Giriş
Hababam Sınıfı Güle Güle (Ertem Eğilmez, 1981) filminde, kimya hocası Şevket (Şevket Altuğ), öğrencilere kibrit çöpünü göstererek kibritin ne zaman icat edildiğini sorar. Öğrencilerden biri cevabı yapıştırır: 1830. Şevket Hoca da “Bravo!” der ve kibritin nelerden meydana geldiğini anlatmaya koyulur. Bu tarih her ne kadar kibritin icat edildiği yıl olarak kabul edilse de kibritin ucuna sürülen ve tutuşmasını sağlayan fosfor elementinin bulunmasının, çeşitli materyallerle birlikte ahşap bir çubuğun ucuna sürülmesinin ve bu çubukların pratik bir kutu içerisinde satışa sunularak bugün bildiğimiz kibrit haline gelmesinin daha uzun bir hikâyesi vardır.1
Kibrit, icat edildikten kısa süre sonra dünyadaki her evin en temel ihtiyaç malzemelerinden biri haline gelir. Sadece evlerde değil; neredeyse herkesin cebinde, çantasında bulunur. Çünkü o güne kadarki en pratik ve ucuz ateş yakma yöntemidir. Kibrite yönelik büyük talebi karşılamak için –önde gelenleri İsveç ve Japonya olmak üzere– dünyanın birçok ülkesinde kibrit fabrikaları kurulur. Kibrit aynı zamanda askeri bir ihtiyaç da olduğu için birçok devlet kibritin üretim ve dağıtımına özen gösterir; çoğu zaman kibriti, tekeli altına alır. Türkiye’de örneğin kibritteki devlet tekeli 1950’lere kadar devam eder. Kibrit üretimi ve fiyatındaki dalgalanmalar ile kibrit kıtlığı zaman zaman gazetelere, meclis oturumlarına bile yansır. 1950’lerin sonundan itibaren özel sektörün kibrit üretimine başlaması ve kibrit ithalatının kısmen serbestleştirilmesiyle talep karşılanabilmiş ve kibrit, Türkiye’de gazetelerin gündem maddelerinden biri olmaktan çıkmıştır. 2000’li yıllara kadar gündelik hayattaki en temel araçlardan biri olan kibrit bu özelliğiyle dil, edebiyat ve kültürde kendisine “kibrit kutusu kadar” da olsa bir yer edinmiştir. Bu yazıda kibritin yaklaşık 200 yıl süren bu “lüzumsuz” tarihini satırbaşlarıyla aktarmaya çalışacağım.
Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Kibrit Üretimi
Osmanlı’da ilk kibrit fabrikasının temeli, Fransız sermayeli “Osmanlı Kibritleri Anonim Şirketi” tarafından 1893’te, İstanbul Küçükçekmece’de atılmış; fabrika 1897’de üretime geçmiştir. İç piyasa talebini giderdikten sonra ihracat da yapmak amacıyla kurulan fabrika, kısa bir süre (çeşitli kaynaklara göre dört ay, altı ay veya bir yıl) üretime devam ettikten sonra kapanmıştır (Erdoğan, 2012; Arol, 2004: 100-102). Birinci Dünya Savaşı yıllarında birçok temel tüketim maddesi gibi kibrit de karaborsaya düşmüş, suni fiyat artışları meydana gelmiştir. Fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için devlet tarafından birçok üründe narh uygulamasına geçilmiş, ilk narh da kibrite getirilmiştir (Arol, 2004: 109).
Birinci Dünya Savaşı sonrası ilk kibrit fabrikası/imalathanesi özel teşebbüs tarafından 1922’de Kırıkkale Keskin’de kurulmuş, ilk kibritler 1923’te satışa sunulmuştur. Bir hayli ilkel koşullarda üretim yaparak Ankara ve çevre illerin kibrit ihtiyacını karşılamaya çalışan fabrikanın ayakta kalabilmesi için mecliste çeşitli girişimler olmuşsa da 1924’te kibritin tekel haline gelmesiyle söz konusu fabrikanın da faaliyeti durmuştur (Kaya & Yılmaz, 2016: 109).
1924’te kibrit yapımı, ithalatı ve satışı Tekel Genel Müdürlüğü’ne (zamanındaki ismiyle İnhisarlar Umum Müdürlüğü) verilmiş ve bu tekel hakkı, aynı yılın sonunda açılan ihaleyi kazanan Belçika menşeli Société Générale Allumettière et Forestière (SOGALFOR) şirketine 25 yıllığına devredilmiştir. Kibrit tekelini uygulamak üzere şirket tarafından 1925 yılında, anlaşmaya göre yarı sermayesi ile idare meclisi üyelerinin yarısından en az bir fazlası Türk vatandaşı olmak üzere, Türkiye Kibrit İnhisarı T.A.Ş. kurulmuştur (Eryaman, 2021: 188-190). Şirketin hissedar ve idarecileri arasında İsmet İnönü (200 hisse), Mahmut Celal Bayar (80 hisse), Yunus Nadi (80 hisse) gibi isimler ile Türkiye İş Bankası (1.833 hisse), Türkiye Ziraat Bankası (800 hisse) gibi bankalar bulunur (Kaya & Yılmaz, 2016: 110-112).
