PARA
AYDIN ÖRDEK

İÇERİK
Giriş1

Para özgün bir nesne: Elde avuçta; ama, ele avuca sığmaz. El atında, mebzul diğer nesne ve ilişkilerde olduğu gibi kavraması, üzerine düşünmesi zor. Cumhuriyeti para kılavuzluğunda kavrama amacı, bu belirsizliğin kendiliğinden dindiricisi. Yine de bu amacın yön verdiği ve bu amaca yön verecek tanımlara ihtiyaç var; öyle tanımlar ki siyasi ve toplumsal mahiyeti ile cumhuriyeti para nesnesi açısından görebilelim.

Nesneler için kendinde varlıkları baskın olanlar (örneğin sandalye, kalem, ayakkabı) ve ilişkisel/bağlamsal varlıkları baskın olanlar (örneğin para, devlet) ayrımı yapılabilir. İkinci durumda nesne sadece bir ilişkiler ağının içinde var olmuyor; aynı zamanda bir ilişkiler ağını temsil ediyor, ilişkiler ağının yaratıcısı da oluyor. Para bu istisnai nesnelerden. Paranın eskimeyen, gittikçe de yayılan maddi varlığı ayrı bir çalışma alanına konu olmuştur: Nümizmatik. Bir ilişkiler bütünü olarak para, kapsamlı bir cumhuriyet tarihi kavrayışını mümkün kılacağından, ilişkili çok sayıda kavram ve nesneyi temsil eden –örneğin ekonomik/finansal kriz, borç (idaresi), kumbara, piyango bileti, jeton– bir meta-nesne (üst-nesne) olarak da görülmelidir. Yine de parayı bir meta-nesne kılan katı çekirdeği, yani maddi varlığımıza çarpıp bizi paranın nesneliğine ikna eden özellikleri belirlemek gerekiyor. Toplumsal iktidarın merkezinde duran iktisadi ilişkileri gizlemeye çalışan anaakım iktisatçıların parayı ikincilleştirmesi, bir bakıma iktisattan kovması olgusu, paranın katı çekirdeğini tanımlamak için yol gösterici olabilir. Paranın iktisattan sürgün edilişi (anaakım iktisat paranın reel iktisadi olayların üzerindeki bir örtüden –“Money is a veil”2 tabiriyle sloganlaştırılmıştır– fazlası olmadığı iddiasındadır), kapitalist toplumlarda iktisadi olsun olmasın tüm insan ilişkilerini birbirine bağlayan parayı, ödeme ve mübadele araçları arz ve talebinin nasıl belirlendiği sorusu etrafında kavramaya varmaktadır. Neticede parayı, aslında bu çaba ile bağlantılı bir biçimde, işlevleriyle tanımlamak, para gibi merkezi bir nesneyi/kurumu görünmez, anlaşılmaz, mistik kılıyor.

Anaakım iktisadın iddia ettiğinin aksine gerçek insan eylemlerinin3 üzerine çekilmiş bir örtü (salt ödeme ve mübadele aracı) olmadığını düşündüğüm, aslında kendisinin üzerine marifetlerini gizlemek üzere örtü çekilmiş meta-nesne olan paranın katı çekirdeğine karşılık gelecek tanımları parayı olduğu gibi kavrayacak tarzda yapmak, kapsamlı kuramsal bir çaba gerektirdiğinden sanatın nüfuz ediciliğine sığınmayı tercih ediyorum.

“Üç Film Birden” ya da Parayı Tanımlamak

Türkiye sinemasından üç filmde paranın doğasına ilişkin güçlü imalar bulunuyor. Filmlerin ilki, Ertem Eğilmez’in klasik yapıtlarından Köyden İndim Şehire (1974). Senaryosunu Zeki Alasya’nın kaleme aldığı film, açıkgözlülüğü, köylü kurnazlığını, açgözlülüğü, kardeşlik hukukunun ihlalini odağa alarak hicveder. Kardeşlik hukukunun ihlali, alelade bir ihlal değildir, eldekinden olmak gibi ağır bir sonucu vardır. Film sanki kalkınmayı, abat olmayı her amacın önüne koyan cumhuriyet yurttaşına, kardeşlik hukukunun ihlal edilmesinin sonuçlarını göstermektedir. Tarlalarında bir küp Bizans altını bulan dört kardeşin biteviye birbirlerini kandırmaya çalıştıkları filmin bir bölümünde sırtlarında bir çuval altınla aç kalıp karınlarını doyurmak için amelelik yaptıkları bir olaylar dizisi vardır. Ellerindeki kıymet altın da olsa satın alma kabiliyeti kazanması için liraya dönüştürülmesi gerekir ki bunu güven –kredi, Latince credere (inanmak) fiilinden türetilmiştir– duydukları kuyumcu hemşerileri olmadan yapamıyorlar. Bu ironik olaylar dizisine göre, para, Lapavitsas’ın (2017) tabiriyle, bir satın alma tekeline sahiptir. Tekellerin doğal ve yapay olabileceklerini hatırlayalım. Yani para olarak kabul edilen nesne ya kendiliğinden bir satın alma tekeline sahip olacak ya da bu güç ona bahşedilmiş olacaktır: Mübadele yapan topluluklar için yaşamsal öneme sahip ürünler (kullanım değerleri; örneğin buğday, sığır, tütün, pirinç) ve satın alma kabiliyeti ile donatılmış yaşamsal öneme sahip olmayan nesneler (örneğin taşlar, deniz kabukları, metaller). Yapay satın alma tekelinin doruğu, devletlerin egemenlik haklarını temsilen işaretledikleri metal, sonra itibari kâğıt paralardır.4 Yine de para nesnesinin satın alma tekeline sahip olması bir sonuç olarak düşünülmelidir. Doğal satın alma tekeline sahip olmasının gerisinde evrensel eş değer olması; yapay satın alma tekeli olmasının gerisinde ise buna ek olarak siyasal egemenliğin temin ve temsil edicisi olması yatar zira.5 Özetle, paranın meta mübadelesinin, dolaşımın, borç ve vergi ödemelerinin temin edicisi olması, esasen sahibine sağladığı imtiyazlar nedeniyledir. Paranın sahibini imtiyazlarla donatması, kimsenin kendisinden şüpheye düşmeyeceği kudreti, parasal ilişkilerin karmaşıklığı, gizliliği (parasını gizlemeyen yoktur), denetlenemezliği paranın hemen herkese anlaşılamaz, kerameti kendinden menkul, özel bir nesne olarak görünmesine neden olur.

