddialarını bırakmayan birkaç Türkiye menşeli kapitalist işletmeye terk etmek zorunda kalışlarına tanıklık ediyoruz, bu bir asırlık cumhuriyet tarihinde. Velhasıl kelam şu 100 sene, yüzlerce gazozun tomurcuklandığı, filiz verdiği, yeşerip serpildiği, sonra küresel çağın kuşatmasına dayanamayıp yine yüzlercesinin belinin büküldüğü, sararıp solduğu, neoliberal çılgınlıktan saçılan zehrin, yüzlerce gazoz ağacını kuruttuğunu kaydetti. Yaklaşık son yirmi yıllık dönemde biraz iyi niyetli duygular, geçmişe özlem, nostalji, biraz trend, yeni yol arayışları derken yerel gazoz sektöründe bir kıpırdanış kendini gösterdi.36 Gömüldüğü düşlerden baş kaldırmasa da henüz, uç vermeye başladı eski adların yeni tatları. Hadi hayırlısı, oyunu kurallarına göre oynayanlar mı kazanacak yoksa kurallarıyla birlikte oyunu ters yüz edenler mi, bunu da gelecek yüzyıl yazacak. Biz şimdilik, yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın veya yüz gazoz açılsın, bin kapak yarışsın diyerek çekilelim.
80 yerli gazozu toplayıp 500 noktaya satıyor. (2018). İndigo Dergisi. https://indigodergisi.com/2018/09/yerli-gazozu-500-noktaya-satiyor/
Ahmad, F. (2003). The Making of Modern Turkey. London & New York: Taylor & Francis.
Akçura, G. (2018). Meşrubat Tarihinde Bir Cevelan. https://manifold.press/mesrubat-tarihinde-bir-cevelan#ref08
Aksal, S. K. (2018). Gazoz Ağacı ve Diğer Öyküler. İstanbul: YKY.
Aksu, Y. (Yönetmen). (2016). İftarlık Gazoz, Mars Dağıtım.
Asaf, Ö. (2011). Kırılmadık Bir Şey Kalmadı. İstanbul: YKY.
Atay, O. (2011). Tutunamayanlar. İstanbul: İletişim.
Aydın, S. (1999). Ankara Ankara Güzel Ankara! Kebikeç, 9, 65-76.
Cansever, E. (2015). Gelmiş Bulundum. İstanbul: YKY.
Codd, H. Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Hiram_Codd.
Coca cola ve Pepsi türk gazozlarını nasıl bitirdi. Sade Gazoz 3. Bölüm (2018). Youtube https://www.youtube.com/watch?v=YsYCGaKhfqo
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, Osmanlı Arşivi (BOA) Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi (DH.MKT) 1850/58, 8 Zilhicce 1308 /15 Temmuz 1891.
Emiroğlu, K. (2013). Gündelik Hayatımızın Tarihi. İstanbul: Türkiye İş Bankası.
Füruzan (2019). Yaz Geldi. İstanbul: YKY.
Gazeteci Mesut Solak’ın Koleksiyoner Tolga Acar ile Gazoz üzerine sohbeti. (2019). Youtube. https://www.youtube.com/watch?v=GC9e4FItfzk
Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığı İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususi Vasıflarını Gösteren Tüzük (1952, Ekim 18). Resmi Gazete, 8236, 4781-82.
Gilad, E. (2014, Ocak 28). Word of the Day Gazoz: That Other Word for Soda. Haaretz. https://www.haaretz.com/2014-01-28/ty-article/word-of-the-day-gazoz-that-other-word-for-soda/0000017f-e0e0-df7c-a5ff-e2fa61580000
Göksu, D. (2019, Mayıs 6). Sinalko’dan bugüne; gazozun popülaritesi artıyor. Ticaret. https://www.ticaretgazetesi.com.tr/sinalkodan-bugune-gazozun-popularitesi-artiyor
Göksu, D. (2019, Mayıs 7). Gazozun izleri hafızalardan silinmiyor. Ticaret. https://www.ticaretgazetesi.com.tr/gazozun-izleri-hafizalardan-silinmiyor
Hikmet, N. (1996). Yatar Bursa Kalesinde. İstanbul: Adam.