SOGALFOR ile yapılan anlaşmaya göre şirket, anlaşma tarihinden itibaren üç yıl içinde Türkiye’nin kibrit ihtiyacını karşılayacak bir fabrika kurmayı ve üretimde yerli hammadde kullanmayı taahhüt etmiştir. Kibritin temel hammaddesi olan ağaca yakınlığı ve deniz ulaşımının uygunluğu nedeniyle Karadeniz Bölgesi’nde Sinop şehri seçilmiş ve 1926’da fabrikanın inşasına, 1927’de ise kibrit üretimine başlanmıştır. Bununla birlikte, üretim maliyetlerinin yüksek oluşu nedeniyle şirket kibrit üretimini ağırdan almış, kibrit ithalatında tanınan imtiyazdan da faydalanarak yine Belçika’da kendisine ait fabrikada üretilen kibritleri ithal etme yoluna gitmiştir. Bu süreçte Sinop’taki fabrikanın temellerinde meydana gelen hasar nedeniyle de kibrit üretimi 1928 yılı itibariyle durmuştur. Aynı yıl içinde şirketin anlaşma taahhütlerini yerine getirmediği gerekçesiyle sözleşmesi feshedilmiş ve kibrit tekelinin, çakmak da dahil edilerek, hükümet tarafından işletilmesine karar verilmiştir (Eryaman, 2021: 193-197).
1929’da dünya çapında başlayan ekonomik buhran nedeniyle mali açıdan zor duruma düşen hükümet, on milyon dolarlık bir kredi karşılığında kibrit, her çeşit çakmak ve suni çakmak taşlarının imal, ithal, ihraç ve satılma haklarını, asıl sahibi İsveçli kibrit devi Swedish Match Company olan The American Turkish Investment Corporation (ATIC) adlı şirkete devreder (Arol, 2004: 138). 1930 yılında imzalanan anlaşma, 25 yıllığına geçerli olacaktır. Anlaşma karşılığında alınan on milyon dolar kredi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kurulması için sermaye olarak kullanılacaktır. Anlaşmanın maddeleri arasında yine ülkenin kibrit ihtiyacını karşılamak üzere İstanbul’da bir fabrika kurulması ve anlaşma sonunda hükümete devredilmesi zorunluluğu da vardır (Eryaman, 2021: 200). Şirket, İstanbul-Büyükdere’de bulunan eski Nektar Bira Fabrikası’nın müştemilatını da kullanarak 1931’de başlattığı fabrika inşaatını 1932’de tamamlayarak nisan ayı itibariyle üretime başlar (Kaya & Yılmaz, 2016: 127; Eryaman, 2021: 202).
1930’lu yıllarda kibrit, gazetelerde kendine sık sık yer bulur (Eryaman, 2020). Kibritin gündem maddesi olmasının başlıca sebepleri kibrit kıtlığı, fiyatların yüksekliği, kibritlerin kalitesizliği ve bilhassa kutulardaki kibrit çöpü sayılarının vaat edilenden az olmasıdır. 3 Temmuz 1935 tarihli Son Posta gazetesinde yayımlanan bir haberde, bayiler ve vatandaşlar ile yapılan görüşmelere göre kutuların noksan, yanıcı maddelerin bozuk olduğu, kutulardaki noksanlığın önüne geçilmesi için de kutuların sigara paketleri gibi kapatılması gerektiği yazılmıştır (Kibritlerden Şikayetler, 1935). 23 Mayıs 1930 tarihli Akşam gazetesindeki bir haberde ise kişi başına düşen kibrit sarfiyatına dair istatistikler verilmiştir. Buna göre kişi başı sarf edilen kibrit çöpü ortalaması 410 adettir. İstanbul’da bu sayı 1220 ile en yüksek iken, Urfa’da 50’ye kadar düşmektedir. Habere göre Urfa’da sayının bu denli düşük olmasının sebebi kaçak kibritlerdir (Kibrit Fabrikası Meselesi, 1930). Kibrit, çakmak ve çakmaktaşının ülkeye Suriye, Kafkasya ve sahillerden kaçak yollarla sokulmasının önüne geçmek için bu dönemde hükümet de çeşitli adımlar atmıştır.