İkinci film, Türkiye sinemasında absürt komedinin klasiklerini yaratmış Natuk Baytan’ın yönettiği, senaryosu Suavi Sualp tarafından kaleme alınan Avanak Apti (1978) filmidir (Gülşah Film). Filmin bir sekansında, yaşamını arkadaşı Nuri ile afiş asarak kazanan Apti, bir bankanın reklam için bastırdığı paraları dağıtacaktır. Ancak bankadan reklam paralarını aldıkları esnada yaşanan tesadüfi olaylar neticesinde Apti’nin âşık olduğu şarkıcı Nevin’in belalısı kabadayı Barut Osman’ın Nevin için bankadan çektiği tüm para, Apti’nin reklam parasıyla yer değiştirir. Apti ve arkadaşı Nuri, epey sonra dağıttıkları paranın reklam parası olmadığını, peşlerine düşen, para iştahı ile çıldırmış kalabalıktan kurtulmalarının akabinde yine tesadüfen anlarlar. Başından sonuna bir absürtlükler yumağı olan sekans, paranın toplumsal uzlaşıya dayandığını keskin bir biçimde gösteriyor. Reklam ya da oyun parası değil de küçük bir hata ile basılmış para dolaşıma girip kendinden beklenen işleri layıkıyla görebiliyor, meğerki bir sahicilik testine tabi tutulsun.6 Paranın nominal değeri ile değeri (nesneyi üretmek için harcanan toplumsal olarak gerekli emek zaman) arasında bir gerektirme ilişkisi olmadığı, itibari paranın (fiat money) yaygınlaşmasından sonra şüphe götürmez hale geldi.7 Bu çerçevede cumhuriyet tarihi için ibret vesikası kabul edilebilecek vakalardan biri, kuruluşundan yaklaşık 100 yıl sonra ülke ekonomisinin yaşadığı sarsıcı kriz nedeniyle madeni paraların hurdaya çıkmasıdır. 2022 yılında ayyuka çıkan hurda madeni para ticaretini, Yeniçağ gazetesi büyük firmaların “madeni para vurgunu” olarak haberleştiriyordu.8 Cumhuriyet tarihini nasıl da kuşatıyor vurgun kelimesi ve onun semantik komşuları! Dijital para çağında apaçık bir hal alan, para nesnesinin değeri ile nominal değeri arasındaki zorunlu olmayan ilişki, paranın toplumsal yeniden üretimdeki kilit rolünü ortaya koyar nitelikte. Toplumsal yeniden üretimle mümkün olan imtiyazların (birbirleriyle ilişkili olmak üzere servet, statü, iktidar vb.) temin ve temsil edicisi olmasa, genel kabul gören işlevleriyle (mübadele, dolaşım, ödeme, değer saklama) para bu denli kolay ve yaygın bir toplumsal uzlaşı olamazdı.

Üçüncü film, Türkiye sinemasının çığır açıcı klasiklerinden, senaryosunu Yılmaz Güney ve Şerif Gören’in kaleme aldığı, yönetmenliğini Yılmaz Güney’in yaptığı Umut (1970) filmi (Güney Filmcilik). Büyük oranda içinde olduğu derin yoksulluğun yol açtığı talihsizlikler yüzünden arkadaşı Hasan’la define arayarak ailesinin karşı karşıya olduğu mahrumiyet çemberini kırmaya çalışan arabacı Cabbar’ın her karesinde umut-umutsuzluk gerilimini diri tutan hikâyesidir Umut. Filmin başında günün erken saatlerinde Adana Tren Garı karşısında yolcu bekleyen Cabbar’ın Garanti Bankası, Türkiye Öğretmenler Bankası ve Sümerbank tabelalarına doğru ihtiyaç gidermesi, aslında Cabbar’ın tükenmesiyle son bulacak umut-umutsuzluk girdabının müsebbiplerini işaret etmek üzeredir. Yapısal nedenlere dayanan parasızlık derdinin çaresi, talih, baht, mucize olmak zorundadır. Parasızlık hakkındaki hikâyenin kahramanı Cabbar da düşürüldüğü tuzaktan talihine olan güveniyle kurtulmaya çalışacaktır. Talihi tuzağa düşürmek için fedakârlık gerekir: İsabet edip etmediği tekrar tekrar kontrol edilen piyango bileti ve defineyi9 buldurtacak hocaya, define arama işine yatırılan para. Tuzaktan kurtulmanın diğer yolu olan vurgun da denenir: Hasan ve Cabbar’ın meşhur İncirlik Üssü’nde görevli olduğu kabul edilebilecek bir Amerikalıyı soyma girişimleri başarısız olur. Piyango ve vurgun gibi, şeylerin tabiatına aykırı seçenekler elenince, bu türden başka bir mucizeye sığınılır: Gömü/define. Aslında vurgun definenin masrafını çıkarmak üzeredir. Define arama işini birlikte yapacakları Hasan’ın, Adana sokaklarında seyir halindeki at arabasında para hakkında attığı tirat Karl Marx’ın (1975: 140-141) 1844 Felsefe Yazıları başlıklı yapıtında burjuva toplumunda paranın gücünü açıklamak üzere J. W. Goethe (Faust) ve W. Shakespeare’den (Atinalı Timon) yaptığı alıntıları andırır:

Umut filminin başlangıcından: Banka tabelaları altında Arabacı Cabbar uyandıktan sonra işerken, 1970. Kaynak: Yılmaz Güney, Umut (Güney Filmcilik, 1970).