İmrek, H. (2022, Eylül 10). Adana’nın sineması, sinemanın Adana’sı. Evrensel. https://www.evrensel.net/haber/469735/adananin-sinemasi-sinemanin-adanasi
Ilgaz, R. (2007). Hababam Sınıfı. İstanbul: Çınar
İlk Gazozlar nasıl üretilirdi. Sade Gazoz 4.bölüm. (2018). Youtube, https://www.youtube.com/watch?v=0ydEbuYAZlQ&t=98s
İstanbul’dan Selanik’e göç eden Niko: İki dilliyiz, iki kültürlüyüz. (2018). DHA. https://www.dha.com.tr/gundem/istanbuldan-selanike-goc-eden-niko-iki-dilliyiz-iki-kulturluyuz-1595266
İzgü, M. (2022). Zıkkımın Kökü, Ankara: Bilgi.
Jacobs, J. (2011). Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı. İstanbul: Metis.
Kabasakal, H. (2019), Oyun Oynamak Gibidir Gazoz İçmek. https://librakons.com/oyun-oynamak-gibidir-gazoz-icmek/
Karakulak, İ.Z. (t. y.). Cumhuriyetin 100. Yılında TEKEL / Ankara Bira Fabrikası. Youtube. https://www.youtube.com/watch?v=-F81qv-omUY
Karadeniz, H. (1979). Olaylı Yıllar ve Gençlik. İstanbul: May.
Karay, R.H. (1998). Sürgün. İstanbul: İnkılap.
Kemal Has babama kazık attı. (t.y.). https://www.patronlardunyasi.com/haber/-Kemal-Has-babama-kazik-atti-/38394
Kemal, O. (1972). Bereketli Topraklar Üzerinde. İstanbul: Cem.
Kemal, O. (1984). Cemile. İstanbul: Tekin.
Kesal, E. (2013). Peri Gazozu. İstanbul: İletişim.
Köksal, T.G. (2005). İstanbul’daki Endüstri Mirası için Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri, (Yayımlanmamış Doktora Tezi). İstanbul: İTÜ.
Küçük, Y. (1996). Yürüyüş. İstanbul: Akış.
MediaCat Nostalji: Fruko-On Yüz Bin Milyon Baloncuk (1980’ler). Youtube. https://www.youtube.com/watch?v=ebcj5pyHJuM
Mehmet Çavdaroğlu / Çorlu Çağlayan Gazozu. (2014). trgazoz, https://trgazoz.jimdofree.com/blog/4/
Mertcan, H. (2016). Adana Yerel Gazozculuğuna Kısa Bir Bakış. B. Çelik (ed.) içinde. Adana’ya Kar Yağmış. İstanbul: İletişim.
Meşrubat. (t.y.). Vikipedi. https://tr.wikipedia.org/wiki/Meşrubat
Mumcu, U. (1996). Büyüklerimiz. Ankara: Um:ag.
Olimpos Gazozları ve Bazlamacı Apartmanı eşliğinde 6-7 Eylül’ün hikâyesi. (2014). Agos. https://www.agos.com.tr/tr/yazi/7927/olimpos-gazozlari-ve-bazlamaci-apartmani-esliginde-6-7-eylulun-hikyesi
Özkılınç, G. (2012). Nazım’ın Bursa Yılları. İstanbul: Evrensel.
Saygı, Y. B. (2017). Türkiye’de Gazozun Tarihi. Drink Techmarket. http://www.drinktech.net/makaleler/turkiyede-gazozun-tarihi_54.html\
Sinalco Tarih (t.y.). https://sinalco.com/worldwide/tr/tarih/
Ürük, Y. (2020, Eylül 11). Gazoz Cenneti İzmir. Kent Yaşam. https://kentyasam.com/2020/09/11/gazoz-cenneti-izmir/
Tahir, K. (1995). Bozkırdaki Çekirdek. İstanbul: Tekin.
Tamer, Ü. (2009, Nisan 27). O Antep “gitti ola” mı?. Sabah.
Tunç, A. (2018). Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, İstanbul: Can.
Türkiye’de Taçlı Kapak Sanayisi. (t.y.). http://teneketarihi.com/turkiyede-tacli-kapak-sanayisi/
Yön. (1965, Temmuz 9). 119.
Kapak görseli: Plajda gazoz içenler, 1955. Kaynak: Akşam no. 13204 (07.07.1955), s. 1.