1943 yılında ATIC’in temsilcileriyle yapılan görüşmeler neticesinde, Büyükdere’deki kibrit fabrikası da dahil olmak üzere şirket, bütün aktifleriyle Türk hükümetine devredilir ve bu tarihten itibaren Tekel İdaresi, Büyükdere’deki fabrikayı kendisi işleterek kibrit üretimine devam eder (Arol, 2004: 168). 1952 yılında kibrit üzerindeki üretim ve ithalat tekeli kaldırılır. Tekel idaresi bu tarihten sonra da kibrit üretimine devam ederken, 1956’dan itibaren özel şirketler de kibrit üretimine başlar.
Özel sektöre ait ilk kibrit fabrikası Vehbi Koç’un girişimiyle 1956’da İstinye’de kurulan Türkay Kibrit Fabrikası’dır. 1986 yılında Kav Orman Sanayi AŞ’ye katılarak üretim faaliyetleri Bursa Orhangazi’ye taşınan fabrikanın müştemilatı, günümüzde Koç Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır.
1961’de Pendik’te kurulan Safina Kibrit, 1967/8’de mülkiyet değiştirerek Malazlar Kibrit Sanayi ismini almış ve 2008 yılındaki kapanışına kadar Türkiye’nin en bilinen kibrit markalarından biri olarak faaliyetlerine devam etmiştir.
Türkiye’nin yaygın olarak bilinen bir diğer kibrit markası, yine Vehbi Koç tarafından, 1970’te Bursa-Orhangazi’de kurulan Kav Kibritleri’dir. Şirketin yüzde 60 hissesi 1998’de, geri kalanı da 2000 yılında İsveçli kibrit devi Swedish Match’e satılmış, fabrikada üretim ise 2006 yılında sona ermiştir (Arol, 2004: 98-99).
Türkiye’de en son kurulan ve ilk kapanan kibrit fabrikası ise Tekel’e ait Kelkit Kibrit Fabrikası’dır. Sümerbank Ayakkabı Üretim Tesisi olarak planlanan; ancak, sonradan kibrit fabrikasına çevrilen fabrikada 1992’de başlayan kibrit üretimi, 2000’li yıllarda başlayan özelleştirme furyasıyla birlikte 2004 yılında zarar ettiği gerekçesiyle durdurulmuş ve Tekel’e ait birçok fabrika ve tesis gibi çürümeye terk edilmiştir.
Bu yazının yazıldığı 2022 itibariyle Türkiye’de kibrit üretimi yapan fabrika bulunmamaktadır. 2000’li yıllar ile birlikte tek kullanımlık, ucuz –neredeyse kibrit fiyatına satılan– çakmakların piyasayı ele geçirmesi; sigara tüketiminin azalması, ateş yakmayı gerektirecek soba, ocak, fırın gibi aletlerin gündelik hayattaki kullanımının azalması gibi nedenlerle kibrite olan talep azalmış, Türkiye’de kibrit üreten belli başlı birkaç fabrika da kapanmıştır. Günümüzde, piyasada bulunan kibritler Hindistan, Endonezya gibi ülkelerden ithal edilmektedir.
Dil, Edebiyat ve Kültürde Kibrit
Kibrit kelimesi Türkçeye, Arapçada sülfür/kükürt anlamına gelen aynı kelimeden geçmiştir. Bu madde Aramicede kibrita/kebrita ve Akadcada kibritu olarak geçer. Türkçe’de içinde kibrit kelimesinin geçtiği atasözü yoktur. Başlıca deyimler ise şunlardır:
Kibritçi: Cimri, pinti, üstü başı pis ve dağınık kimse. “Oğlan iyidir, hoştur ama biraz kibritçidir. Bunca yıllık ahbabıyım, bir gün olsun, gel bu akşam bendensin, kafayı çekelim, dememiştir” (Kemal Tahir, Aşk Çetesi).
Kibrit çakmak: Kibriti yakmak için bir yere sürtmek. Bu deyim özellikle sol jargon ve edebiyatta “cehaleti ve karanlığı aydınlatmak” anlamında kullanılmıştır. Can Yücel’in Kibrit Çakıyorsun Karanlıkta başlıklı şiiri bu kullanıma güzel bir örnektir:
Kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?
Köküne kibrit suyu dökmek: Bir daha ortaya çıkamayacak biçimde yok etmek. Bu deyim muhtemelen kibritin bir diğer anlamı olan sülfürden/sülfürik asitten kaynaklanır. Kibrit imgesini birçok şiirinde kullanan Ahmed Arif’in Suskun şiirinde Kartaca’nın Roma tarafından yıkılışı bu deyim ile anlatılır:
(…) Aydım yarı gecede,
Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
Ama hançer taşı sanki
Koca Kartaca!
Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
Bak nasıl alıyor, yiğit,
Binlerce yıl da sonra
Alıyor yeşil. (…)
Köküne kibrit suyu: “Köküne kibrit suyu dökmek” deyimindeki fiilin düşürülmesiyle kullanılan bu deyim, yerin dibine batsın, ölsün, kahrolsun anlamında kullanılır. Türkiye’de siyaset, edebiyat ve mizah tarihinin köşe taşlarından olan Marko Paşa dergisi ve yazarları için Gaziantep Milletvekili Cemil Sait Barlas (“gazeteci” Mehmet Barlas’ın babası) 1946’da mecliste “kökü dışarda” ifadesini kullanınca Aziz Nesin, ona hitaben Marko Paşa’da 1946’da “Topunuzun köküne kibrit suyu” yazısını yazar:
(…) Biz, örneğini çok gördüğümüz, hergün kulağımıza bir haberi uçurulan, dayak, yağma, talan, ölüm, zindan ve sürgün pahasına da olsa, milletin çıkarına olan gerçekleri söyleyeceğiz. Bunun için mi kökümüz dışarda? (…) Vatan, millet, namus gibi kutsal kavramların, anlamlarıyla değil, yalnız sözleriyle milleti, en duyarlı yerinden avlamak isteğiyle, keselerine ve çıkarlarına köle yapmak isteyen ve bize kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun, topunuzun köküne kibrit suyu! (Nesin, 2019: 88-93)
Türk edebiyatında kibriti en çok seven yazarın Refik Halid Karay olduğunu söylemek abartı olmaz. Kibritle ilgili 1938’de “Kibrit” başlığıyla yazdığı yazıda kibritin icadından, kültürdeki yerine dair birçok bilgi verir, hatta kibrit üzerinden kişilik tahlilleri yapar:
Kibrit insanların karakterlerini belli etmek itibarile de kıymetlidir. Adam vardır, kibrit kutusunu sıkı sıkı cebinde saklar, ne kimseye verir ne bir yerde unutur. Karşısında birisi sancı tutmuş gibi kıvransa, kendi ceplerini bir siyasi polis dikkatile kendisi arasa, içini dışını çıkartsa aldırmaz. Bazı adam ise istemeden “Buyurunuz!” diye kutusunu uzatır, hatta yakmak nezaketinde bulunur. Bazısı kibrit yanında dururken garsonu gözler, garsondan istifadeyi bekler. Ya hiç kibrit taşımıyarak şunun bunun cigarasına ikide bir çanak açanlar? İşte size, sırasile, ekonom, müsrif, cimri, tufeyli dört tip! (Karay, 1938).
Karay, 1942’de yazdığı “Kutlu Kutuya Kasîde” yazısında ise hayat pahalılığını ve savaş nedeniyle yaşanan mal ve ürün kıtlığını her zamanki alaycı üslubuyla kibrit kutusu üzerinden eleştirir:
(…) elimde tuttuğum ve sallayıp sallayıp tatlı sesini işitmekten haz duyduğum kibrit kutusuna yalnız fennin değil, tedbirli idarenin de bir mucizesi olarak minnet ve teşekkürle bakıyor ve diyorum ki: “Bedeli artmıyan bir sen kaldın! Sen sulh günlerinin tek mostrası ve yadigârısın! Sakın değişme, yükselme, azalma! Alçak gönüllülükten ayrılma, ey kutlu kutu! (Karay, 1942).