(…) İyi at, iyi araba para işi gardaş, paran olunca her bi iş iyi olur. Paran olunca kebap yen, paran olunca tatlı yen, şarap içen, iyi yataklarda yatarsın. Parası olunca adam kuvvetli olur. Parası olunca adamın evi, avradı olur, evinde tenceresi kaynar, çocukları olur. Paran olmadı mı iyi değel, dünyada senden kötüsü, senden pisi yoktur; her yerden kovarlar seni. Fakirin yüzü soğuktur. Niye soğuktur Cabbar gardaş? Parası yoktur da ondan. Mesela kış gününde, en soğuk vaktinde, cebinde paran olsa üşümezsin, hamamdaymış gibi terlersin. Amma velakin para olmadı mı yaz gününde üşürsün. Neden? Çünkü para adamı sıcak tutar. Sıcak… Senin bu atlar, paran olsa, iyi yem yerler.

Hamal Hasan’ın para hakkındaki yalın, güçlü gözlemleri, paranın insanın eyleme kudretinin aracı kılındığına işaret ediyor; parayla eşyaya hükmediliyor. Diğer bir deyişle para şeyleştirir, satın aldığı ne olursa olsun, ister insanın en erişilemez duyguları, manevi varlığının unsurları olsun ister alelade insan ihtiyaçları olsun. Şeyleştirme tam olarak kimliksizleştirip kendi açgözlü, hesapçı, her şeye dönüşebilen, gayrişahsi karakterini empoze etmeye karşılık gelir.

Anlıyoruz ki paranın, insanın eyleme kudretinin temin ve temsil edicisi olarak asıl vasfı, imtiyaz yaratan hükmetme aygıtı.10 Öyle bir aygıt ki hükmedileni kimliksizleştirip standardize ediyor, sıradanlaştırıyor; kıymetli kabul edilse de para ile satın alınabilir olmak mutlak bir kıymetsizleşmeye karşılık geliyor. Paranın şeyleştirici hükmetme gücü, bir toplumsal uzlaşıya dönüşmesine neden oluyor ki bu sayede imtiyazlar üretebiliyor, yani satın alma tekeline sahip olabiliyor.11 Bu vasıflar çok çeşitli siyasi ve toplumsal saiklerin parasal ilişkiler içine gömülüp paranın bir rıza mekanizmasına dönüşmesine yol açıyor. Para kendiliğinden yasaklar koyuyor, rıza üretiyor; para denen uzlaşıya bir umut razı gelenler başlarına geleceği peşinen kabul etmiş oluyor: Zaten başa ne geliyorsa parasızlıktan geliyordur. Parasızlık, toplumsal statülerin siyasi-hukuki, örfi bağlara tabi olduğu toplumlarda kolaylıkla bahta, kadere yorulabilir; paraya erişimin biçimsel olarak serbest olduğu (piyasa toplumları), statülerin piyasa marifetiyle el değiştirebilen servetler hiyerarşisine tabi olduğu toplumlarda ise genel olarak akılsızlık, beceriksizlik, öngörüsüzlükle ilişkilendirilir: Her biri birer piyasa aktörü olan para (servet) sahipleri, hep belirsizlikle mücadele, hep öngörme halinde. Akılsızlar, beceriksizler, öngörüsüzlerse parasız.

Siyasi ve toplumsal ilişkiler parasal ilişkilere tahvil edildikçe, başka bir deyişle toplumsal yeniden üretim parasallaştıkça, imtiyazlılar, hükmedenler paralarının anonimliğinin12 ardına zahmetsiz bir biçimde saklanabilir; onların öngörülü, yetenekli olduklarından para sahibi oldukları kabul edilir, oysa para sahibi oldukları için toplumsal statü ve siyasi aidiyetlere sahip olurlar. “Paranın dini, dili, rengi, milliyeti olmaz” sözünün genel kabul görmesi, paranın herkesin üzerinde ittifak ettiği gizleme karakteri nedeniyledir.13 Bu çerçevede bir parasallaşma süreci olarak görülebilecek cumhuriyet tarihi imtiyaz yaratan, anonimleştirici bir hükmetme aygıtı olan paranın aynasında görüldüğünde cumhuriyete ilişkin temel tartışmaların (kopuş-süreklilik, sınıfsal karakteri, siyasal niteliği, dünya sistemi içindeki konumlanışı vb.) birer açmaz olmaktan çıkması mümkün olabilecektir. Bizzat cumhuriyeti de cihet alarak tanımladığımız paranın resmedeceği Cumhuriyet, ayrıntılandırılması gereken iki kavramla nitelenebilir: Parasızlık ve yağma. 100. yılında döviz ve altın rezervlerini tükettiği için her ata oynayan14 cumhuriyetin kuruluşunun yaklaşık iki asır önce başladığını gösterir bir durumdur parasızlık. Yağmanın ise daha kadim, devlet kadar kadim bir tarihi vardır ve cumhuriyet, bu tarihe, sadık yurttaşını da kendine ortak ederek sahip çıkmıştır. Köyden İndim Şehire kahramanlarının gömü/yağma ile edindikleri zenginliğin refah yerine kardeşlik hukukunun ihlali yüzünden parasızlığa dönüşmesi cumhuriyet tarihini mükemmel kavrıyor. Aynı tarih kesintisiz parasızlığın/mahrumiyetin beslediği para arzusunun gömü peşinde çıldırttığı Umut’un Arabacı Cabbar’ının, Avanak Apti’nin doymaz bir açgözlülükle birbirlerini boğazlayacak, para peşinde kalabalığının da tarihidir.