- Doğduğu topraklardan uzak, yoksul, yetim, küçük bir çocuktan büyük bir dünya inşa eden dedem Salih Mertcan’ın, büyükannelerim Perihan Özkeser ve Miyase Mertcan’ın aziz hatıralarına; babama, amcalarıma, tüm gazozcu pirleri ve emekçilerine…
- Erken dönem gazozculuğun iptidai makinelerinden olan karpuz kazanlar, gazozun ana maddelerinden olan sodanın içine doldurulduğu kazanlardır; traj-tıraş (Fransızca tirage’dan) ise manuel şişe doldurma ve kapama makinesidir. Ayrıca bkz. https://www.youtube.com/watch?v=0ydEbuYAZlQ&t=98s
- Gilad, İbranicede gazozla ilgi bulabildiği ilk yazılı referansın 1907’de Eliezer Ben Yehuda’nın Hahashkafa gazetesindeki, içinde “gazoz”un da yer aldığı, girişimcileri Gazze’de bir dizi işletme açmaya çağıran bir Osmanlı hükümet duyurusu olduğunu belirtir. Ve üç yıl sonra, Tel Aviv’de ilk büfe açılır (Gilad, 2014, Ocak 28).
- İngiliz mucit Hiram Codd, 1872’de icat ettiği ve bizde bilyeli şişe olarak isimlendirilen, Codd şişeleri sayesinde gazozlar şişelenerek içicisine sunulabilmiştir. Bkz. Codd, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Hiram_Codd. Günümüz okuru için basit bir betimleme yapmak gerekirse, çocukların oyunlarında bildiğimiz cam bilyeler/misketler, şişenin yapım aşamasında şişenin içine yerleştirilir, şişeye gazoz doldurulduğu vakit basınçla bu bilyeler yukarı çıkar ve şişenin ağzını kapatır. Gazozu içecek olanlar, bu bilyeleri içeri iterek gazozu içebilirlerdi. Ayrıca şişelerin, içindeki bilyeleri alma amacıyla çocuklar tarafından sıklıkla kırıldığı kolaylıkla tahmin edilebilir. Bu bilyeler edebiyatımızda metafor olarak da karşımıza çıkar: Cemile’deki dokuma işçisi “ışık geçirilmiş gazoz bilyalarını hatırlatan gözleriyle Camgöz Sadık” gibi (Kemal, 1984: 25).
- Örneğin, Stamboul gazetesinin 7 Mart 1879 tarihli nüshasında yer alan reklamda gazoz için kullanılan ifadeleri görüyoruz; soda-limonatanın yanı sıra çeşitli gazlı içeceklerin üretiminden bahsedilmektedir.
- Belgede, Dersaadet’te üretilen kimi gazozların “muzırr-ı sıhhat mevad ile i’mal ve telvîn kılınmakda [renklendirildiği]” olduğunun anlaşıldığı ve bahsi geçen fabrikaların sadece İstanbul değil diğer illerde de “müteaddid” olduğundan bahisle kontrol altına alınması gerektiği belirtilmektedir. [BOA, DH.MKT 1850/58, 8 Zilhicce 1308 /15 Temmuz 1891] (Bu belgeden başka, Stamboul ve Anadolu Sesleri gazeteleri ile ilgili notlarını benimle paylaşan Sinan Çetin’e teşekkürü borç bilirim.
- Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=46MjIcnvhcA
- Eski gazoz şişelerinin ve reklam broşürlerinin izinden gidildiğinde, ilk gazozlar listesinin başlarında Leon Schor Constantinople’un da yer aldığı anlaşılıyor.
- Ayrıca bkz. Emiroğlu, 2013: 388. İzmir’de de Rumların bu süreçte gazoz üretimine başladığı ifade edilir (Göksu, 2019). Ürük’ün (2020) aktardığına göre, “Yirminci yüzyıl başında İzmir’de dört gazoz imalatçısının varlığı bilinmektedir. Dördü de Rum olan bu işletmeciler D. Boyacis, E. Evstathiu, K. Konstantinidis ve Th. Mangariotis’dir.”