Cumhuriyet dönemi edebiyatında kibriti şiirinde en sık kullanan isimlerden biri Ahmed Arif’tir. 1952-1954 arasında siyasi tutuklu olarak cezaevinde kalan şair, Akşam Erken İner Mahpushaneye şiirinde; kapalı kapılar ardında, eli kolu bağlı olmanın hissiyatını hırsla çaktığı kibritle, bir nefeste yarıladığı, kendini öldüresiye içtiği “cigara”yla dile getirir:
(…) Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, “sen de mi?” diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya… (…)
2 Temmuz 1993’te –belki de bir kibrit çöpü ile başlayan– Madımak Katliamı’ndan ağır yaralı olarak çıkan; ancak, götürüldüğü Ankara’da komadan çıkamayarak 9 Temmuz’da hayata gözlerini yuman, Türkçe şiirin “yerleşik yabancı”sı Metin Altıok, Aykırı Sevda Sözleri’nde kimliği belirsiz aşkına seslenir:
(…) Yüreğime benzin döküp kibrit çakan;
Ey usta kundakçım iz bırakmayan! (…)
12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’ndeki baskı ve işkencelere karşı 21 Mart 1982’de intihar ederek sesini duyurmaya çalışan PKK tutuklusu Mazlum Doğan, cezaevi idaresi tarafından günlük olarak dağıtılan 3 adet kibrit çöpünü yakarak ardında bırakır. Bu sembolik eylemin ardından yine PKK tutukluları Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner de 18 Mayıs 1982’de hücrelerinde kendilerini yakarak bir eylem gerçekleştirirler.2 Şair Adnan Yücel, 1991’de yayımlanan Ateşin ve Güneşin Çocukları3 başlıklı kitabında yer alan Dörtlerin Gecesi şiirinde bu eylemleri, eylemcileri kibritle özdeşleştirerek anlatır (Yücel, 2012):
(…) Ötsün diye kendi yuvasında kuş
Açsın diye kendi dalında çiçek
Gördüler ki yepyeni kibritler gerek
Ateş olup yanmaktaysa bütün gerçek
Yanarken türkü söyleyen canlar gerek
Ateşi kanıyla tutuşturanlar gerek (…)
Son dönem şairlerinden Sunay Akın, Kırık Kibrit başlıklı şiirinde insanların çevrelerine ilgisizliğini ve bundan kaynaklanan düş kırıklığını şöyle ifade eder:
(…) Yanıma yaklaşıp kibrit istediğinizde
ıssız bir adaya düşen
yalnız adamın
dumanı görülsün diye yaktığı
ateşiydi sizlere
uzattığım
Ve siz
her seferinizde
sigaranızı yaktınız
ama açıktan geçen gemiler gibi
yanınıza beni almadan
gittiniz!
Kibrit denildiğinde akla ilk gelen edebiyat eserlerinden biri –her ne kadar orijinali Türkçe değilse de– Danimarkalı Hans Christian Andersen tarafından 1845’te yazılan Kibritçi Kız masalıdır. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çok iyi bilinen bu masalda kibrit satarak geçimini sağlamaya çalışan küçük bir kız çocuğunun bir Noel gecesi başından geçenler anlatılır. Türkçülük akımının önde gelen isimlerinden Mehmet Emin Yurdakul da bu masaldan esinlenerek 1900 yılında Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan “Kibritçi Kız” isimli bir şiir yazmıştır (Yurdakul, 1900).4
Türk sinemasında kibritle ilgili sözü edilebilecek yapımlardan bir tanesi Memlekette Demokrasi Var, bir diğer adıyla Yüz Bin Kibrit (Süleyman Nebioğlu) filmidir. 2010 tarihli dram/komedi filminde, Yassıada’da idamını bekleyen Adnan Menderes’i, 100 bin kibrit çöpüyle bir bomba yaparak kurtarmayı amaçlayan bir “deli”nin (Müjdat Gezen) hikâyesi anlatılır. Siyasi hiciv niteliğindeki film, sinema tarihi açısından ise maalesef kayda değer bir yapım değildir.
Kibrit, çöpüyle, kutusuyla, kutusunun ölçüleri ve üzerindeki desen ve reklamlarıyla popüler kültürde de kendine özgü bir yer edinmiştir. “Kibrit kutusu kadar” deyimi bir ölçü birimi olarak diyet listelerinde ve yemek tariflerinde hâlâ kullanılır. Bir dönemin çocukları, ilk ve ortaokuldaki el işi derslerinde kibrit ve tutkalla fotoğraf çerçevesi ya da ev maketi yapmış ya da yapmayı denemiştir muhakkak. Günümüzde bu faaliyet pek popüler değilse de; gazetelere haber olan birçok örnek arasından, Gaziantep’te yaşayan 68 yaşındaki Yaşar Elbir’in, kibrit çöpünden yaptığı, her birinin yapımı yaklaşık 2 ay süren, 1.5 metre uzunluğundaki Boğaz Köprüsü, Eyfel Kulesi ve Sultanahmet Camii maketleri anılmaya değer (Çöplerden Sanat Eseri Yaptı, 2015). Ural, kibrit çöpleri veya kibrit kutusu ile oynanan çeşitli çocuk oyunlarını da derlemiştir (2003).
Kibrit çocuklar için çoğu zaman oyun ve eğlence konusudur ama “Ateşle oyun/şaka olmaz!” diye de haklı olarak tembihlenirler. “Kibritle oynayan çocuk, evi/arabayı/tarlayı/kardeşini yaktı!” haberleri, yakın zamanlara kadar gazetelerin üçüncü sayfalarının en çok rastlanan haberlerindendir. Bu nedenle kibritlerin üzerinde hemen her zaman “Çocuklardan uzak tutunuz!” uyarısı bulunur. Kibrit-sigara ikilisi, Türkiye’deki yangınların çoğunda ise başroldedir. 2018 tarihli bir araştırmaya göre, İstanbul’da bir yılda meydana gelen yaklaşık 27.000 yangının %40’ı sigara izmariti ve kibritten kaynaklanmaktadır. Bu oran, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde %10-15 civarındadır (Kılıç, 2018).