Peşrev: Modernleşme ya da Kapitalizme Eklemlenme

Cumhuriyetin uzun tarihi, Fransız Devrimi sırasında hükümdar olan III. Selim’in başlattığı Osmanlı modernleşmesini içerir. Modernleşme hareketini tetikleyen belki de en önemli etmen, devletin dayandığı yağma/talan mekanizmasının işlemez hale gelmiş olmasıdır. Sorunların ayyuka çıkmasını sağlayanın Rus Çarlığı ile yaşanan savaş/sürekli çatışma olması, modernleşme sürecini ve cumhuriyet tarihini karakterize eden güç dengesi siyaseti için milat kabul edilebilir. Türkiye’nin, cumhuriyetin 100. yılına doğru, bu kez tarafı olduğu Suriye’deki vekalet savaşından sonra güneyine yerleşen Rusya Federasyonu ile yine kronik parasızlık sorunu yüzünden kurduğu girift ilişkiler cumhuriyet tarihinin denge siyasetine içkindir. Uzun cumhuriyet tarihinin başlatıcısı olan yenilik hareketlerine kaynaklık eden, iktidarın yerel güç odakları (âyan) ve ordu ile paylaşılmasına neden teşkil eden parasızlık yapısaldır: Söz konusu dönemde ülke hasılasının devlete vergi olarak aktarılan kısmının yüzde üçü geçmediği tahmin edilmektedir (Zürcher, 2000: 30). Cumhuriyete varan Osmanlı modernleşmesi, Rus Çarlığı ile yaşanan açık çatışma karşısında saraydaki güç odaklarının, yüksek bürokrasinin ve yerel güçlerin İngiliz ve Fransız yayılmacılığı ile (hemen her zaman parasızlık/kriz anlarında) girdikleri ittifaklarca karakterize edilmiştir; bu denge siyasetinin zıt tarafları olan İngiliz, Rus ve Fransız devletleri Osmanlı ülkesini paylaşmak üzere anlaşana dek de bu böylece sürmüştür. Bunda Almanya’nın yeni bir emperyal güç olarak tarih sahnesine çıkması belirleyici olmuştur kuşkusuz (Karpat, 2012: 57).15 Osmanlı modernleşmesini içeren uzun cumhuriyet tarihindeki gelişmeleri, genel olarak kapitalist Batının dünyaya nüfuz çabası çerçevesinde oluşan siyasi iktisadi kamplara göre değerlendirmek gerekir. Yapısal iktisadi sorunların (yağma mekanizmasının çöküşünün) doğurduğu parasızlıkla malul devlet, söz konusu siyasi kamplarla bürokratik elitler, özerk hareket edebilen yerel yöneticiler, saltanat ailesi mensupları üzerinden dinamik ittifaklar kurmuştur. 19. yüzyıl sonuna kadar Rus Çarlığının yarattığı sürekli tehdit, İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı ülkesine genel olarak pazar muamelesi yapmalarını kolaylaştırmıştır.16 Bu bakımdan cumhuriyetin bir safhasını oluşturduğu modernleşme esasen imparatorluğun kapitalizme eklemlenmesi sürecidir. Her büyük parasızlık/kriz sonrası, kapitalizme eklemlenmede yeni bir aşamaya karşılık gelmiştir.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa idaresinde özerkleşen Mısır’ın imparatorluk için yarattığı tehdidin bertaraf edilmesi için İngiltere’den sağlanan desteğin bedeli Baltalimanı Ticaret Antlaşmasıdır (1838).17 Bu antlaşma İngiliz tüccara ticari imtiyazlar tanıyordu, aynı imtiyazlardan Osmanlı tebaası tüccarın faydalanamaması endüstriyel gelişmeye ket vurmuş, dış ticaret dengesi imtiyazlılar lehine değişmiştir. Birkaç sene içinde benzeri imtiyazların Fransa, Alman prenslikleri, Felemenk, İskandinav ülkeleri, İspanya, İtalyan krallıklarına verilmesi (Kazgan, 2006: 19-20) bu politikanın bir kapitalizme eklemlenme hamlesi olduğuna işaret etmektedir.18 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ise söz konusu eklemlenmenin siyasi gereklerinin yerine getirilmesini içindir. Yüzyılın ortasına doğru Rusya’nın denge siyasetini ihlal eden hamleleri Osmanlı İmparatorluğu, İngiliz İmparatorluğu ve Fransa’nın birlikte hareket ettikleri ve Rusya’yı mağlup ettikleri Kırım Savaşı’nı başka bir tarihsel dönemeç kılacaktır. Osmanlı maliyesinin bozulmaya başladığı 16. yüzyıl sonundan itibaren mali sistemin bir parçası halini alan Galata bankerleri, önemli bir iç borçlanma kaynağı olup 1838 Ticaret Antlaşmasıyla kazandıkları güvence sayesinde Osmanlı’daki parasal operasyonların odağı haline geldiler. Galata bankerlerinden başka, önemli ama çözdüğünden fazla sorun yaratan bir gelir kaynağı da para tağşişidir. 1844 yılında yapılan son tağşişte mecidiye adı verilen altın ve gümüş paralar basıldı ve benimsenen standartta para basımı Birinci Dünya Savaşı’na kadar sürdürüldü. Yarattığı sorunlardan kaçınmak için tağşişe son verilse de kaynak ihtiyacının borç kağıtları ile giderilmesi yolu benimsenmiştir. Sürekli bütçe açıkları kâğıt para basımı, devlet tahvili ihraç edilmesi ve dış borçlanma ile karşılandı. 1840’ta bütçe açıkları ve reformların finansmanı için kaime-i mutebere-i nakdiye adıyla ilk kâğıt para basıldı, Kırım Savaşı’na doğru yeniden kaime basımına gidildi, savaş sırasında ordu kaimesi adıyla yenileri basıldı. Gerek sahte kaime basımı gerekse sık ihraç nedeniyle kaimeler enflasyon yaratmış, değerleri düşmüştür. Kırım Savaşı sırasında öncelikli olarak savaşın finansmanı amacıyla İngilizler tarafından kurulan Ottoman Bank, imparatorluğun dışarıdan borçlanmasının vasıtası olmuştur. Fransızların buna karşılık Banque de Turquie’yi kurması, esasen bir nüfuz mücadelesinin söz konusu olduğunu göstermektedir. Kaime enflasyonu, Kırım Savaşı, dış ticaret ve bütçe açıklarınca biçimlendirilen bu dönem, Osmanlı ekonomisinin kapitalist Batı’ya finansal eklemlenmesinin olgunlaştığı dönemdir. Nitekim nüfuz mücadelesi anlaşmaya dönüşür, iki banka lağvedilir, yerlerine Banque Imperiale Ottomane adı ile bir emisyon bankası kurulur (1863). Bu eklemlenmenin neticesi, moratoryum olacaktır. Tuhaftır, bu parasızlık devresi yine bir Osmanlı-Rus savaşı ile çakışmaktadır. Borçlarını ödeyemez hale gelen Osmanlı devletinin bazı gelirlerinin tahsili Galata bankerlerine bırakıldı. Gelir tahsili için kurulan Rüsum-u Sitte İdaresi’nin sağladığı başarı üzerine, asıl alacaklı olan Batılı ülkeler benzeri taleplerde bulundu. Neticede mevcut idarenin yerini almak üzere 20 Aralık 1881 tarihli Muharrem Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye İdaresi kuruldu ve imparatorluk gelirlerinin % 32’sini tahsil etme hakkını elde etti. 5000’e yakın memuru ile faaliyetlerine kesintilerle de olsa Lozan Antlaşması’na kadar devam eden Genel Borçlar İdaresi yarı-sömürgeliği temin eden kurum olarak kabul edilmiştir (Kazgan vd., 1999: 241-331).19