- Bu arada, 1902’de Almanya’da üretilmeye başlanan ve kısa zamanda uluslararasılaşan Sinalco’nun da 1900’lerin başında Türkiye ulaştığını görüyoruz: Sinalco Tarih, https://sinalco.com/worldwide/tr/tarih/ (Latince sine alcohole yani alkolsüz kelimesinden esinlenerek oluşturulmuş ve bu şekilde dönemin koşullarına uygun “muhafazakâr” bir mesaj verilmek istenmiş olunmalı. Ayrıca 1912 tarihinde, Eskisehir’de de Margolis Gazoz Fabrikasında birçok gazoz çeşidi üretiminin yapıldığını 11 Mart 1912 tarihli Hakikat: Anadolu Sesleri gazetesinden anlamaktayız. Bkz. Hakikat: Anadolu Sesleri Gazetesi
- Kabasakal, bu gazoz şişelerinin yanı sıra birçok eski şişenin gün yüzüne çıkmasına katkı sunmuştur: https://librakons.com/oyun-oynamak-gibidir-gazoz-icmek/. Ayrıca, geniş bir gazoz koleksiyonu için bkz. https://trgazoz.jimdofree.com/koleksiyon/
- Akt. Emiroğlu, 2013: 389. Ayrıca Bomonti Bira Fabrikası’nın, 1890’da İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından Feriköy’de kurulduğunu belirten Köksal, fabrikada 1908’e dek sadece üst fermantasyon birası üretildiğini, bu tarihte eklenen soğutma tesisleri ile alt fermantasyon birası da üretilmeye başlandığını, biranın yanı sıra, kalıp buz ve gazoz da üretildiğini ifade etmektedir (Köksal, 2005: 52).
- Karakulak’ın aktardığına göre, 1930’larda Ankara Bira Fabrikası’nda, biranın yanı sıra soda ve gazoz üretimi ve satışları da yapılıyordu. Fakat 1940 yılına gelindiğinde fabrika, gazoz ve soda üretimine son vermiştir:
https://www.youtube.com/watch?v=-F81qv-omUY. İleriki yıllarda kimi yerel gazozcuların da zaman zaman, soda ve sadece sallayınca köpürüp patlamaya yarayan “şampanya” üretimi yaptığına tanık olunacaktır. - İzmirli şişe koleksiyoncusu Tolga Bugakaptan, cumhuriyet öncesinde Rum bir aileye ait olan ve Alsancak’ta yer alan Banana Gazozu’ndan bahsetmektedir. Bkz. Duygu Göksu, 2019, Mayıs 7.
- Bu bahiste, Sinalco’dan mülhem, Sunalko’nun (Sunal Kokteyl) da İzmir’in damaklarda tat bırakmış markalarından biri olduğunu anmadan geçmeyelim. Ayrıca bkz. Ürük, 2020.
- Adana gazozculuğu ile ilgili daha geniş bilgi için bkz. Mertcan, 2016. Gazozcu pirlerinden bahsederken, İstanbul’daki Rumlardan hâlâ isimleri saygıyla anılan makine ustası, gazoz malzemecisi ve gazozcular olduğu belirtilmelidir. Karnik ve Yanni Ustalar, David Kohen, Niko Uludağ ve ölümüne kadar Sirkeci’deki fabrikasında, Olimpos Gazozları’nın imalatını sürdüren Çakır Baba gibi. Eski zamanlarda sadece alışveriş değil, arada dostluk, muhabbet vardır; ayıp bilinir, dine, ırka bakılmaz… Ayrıca bkz. https://www.dha.com.tr/gundem/istanbuldan-selanike-goc-eden-niko-iki-dilliyiz-iki-kulturluyuz-1595266; https://www.agos.com.tr/tr/yazi/7927/olimpos-gazozlari-ve-bazlamaci-apartmani-esliginde-6-7-eylulun-hikyesi
- Küçük (1996), Bayar-Menderes istibdat rejiminde, “‘Sabit gelirliler’ olarak bilinen memurlar ve bu arada subayların yaşam koşulları ise çok açık olarak kötüleşmiş durumdadır; zamanın başbakanı, subaylarla, gazinolara gittikleri zaman en çok bir gazoz içebildikleri için ‘gazozcular’ diye alay edebiliyordu” demektedir (s. 24).
- Tüzük’ün 443. maddesi, gazozu şu şekilde tanımlamıştır: “İçerisinde belli miktarda sitrik asit veya tartarik asit, şeker ve sâf karbonik asidi ihtiva eden içilmeye elverişli sular ile yapılan içkiye (gazoz) denir.” Tüzüğün gazoz ile ilgili kısmı için bkz. Resmi Gazete (18 Ekim 1952). 8236, 4781-2.
- Bir dönemin istihbarat şefi Behçet Türkmen’in, “yurtdışı seyahatleriyle, CIA’dan para aldığı söylentileriyle ve emekliliğinden sonra Kadir Has’la birlikte girdiği Coca Cola ortaklığı macerasıyla en çok tartışılan müsteşarlardan biri” olduğu ifade edilir. Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, babası Behçet Türkmen ile ilgili şunları aktarmaktadır: “Babam…Emekli olunca Coca-Cola’yı buraya getirme işine girdi. Bu aracılığı karşılığında yüzde 5 hisseye sahip olacaktı, ama olamadı. Çünkü Kadir Has’ın kardeşi Kemal Has (1975’te öldürüldü) babama büyük bir kazık attı. İşle ilgili kontrat yapmamışlar” https://www.patronlardunyasi.com/haber/-Kemal-Has-babama-kazik-atti-/38394.