Kibrit kutusu biriktirmek de Türkiye’de çok yaygın bir hobi değilse de dünyada hakkında kulüpler, kitaplar, internet siteleri ve müzeler dahi olan bir koleksiyonerlik türüdür. Kibrit koleksiyonerliğinin özel ismi phillumeny’dir. Bu kelime Latincedeki phil (sevmek) ve lumen (ışık) kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur ve ışığı sevmek/ışığı seven gibi bir anlama gelir. İlk üretildikleri dönemden itibaren kibrit kutularının yüzeyleri, ya desenlerle süslenmiş ya da bir tür kitle iletişim aracı olarak propaganda veya reklam amacıyla kullanılmıştır.5 Türkiye’de özel şirketlerin ürettiği kibrit kutuları üzerinde de ilaç, televizyon, kâğıt mendil, hatta çakmak reklamları dahi basılmıştır (Uhri, 2000: 77). Hem Tekel hem de özel şirketler tarafından üretilen kibrit kutuları ise mektup pullarında olduğu gibi belirli temalara ve serilere ayrılmıştır. Bir doktora tezi kapsamında incelenen özel bir kibrit koleksiyonu, üzerlerindeki desenlere göre gruplandırıldığında, çeşitli şehirlere ait kültürel miras öğeleri –saat kuleleri serileri, şehir serileri, Hacivat-Karagöz, halı-kilim desenleri vb. – ile çeşitli sosyal mesajlara –orman yangınları, halk sağlığı, aile planlaması, trafik– ağırlık verildiği görülür (Pehlivan, 2018; Yiğit & Sağlamtimur, 2018).
Sonsöz
Kibrit, 1930’lu yıllarda icat edildikten sonra kısa sürede gündelik ve askeri hayatın en vazgeçilmez malzemelerinden biri haline gelmiş; küçücük boyuyla tarihe yön vermese de kültürde kendisine özgü bir yer edinmiştir. Sinema, edebiyat ve dilde genelde ateşin ve ilk kıvılcımın simgesi olan kibrit, ateş yakma işlevinin dışında bazen bir ölçü birimi, bazen para üstü, bazen bir oyuncak, bazen de “gezici billboard” olarak kullanılmıştır. 21. yüzyılın başlarında sanayi ve kültürde meydana gelen büyük çaplı dönüşümlerle birlikte kibrit de hem bakkal raflarındaki hem ceplerdeki hem de hayattaki yerini terk etmeye yüz tutmuş; kibritin yaklaşık 200 yıl yanan ateşi, günümüzde cılız bir hal almıştır.
İlk icat edildiği dönemlerde kibritin başlıca iki sorunu vardır: İlki, herhangi bir yüzeye sürtüldüğünde yanması; hatta bazen kendi kendine tutuşarak istenmeyen sonuçlara yol açmasıdır. Strike Anywhere adı verilen bu kibrit türü sonradan geliştirilerek daha güvenli bir hale getirilmiştir ve özellikle ABD’de tercih edilir. Bu kibrit türünü, ülkemizde “kovboy filmi” olarak bilinen Western türü filmlerde başrol oyuncusunun ahşaba, çizmesinin altına, avucuna, hatta düşmanının sırtına sürterek tutuştururken görürüz.
İlk kibritlerdeki bir diğer ve daha ciddi sorun, kibritin ucuna sürülen ve tutuşmayı sağlayan beyaz/sarı fosforun zehirli olması ve ölümcül bir çene kangreni rahatsızlığına (fosfor nekrozu/phossy jaw) sebebiyet vermesidir. Özellikle kibrit fabrikalarında çalışan işçiler bu hastalıktan muzdariptirler. Londra’daki Bryant & May kibrit fabrikasında çalışan çoğu çocuk ve kadın işçi, çalışma koşullarının düzeltilmesi için 1888’de greve gider. “Kibritçi Kız Grevi” olarak bilinen bu grev sonucunda fabrikadaki çalışma koşulları düzeltilir ve zehirli fosfor kullanımı
1901’de kaldırılır (Karabatak, 2019).
Kibritlerde zehirsiz, kırmızı fosfor kullanımı, 1850’lerde İsveç’te başlamış olmasına rağmen hem pahalılığı hem de üretimindeki güçlükler nedeniyle yaygınlaşması uzun sürmüştür. Bu yeni kibritlerin bir diğer özelliği, yalnızca kutunun kenarındaki özel bir yüzeye sürtülünce alev alması ve böylece kendi kendine tutuşma tehlikesini de ortadan kaldırmasıdır. Daha güvenli olmaları nedeniyle bu kibritlere “emniyet kibriti” (safety match) adı verilir ve dünya çapında en yaygın olan kibrit türüdür (Wisniak, 2005: 378).