Beş Parasız Cumhuriyet

Cumhuriyet, Osmanlı’dan parasızlık ve yağmayı devralmıştır. Cumhuriyet fikrini kurucu babalara ilham edenlerden Tevfik Fikret’in “han-ı yağma” tabiri cumhuriyet ülkesi için de pekâlâ geçerlidir. Parasızlık da yağma da yapısaldır. Yapısal sürekliliğin yalın biçimsel göstergeleri de vardır; imparatorluk borçları gibi. Konsolide edilen Osmanlı borçlarının cumhuriyet idaresi tarafından devralınması ve ilk borçlanmanın yaşandığı 1854’ten 100 sene sonrasına kadar ödenmesi, cumhuriyetin temelde kapitalizme eklemlenmeyi (modernleşmeyi) sürdürdüğünü göstermektedir. Gülsün Gürkan Yay, modernleşme ile kastedileni isabetli, açık bir biçimde ifade ediyor (1998: 289): Cumhuriyetin kurucu kadrosunun ideali Batılılaşmaktır, bunun için Batının toplumsal, siyasi, hukuki kurumları örnek alınacaktır; ama, aynı zamanda sanayi kapitalizminin hayata geçirilmesine çalışılacaktır. Muasırlaşmak denen şey, milletler topluluğunun “saygın” kapitalist bir üyesi haline gelmektir. Yağma ve parasızlık açmazı içinde tutuklu kaldığından cumhuriyetin 100 yıllık uğraşı, muasır medeniyet seviyesine çıkmak olmuştur.20 İlk aşaması siyasal kabul görmektir. Bunun için İngilizlerin Anadolu içine yol verdiği Yunanlılar ile yapılacak Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve uluslararası tanınma anlamına gelecek Lozan Antlaşması’nın imzalanması gerekecektir. İlki öz kaynaklar ve Sovyet yardımıyla yapılacaktır (bir iddiaya göre askeri ve mali kaynakların % 35’ine karşılık gelir),21 ikincisi Osmanlı borçlarının devralınması, yabancı şirket imtiyazlarının sürdürülmesine razı olunmasıyla mümkün olacaktır. Ulusal kurtuluş hareketi o denli parasızdır ki Kurtuluş Savaşı için çıkarılan Tekalif-i Milliye Emirleri ile ordunun ihtiyaçlarının müsadereyle giderilmesi yolu tutulmuştur.