- Yılmaz Ergenekon, henüz Adalet Partisi’nden Maliye Bakanı olmadığı 1970’lerin başında, “hem Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Kürsüsü’nde çalışır görünüyor, hem de DPT Teşvik ve Uygulama Dairesi Başkanlığı yapıyordu… Ve Kemal Has kapıyı çaldı. Has, özel teşebbüsün «Has» adamlarından biriydi. Ergenekon’u çok beğeniyordu… Kemal Has Bey ünümüzü Avrupa’da duyurmak için Londra’da «Gazoz Fabrikası» açmak istiyordu. Bunun için Ergenekon’a başvurdu. Ergenekon, Has’a tam 726 bin dolarlık kâr transferi sağladı.” Bunun neticesinde Ergenekon da Has’larda ‘Müşavirliğe’ transfer oldu. “Bu arada ‘Londra’daki gazozlara ne oldu’ diye sorarsanız… Paralar uçtu, gitti” (Mumcu, 1996: 93-94).
- “Öte yandan Kola devleri gazoz üreticilerini nasıl zora sokup boğmuşlar bunu merak edenler için en ibret verici hikaye şişe toplamadan geçiyor. Mesela bir kola devi yerli gazoz şişelerine ücretsiz kola vermeye başlayınca, yerli gazoz üreticileri şişesiz kalmış” (https://indigodergisi.com/2018/09/yerli-gazozu-500-noktaya-satiyor/). Eski gazozculardan Çavdaroğlu (2014), kendi yerel gazozunu piyasadan silmek amacıyla, “Kola, 400 kasa şişemi kırdı… baş edemedim,” diyor (https://trgazoz.jimdofree.com/blog/4/). Bu şekilde birçok anlatı mevcut.
- 2000’lerde ise yoksul-çaresiz gençliğin ağır babası, arabesk müziğin efsane ustası Müslüm Baba bile Cola içerek ‘bırrr’layacak hale gelecektir: https://www.youtube.com/watch?v=B3XRV6XEGq0
- Ahmad da (2003: 135), Türkiye’de, Coca-Cola gibi çok uluslu şirketlerin sahaya girmesinden sonra, yerel üreticilerin piyasadan silindiğini açıklar. Ne ürünlerini çok uluslu devler kadar çekici bir şekilde sunabilirlerdi bu yerel üreticiler ne de perakendecilere cömert kredi-promosyon imkânları sağlayabilirlerdi.
- Çeşitli örnekler ve detaylı bilgi için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=7v14NGDgyfo ; https://www.youtube.com/watch?v=gPGvRMkI_cs ; https://www.youtube.com/watch?v=1K8YJOKPUFY ; https://www.youtube.com/watch?v=QbKOv_YT5JI ; https://www.youtube.com/watch?v=ouWf01iQcD4 ; https://www.youtube.com/watch?v=GC9e4FItfzk
- Tamer de memleketi Antep’in 1940’lı, 1950’li yıllarını anlatırken gazozun yerini ihmal etmez: “Tekerlekli arabaların üstündeki buz kalıplarına yerleştirilmiş şişelerden birini kaldırırdı gazozcu, iyice sallar, sorardı: “Caşar mı, caşmaz mı?” Alıcı, şişeyi süzerdi bir süre. Kapak açılınca gazozun taşıp taşmayacağını kestirmeye çalışırdı. “Caşar.” Gazozcu da aynı görüşteyse, şişeyi bir daha sallar, yine sorardı: “Caşar mı, caşmaz mı?” “Caşmaz.” Gazozcu da mı, “Caşmaz,” diyor. Bir daha. “Caşar.” Gazozcu, öyle düşünmüyorsa, kapağı açardı. Gazoz taşarsa, alıcı beleşten içerdi gazozu” (Tamer, 2009).
- Aksal’ın (2018) öykü kahramanlarından Saim’in adı, aklı âşık olduğu Melahat’ta, kahvede pişpirik oynarken sürekli kaybedip ahaliye gazoz ısmarladığından dolayı gazoz ağacına çıkmıştır.
- “Simitçi, kahveci, gazozcu” yan yana gelince, “şinanay da yavrum şina şinanay” dedirtir.