Kibrit kebabı, İzmir/Ödemiş yöresine ait bir yemektir. Ana malzeme olan patates, kibrit çöpü şeklinde rendelendiği için halk arasında bu isimle anılır.
Malzemeler: 3 adet orta boy patates, yarım kilo yoğurt, 2 diş sarımsak, 150 gram kıyma, 1 adet kuru soğan, 1 tatlı kaşığı salça, 1 adet domates, 2 yemek kaşığı tereyağı, tuz-karabiber
Yapılışı: Patatesler soyulduktan sonra rendenin geniş tarafı ile rendelenir. Bol kızgın yağda nar ya da cips gibi olana kadar kızartılır. Ayrı bir tavada tereyağıyla kıyma kavrulur. Soğanlar ilave edilerek kavurma işlemine devam edilir. Soğanlar da kavrulduktan sonra salça ve rendelenmiş domates ile tuz ve karabiber eklenir ve bir süre daha kavrulur. Ayrı bir kapta sarımsaklı yoğurt hazırlanır. Patatesler servis tabağına alınarak üzerine önce sarımsaklı yoğurt, yoğurdun üzerine de kıymalı harç dökülür.
Arol, F.H. (2004). Türkiye’de Kibrit Sanayiinin Gelişimi Işığında İktisadî Siyaset ve Düşüncenin Dönüşümü, 1875-1952. Türklük Araştırmaları Dergisi, 16, 97-170.
Crass, M.F. (1941). A History of the Match Industry. Journal of Chemical Education, 18 (3), 6-9.
Çöplerden Sanat Eseri Yaptı. (2015, Nisan 10). CNNTürk.
https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/coplerden-sanat-eseri-yapti (Erişim Tarihi: 03.08.2022)
Erdoğan, D. (2012). Küçükçekmece Osmanlı Kibritleri Fabrikası’nın Endüstri Mirası Olarak Koruma ve Yeniden Kullanım Önerisi, (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.
Eryaman, A. (2021). Cumhuriyet’in İlk Yıllarındaki İnhisar Uygulamalarına Bir Örnek: Kibrit İnhisarı (1924-1943). Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Bahar 2021/103, 179-216.
Eryaman, A. (2020). Cumhuri̇yet’i̇n İlk Yıllarında Türki̇ye’de Ki̇bri̇t Fi̇yatlarının Cumhuri̇yet Gazetesi̇ Sütunlarına Yansıması (1924-1943). Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XX/41, 623-647.
Karabatak, M. (2019, Ekim). Sendikal mücadelenin önünü aydınlatan grevciler: Kibritçi Kızlar. Ekmek ve Gül, Ekim 2019. https://ekmekvegul.net/bellek/sendikal-mucadelenin-onunu-aydinlatan-grevciler-kibritci-kizlar (Erişim Tarihi: 03.08.2022).
Karay, R.H. (1938, Aralık 25). Kibrit. Akşam, 7.
Karay, R.H. (1942, Şubat 19). Kutlu Kutuya Kasîde. Tan, 1.
Kaya, M. & C. Yılmaz. (2016). Sanayide Yer Seçimini Etkileyen Faktörlere Bir Örnek: Türkiye Kibrit İnhisarı ve Sinop Kibrit Fabrikası. Doğu Coğrafya Dergisi, 21 (35), 107–30.
Kılıç, A. (2018). Gelişmiş Ülkelerde ve Türkiye’de Yangın Nedenleri. Yangın ve Güvenlik Dergisi, 200, 8-10.
Kibrit. (t.y.). Gaste Arşivi. https://www.gastearsivi.com/ara/kibrit (Erişim Tarihi: 03.08.2022).
Kibrit Fabrikası Meselesi. (1930, Mayıs 23). Akşam, 1-2.
https://www.gastearsivi.com/gazete/aksam/1930-05-23/1 (Erişim Tarihi: 03.08.2022).
Kibritlerden Şikayetler. (1935, Temmuz 3) Son Posta, 6.
https://www.gastearsivi.com/gazete/son_posta/1935-07-03/6 (Erişim Tarihi: 03.08.2022)
Nesin, A. (2019) [1953]. Topunuzun Köküne Kibrit Suyu. A. Nesin (Der.) içinde. Geriye Kalan. (88-93). İstanbul: Nesin.
Pehlivan, N. (2018, Eylül 9). 25 bin kibrit: Tez konusu oldu!. Gazete Duvar.
https://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2018/09/09/25-bin-kibrit-tez-konusu-oldu (Erişim Tarihi: 03.08.2022).