B. M. M. Meclisi ile Osmanlı borçları hamilleri arasında yapılan anlaşma hakkında, 1933. Kaynak: Hakimiyet-i Milliye no. 4258 (29.05.1933), s. 1

Lozan Antlaşmasıyla sağlanan uluslararası tanınmanın muhafaza edilmesinin, nazik dengelerin gözetilmesine bağlı olduğunu, ülkede tedavül eden paranın denetiminin cumhuriyet hükümetlerine geçişinin yaklaşık 10 yıla yayılmasından anlıyoruz. Yeni devlet 1927’ye dek para basamamış, bu arada banknot ihracına yetkili Osmanlı Bankası’nın banknotları ile Düyun-u Umumiye İdaresi’nin çıkardığı borç kâğıtları para olarak tedavül etmiştir. Tekeli ve İlkin’in (1981) acil bir egemenlik sorunu olarak tarif ettikleri durumun 10 yıla yakın zamanda halledilmesi, tanınmanın şartlarının gerçekleştirilmesinin zaman aldığına işaret etmektedir. Örneğin hükümet, ufaklık para da dikkate alındığında 1924’ten itibaren para ihraç ediyor olsa da Osmanlı Bankası’nın banknot basma imtiyazı 1935’e kadar uzatılmıştır. 1925 sonunda çıkarılan 701 sayılı yasa ile Düyun-u Umumiye parasının yerini almak üzere ulusal paranın basılması hükme bağlanır. Basılması İngiliz De La Rue of London şirketine ihale edilen paranın tedavüle sokulması 1927 yılının sonunu bulmuştur. Yeni paraların çift dilli olması (diğer dil Fransızca), yine siyasal tanınma kaygısına yorulabilir. Siyasal tanınma açısından dönüm noktası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kurulmasıdır. Bu önemli gelişmede de parasızlık belirleyici olacaktır: Bankanın kurulması için gerekli sermaye, kibrit tekelinin Swedish Match Company (SMC) adlı bir İsveç şirketinin paravan şirketi olan The American-Turkish Investment Corporation’a devredilmesiyle sağlanan 25 yıl vadeli 10 milyon altın dolar borçtur. 11 Haziran 1930’da kabul edilen 1715 sayılı yasa ile kurulan Cumhuriyet Merkez Bankası’na 30 sene için banknot ihraç yetkisi verilmiş, hisseleri dört kesime pay edilmiştir: Hükümet, milli bankalar, yabancı bankalar ve imtiyazlı şirketler (Osmanlı Bankası, Banca Commerciale Italiana, Deutsche Bank başta olmak üzere) ile Türk ticaret kuruluşları. Uluslararası siyasal sisteme ikirciksiz bir biçimde dâhil olmanın güvence altına alınması ulusal egemenliğin başlıca simgesi olan ulusal paranın ihracına sistemin sahiplerinin ortak edilmesi sayesindedir (Tekeli & İlkin, 1981: 281-307). Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kuruluşu ile neticelenen sürecin pratik motivasyonu, para basımı ve ihracının denetimidir. Para ihracının denetlenmesi ihtiyacının gerisinde esasen döviz işlemleri ile iştigal eden İstanbul Borsası’nda Büyük Buhran ve artan dış ticaret açığı ile sterlin karşısında değersizleşen liraya yönelik spekülatif operasyonlar vardır. Hükümet bu amaçla 1929’da Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu’nu, 1930’da Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’u çıkarmıştır.22 Böylece kambiyo denetimi başlamış, borsa devletin denetimine girmiştir.

Merkez Bankası binası, 1938. Kaynak: Uyanış/Servetifünun no. 2174/489 (21.04.1938), s. 345
Tedavüle çıkan ilk seri Cumhuriyetin kağıt paralarından, 1927. Kaynak: Cüneyt Ölçer. Cumhuriyet Dönemi Kağıt Paraları (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1983), s. 42-44

1929 yılına kadar gümrük politikalarını belirleyemeyen cumhuriyet hükümetleri, belki de Büyük Bunalımın yarattığı olanakla devlet eliyle sanayileşmiş, parasızlığın en sorunsuz çaresi olan üretken sermaye birikimini sağlamıştır. Öyle görünüyor ki siyasal tanınmanın iktisadi bağımsızlığa tekabül etmediği bu ara dönem, Büyük Bunalım ve sonrasındaki dünya savaşı ile cumhuriyeti kendiliğinden bir görece ekonomik bağımsızlık fazı içine düşürmüştür. Bu sayede savaşa kadarki dönemde istisnai bir iktisadi ilerleme kaydedilmiştir (Boratav, 2019). Cumhuriyet tarihinde sembolik önemi haiz İş Bankası’nın kurulmasından,23 devlet tekellerinin imtiyazlı şahıs ve şirketlerce işletilmesine kadar temel gaye ulusal bir burjuvazinin tesis edilmesidir (Kazgan vd., 1999b: 40). Başka bir deyişle paranın mutlak egemenliğinin tesisine çalışılmıştır. İronik bir biçimde sürekli yağma momentinin içinde kalındığından para, toplumsal ilişkiler üzerinde ne kadar belirleyici kılınırsa kılınsın (100 yılın son 40 yılında yaşananlar bu bakımdan bir ibretler manzumesidir), parasızlık hep üstün gelmiş, yağma sürekli kılınmıştır. Kuruluş döneminde ulusal burjuvazi ile sanayileşmek üzere sağlanan teşvikler ve imtiyazların bu çabaya katkısı sınırlı olduğundan sanayileşme ihtiyacı devlet tarafından giderilecektir.

Türkiye İş Bankası’nın Ankara Merkez binası, 1930. Kaynak: Resimli Uyanış / Servetifünun no. 1753/68 (20.03.1930), orta sayfa