- Romanda Turgut, sokak aralarında, biriktirdiği gazoz kapaklarıyla lik oynamak suretiyle kumara alıştığını anlatır (Atay, 2011: 74).
- Jacobs’un anlatılarından, gazoz kapaklarını oyun konusu yapmanın sadece bizlere mahsus olmadığını başka ülkelerin çocuklarının da benzer temayüle sahip olduğunu görüyoruz (Jacobs, 2011: 72).
- Seyyid, “ceketinin cebinden bugün topladığı otomobil armağanlı gazoz kapaklarını aldı. Mantarlarını açmamıştı daha. Küçük mantarları kanırttı, açtı. Sayıları okudu. Daha ne kadar gerekiyordu otomobil çıkması için!… Otomobil çıkınca arkadaşlarıyla doluşup çay ağzına varacaklardı. Hafik’e, Sıvas’a bile götürecekti arkadaşlarını otomobiliyle” (Füruzan, 2019: 77). Asaf, “Gazoz içip otomobil bulan, o otomobile binince nereye gider? / Gazozun gazladığınca kendini aramaya gider. / Bir başka benzeriyle çarpışmazsa” demektedir (2011: 113). Eski kapaklar mantarlıydı, daha sonra PVC’li taçlı kapaklara geçilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://teneketarihi.com/turkiyede-tacli-kapak-sanayisi/
- Yengi, Nazlanma isimli şarkısında gazoz şişesini enstrüman gibi kullanmasıyla o dönem dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Şarkı ve gazoz denilince, Deli Selim ve arkadaşlarının Romen havasıyla Ayılana gazoz bayılana limonu kıpratır insanın içini. Şişe kırıkları (cıncık) dahi israf edilmez. Kırıklar geri dönüşüme gönderilmenin yanı sıra, özelikle kenar mahallelerde, avlu-bahçe dış duvarlarının üzerlerine yerleştirilmek suretiyle bir nevi güvenlik bariyeri oluşturmada da değerlendirilmiştir.
- Şişe yıkayıcılığı da yapar Muzo: “Bir yerde, gazoz şişesi yıkama işi buldum. İş kolay, eline alacaksın püsküllü teli, sokacaksın gazoz şişesinin içine, ha çalkala, de çalkala, ha kıvır, de kıvır… Ondan sonra bir de şişeyi durulayacaksın, tamam, gelsin ikinci şişe… Bitmeyen şişeler… Kimi piçkuruları canları sıkılınca oyun olsun diye şişenin içine toz toprak doldururlar, kimi içine şunu bunu atar… Bu arada sinemada, çocuğunu tuvalete götürmeye üşenen anaların, minik yavruyu daha o yaştan işeme şampiyonu yapmaya çalıştıklarının örneği de görülebilir.
- Filmin bir sahnesinde, devrimci karakterlerden Hasan’ın gazoz ısmarladığı yoldaşlarına: “Yerli gazoz içmeli, milli burjuvazi desteklenmeli. Memleketin gazozu” demesi, buna karşılık “sermayenin millisi olmaz ki, sömürü sömürüdür” itirazı zamanın sol tartışmalarını yansıtması açısından da manalı.
- TV’de eski bir reklam örneği için bkz. Bağlar Gazoz İlk Reklam Filmi
- Peri Gazozu’nun sahibi Mevlüt Kesal’in oğlu olan Ercan Kesal, hayatından bazı kesitleri Peri Gazozu (2013) başlığı altında yayımlamıştır.
- Son olarak şunu da not etmeli: Eski- köklü gazozcular için bu bir baba-ata mesleğidir; parası olup da alakası yokken bir marka satın alan ya da fabrika kurup marka yaratmaya çalışan “yeni yetme” gazoz üreticileri zımni veya sarih biraz küçümsenir. Eski zaman aşçıları, lezzet ustaları gibi gazozcu pirleri de evvela sanata bakarlardı! Yani bu iş biraz gönül erbaplığı, biraz idealizm ile yürürdü. Öğretmenlik, hekimlik, hakimlik gibi mesleklerin, kapitalizm çağında yozlaşması; adalet dağıtma, iyileştirme, öğretme idealinden ziyade para kazanma hırsının öne çıkması gibi, yiyecek-içecek sektöründe de ağız tadı yakalamaktan, tüketicinin yüzündeki mutluluktan ziyade kârın önemsenmesine yönelik, biraz da gelenekçi bir tepki gibi okunabilir, bu tavır.