Uhri, A. (2000). Kibrit Kutularındaki Saat Kuleleri. Tepekule Tarih, 2, 74-78.
Ural, Y. (2003). Kibrit Oyunları. İstanbul: Doğan Edmond.
Wisniak, J. (2005). Matches-The Manufacture of Fire. Indian Journal of Chemical Technology, 12, 369–80.
Yiğit, N. &. Sağlamtimur, H. (2018). Taşınır Endüstri Mirası Olarak Kibrit Kutusu: Türkiye Kibrit Endüstrisi’nin Bir Koleksiyon Üzerinden Analizi. B. Gürsel, A. Ayaokur & F. Yenişehirlioğlu (Ed.) içinde. I. Uluslararası Efemera Çalışmaları Sempozyumu. (336–356). Ankara: VEKAM.
Yurdakul, M.E. (1900). Kibritçi Kız. Servet-i Fünûn, 487, 300. http://www.servetifunundergisi.com/kibritci-kiz/ (Erişim Tarihi: 03.08.2022).
Yurtoğlu, N. & Eğilmez, M. (2017). Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Türkiye’de Kibrit İnhisarı (1923-1950). S. Bayram (Ed.) içinde. Uluslararası Ekonomi Araştırmaları ve Finansal Piyasalar Kongresi Bildiriler Kitabı (12-13 Mayıs 2017). (1069-1077). Ankara: Detay.
Yusufzai, R. (2000, Şubat 16). Bin Laden reward on matchbox. BBC News. http://news.bbc.co.uk/2/hi/south_asia/645870.stm (Erişim Tarihi: 03.08.2022)
Yücel, A. (2012) [1991]. Ateşin ve Güneşin Çocukları. Ankara: Yurt Kitap Yayın.
Kapak görseli: Photo by Erick Zajac on Unsplash
- Fosfor ilk defa Hamburglu Hennig Brand tarafından, idrarın çeşitli işlemlerden geçirilmesi suretiyle 1669’da elde edilmiştir. Brand karanlıkta parıldayan bu maddeye antik Yunan mitolojisinde çoban yıldızına (Venüs gezegenine) verilen ve “ışık getiren/ışık taşıyan” manasına gelen Phosphorus ismini verir. Bugün bildiğimiz kibrite benzeyen ilk örnekler, 1827’de İngiliz eczacı John Walker tarafından silindirik bir kutu içerisinde ve bir parça zımpara kâğıdıyla birlikte Friction Light adıyla satışa sunulur. Londralı Samuel Jones bu icadı kopyalar ve çubukları dikdörtgen bir kutu içerisinde, Phosphorus’un Roma mitolojisindeki ismi olan Lucifers adıyla 1829’da piyasaya çıkarır. Ancak bu ilk örnekler kendi kendilerine tutuştukları için pek kullanışlı değildir. 1830’da Fransa’da Charles Sauria tarafından üretilen kibritlerle bu sorun aşılmış, kibritin icadı için genellikle bu tarih doğru kabul edilmiştir. Kibritin tutuşmasını sağlayan; ancak, zehirli ve tehlikeli olan beyaz/sarı fosfor yerine kırmızı fosforun kullanıldığı kibritler ise 1850’lerde İsveçli Johan Edvard Lundström tarafından geliştirilir. Kibritin tarihi ve kimyasıyla ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Crass, 1941; Wisniak, 2005.
- Gerek Diyarbakır Cezaevi’nde uygulanan baskı ve işkenceler, gerekse de Mazlum Doğan ve “Dörtler”in eylemleri PKK’nin sesini daha geniş kitlelere ulaştırmasını sağlamıştır. Kendini yakma eylemleri ise sonraki yıllarda da PKK militan ve sempatizanları tarafından bir protesto yöntemi olarak birçok defa gerçekleştirilir.
- Yücel’in kitabının ismi PKK militan ve sempatizanları tarafından PKK hareketini tanımlamak için de kullanılmıştır.
- Burada adı geçenler dışında Türk edebiyatında, başlığında veya içeriğinde kibrit kelimesi geçen eserler olmakla birlikte kibrit ile doğrudan ve/ya anlamlı bir ilişkileri olmadığı için bu yazı kapsamında değerlendirilmemiştir.
- Ülkemizden olmasa da bunun en ilginç örneklerinden biri, ABD’nin, üzerinde Usame Bin Ladin’in resmi olan ve Urduca “Usame Bin Ladin’in yeri hakkında bilgi verene ABD vatandaşlığı ve 500 bin dolar ödül” yazılı kibritler bastırması ve bunları Afganistan ve Pakistan’da dağıtmasıdır (Yusufzai, 2000).