Büyük savaşın doğurduğu yeni bir parasızlık buhranı ve savaş sonrası oluşan yeni dünya düzeni, yağma-parasızlık sarmalının başka bir aşamaya evrilmesine neden olmuştur. Bu yeni aşamadan önce zor zamanların mutat iklimi yaratılmış, enflasyon bir yağma, servet transferi aracına dönüşmüş, savaşla gerekçelendirilen ihtiyati ekonomik düzen (denk bütçe, dış ticaret fazlası verme gayreti) tüccar lehine, halk aleyhine işlemiştir. Dönemin alamet-i farikası kabul edilen ekmeğin karneye bağlanmasına, Nazilerle yapılan dış ticaret eşlik etmiştir.24 Ortam, bir türlü inkişaf edemeyen ulusal burjuvazinin teşkili için ulusal kabul edilmeyen gayrimüslim burjuvazinin tasfiyesini mümkün kılacak kadar pusludur: Varlık Vergisi (1942). Şükrü Saraçoğlu hükümetinin serbest piyasayı teşvik ederken yarattığı ekonomik yıkımı telafi etmek için uyguladığı vergilerden olan Varlık Vergisi, Müslüman, gayrimüslim, ecnebi, dönmeler, hizmet grubu ve seyyarlar olarak tasnif edilen mükelleflerden alınmıştır. Müslümanların en düşük, dönme ve orta sınıf gayrimüslimlerin en yüksek vergiyi ödemekle yükümlendirildiği uygulama neticesinde toplanan verginin % 92’si gayrimüslimlerden tahsil edilmiş, vergi borcunu ödemeyi bir ay geciktirenler Erzurum’un Aşkale ilçesindeki çalışma kamplarına İran-Trabzon yolunun kar temizleme ve yol bakım işlerinde çalışmak üzere gönderilmiştir (2057 kişi). Toplanan vergi hedeflenen düzeyin altında kalmış, uygulamaya 1944’te son verilmiştir. Neticede büyük bir servet transferi yaşanmıştır ve çözülmesi öngörülen iktisadi sorunlar oldukları yerde duruyordur.

Varlık Vergisi’ni ödeyemeyenlerin Aşkale’ye gönderilmesi hakkında, 1943. Kaynak: Son Posta no. 4479 (28.01.1943), s. 1

Savaş sırasında Hazine tarafından Merkez Bankası’ndan alınan avanslarla para arzı beş yıl içinde üçe katlanmıştır (Kazgan vd., 1999b: 178 ve 183).25 Sonuna yakın kazanan tarafta savaşa giren Türkiye, Batı Bloğu içindedir. Bu nedenle IMF’ye üye olmuştur. Artan enflasyonla aşırı değerlenen TL, 7 Eylül 1946’da ABD doları karşısında % 116 devalüe edilmiştir (Kazgan, 2006: 82-83). Aynı yıl çok partili siyasal düzene geçilmiş, Nisan ayında ABD’nin Missouri zırhlısı İstanbul’a gelmiştir; döviz rezervi ve dış ticaret fazlası olan Türkiye ihtiyacı yokken dış yardım arayışına girmiş, savaş sırasında yıkıma uğramamış olsa da bu amaçla hayata geçirilen Marshall Planı kapsamına alınmıştır,26 1954’te yurt dışına kâr transferinin önündeki engellerin kaldırılmasına dek Amerika ile bir dizi yatırımı teşvik ve ticaret anlaşması yapılmıştır (Kazgan vd., 1999b: 238-242). Özetle kapitalizme eklemlenme (muasırlaşma), yaşanan zaruri kesintinin ardından devam etmektedir ve parasızlık, bu kez pek kılıfına da uydurulmadan eklemlenmenin yeniden bahanesi kılınmıştır. Bedel elbette ağır olacaktır.

Çok partili siyasal düzene geçilen 1946 yılının şaibeli seçimlerinden sonra Mayıs 1950’de iktidar olan Demokrat Parti’nin esas aldığı liberal ilkelerin, dış yardım adı altında gerçekleştirilen borçlanmanın, dış açığın, bütçe açığının mümkün kıldığı iktisadi büyümeyi sürekli kılamayacağı 1953 yılına gelindiğinde anlaşılmıştır ki hükümet o yıl dış ticarette liberal politikalardan vazgeçildiğini açıklamış, dış ticaret ve kambiyo rejimlerindeki serbesti kaldırılmış, müdahalecilik eleştirisiyle kaldırılmış olan Milli Korunma Kanunu 1956 yılında yeniden yürürlüğe sokulmuştur. Yanıtsız kalan dış kredi talepleri, 1957’de Amerikan yatırımlarının sermaye ve kârlarının dolara çevrilmesi ve Amerika’ya aktarılmasına izin verilmesi şartıyla karşılanır olmuştur. Dış açık, bütçe açığı, yüksek enflasyon, fiyat denetimleri şeklinde tezahür eden parasızlık, hükümeti 4 Ağustos 1958’de TL/$ paritesini 2.80’den 9’a çıkarmak suretiyle IMF ile stand-by anlaşması imzalamaya sevk etmiştir. Böylece 359 milyon dolar kredi temin edilmiş, 500 milyon dolarlık borç ise yapılandırılmıştır. Merkez Bankası’nın kamuya sağladığı avansların durdurulması, KİT ürünlerinin ve hizmetlerinin fiyatlarının yükseltilmesi, faiz oranlarının yükseltilmesi gibi tedbirler yürürlüğe koyulmuştur (Kazgan vd., 1999b: 242-250). İç ve dış ekonomik dengenin ölçüsüz bir biçimde bozulmasıyla sağlanan büyümenin kısa süreli olması, dengenin yeniden sağlanmasına dönük adımların, kapitalist dünya sistemine eklemlenmede sorunlar yaratması, IMF ile imzalanan stand-by anlaşmasıyla güven tazelemeyi gerektirmişse de artan otoriterleşme, siyasal gerilim, alınan tedbirlere rağmen şiddetlenen iktisadi sorunlar, 27 Mayıs askeri darbesine yol açmış, ticaret burjuvazisinin yığdığı sermayenin, sanayi sermayesine dönüştürülmesini sağlayacak planlı sanayileşme dönemini başlatmıştır (Koç, 2013). Cumhuriyet, nihayet 1908’de başlayan burjuva demokratik devrimini en olgun fazına taşıyacaktır: 1961 Anayasası kapitalist dünya sistemine, uydu olmayan, “saygın” bir unsur olarak dâhil olmanın anahtarıdır. Türkiye burjuvazisinin, yeni anayasanın ve küresel kapitalist krizin yol açtığı demokratik talepleri içerecek gelişmişlik düzeyine sahip olmaması (cumhuriyetin 100. yılında yağmayı birikim stratejisi olarak sürdürüp demokratik her talebin bastırılmasına gönülsüz, cılız itirazları Türkiye sermaye sınıfının 1961 Anayasası’nın öngördüğü olgunlukta olmadığına işaret etmektedir; muasırlaşma arzusunun olduğu yerde durması da buna delalet ediyor nitekim), daha çok kamu iktisadi teşebbüsleri eliyle sağlanan refah artışı 1970’ler ortasına kadar devam etse de sermaye birikiminin seyrini parasızlık-yağma sarmalına rücu ettirecek 12 Mart muhtırası, 1980 askeri darbesi ve sonrasında hayata geçirilecek kapitalist sisteme neoliberal eklemlenme sürecini başlatmıştır.

12 Mart muhtırası meyvelerini 1970’lerin ikinci yarısında vermeye başlayacaktır: Artan dış ticaret ve döviz açığı, enflasyon, azalan ekonomik büyüme, yine artan kamu dış borcu, karaborsacılık. Buna karşılık 1961 Anayasası’nın yarattığı örgütlü toplumsal muhalefet ve yaşanan siyasal çatışmalar, ülkeyi 70 sente muhtaç hale getirmiştir.27 1974 Kıbrıs Harekâtı nedeniyle maruz kalınan askeri ve ekonomik ambargo, aynı yıl baş gösteren petrol krizinin yarattığı dolar fazlası (petro-dolarlar) kısa vadeli dış borcu ve enflasyonu arttırmıştır. Ekonomik dengesizlikler ve parasızlık IMF ile varılan ve özünü borç yapılandırmasının teşkil ettiği 1979’da uygulamaya girecek bir istikrar programı anlaşmasıyla sonuçlanmıştır. Bu ve sonraki yıl OPEC’in petrol fiyatlarını % 150 oranında arttırmasıyla parasızlık/kriz şiddetlendi (Kazgan, 2006: 105, 115-120). Parasızlık sorunu bir kez daha IMF ile imzalanan stand-by anlaşması ile çözüme kavuşturulmuştur.28 Meşhur 24 Ocak Kararları’na göre para arzı kısılacak, lira devalüe edilecek (% 32.7), kamu harcamaları, desteklemeler düşürülecek, fiyat denetimleri azaltılacak, ihracata dayalı sanayileşme özendirilecektir. Mimarları Süleyman Demirel ve Turgut Özal olan 24 Ocak Kararları’na gösterilen toplumsal direnç 12 Eylül askeri darbesi ile kırılmıştır. Bir sonraki krize kadar yağmayı teşvik eden işler yapılır: Kamu iktisadi teşebbüslerinin satılmaya başlanması, altın ihracat ve ithalatının serbest bırakılması, döviz işlemlerinin büyük ölçüde serbestleştirilmesi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın açılması, ithalatın ve yabancı sermaye faaliyetinin serbestleştirilmesi vs. (Tokgöz, 1999: 163-185). Yeni ekonomik rejim, Hazine’nin ihale yoluyla banka ve özel kişilere iç borçlanma senetleri satmaya başlamasından, kendilerine sağlanan serbestiyle özel bankaların dış kredi temin eder hale gelmesine (Pamuk, 2017: 268) dek parasallaşmayı, yani daha şümullü bir borç ekonomisi yaratmayı (uygulayıcılarının ifadesiyle finansal derinleşme), finansallaşmanın tüm araçlarını, olanaklarını kullanmayı ilke edinmişti: Borç, geri dönülemez bir biçimde tüm toplumsal dokuya sızdı, insan ilişkilerinin başlıca belirleyicilerinden oldu; bankalar, bankerler, tefeciler, umut taciri dolandırıcılar kitlelerin kazanılmış ve kazanılmamış gelirlerine, birikimlerine ortak edildi. Cumhuriyetin 100. yılında doruğuna ulaşan bu neoliberal ruh, genel olarak yapıldığı gibi, öngörülebilir iktisadi koşullar yaratılıp yabancı sermayenin üretilene ortak edildiği ilk yıllarından sonra 20 yıla yayılan tek parti iktidarının hızla evrildiği otoriterleşme ile iç içe geçen girift, muğlak parasal ilişkilerle sürdürülmektedir: Atlantik Bloğunun baş muarızı Rusya Federasyonu ile ilişkiler, 2011 yılında başlayan ve henüz sonlanmamış Suriye Savaşı’nın dalgalı bir seyir kazandırdığı petrol zengini Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ile gelgitli ilişkiler, bu sonuncularla husumet içinde olan İran’la ilişkiler, Amerika’nın açıkça karşısına aldığı Venezüella ile ilişkiler, Yugoslavya’nın dağılması sürecinde ve daha sonra Kosova Savaşı’nda doğal düşman halini alan Sırbistan’la ilişkiler…

Banker Kastelli reklamı, 1982. Kaynak: Milliyet no. 12399 (07.05.1982), s. 12

Neoliberal dönem cumhuriyetinin parasızlık anları, önceki krizlerde olduğu gibi krizle yol verilen yağmanın çok sürmeden yeni krize (parasızlığa) evrilmesi, açıklar, enflasyon, finansal darboğaz, rant ekonomisi, kitlelerin refahına ortak edilmek şartıyla sağlanan dış kaynak, paranın devalüe edilmesiyle çözülen düğüm ve yeni yağma düzeni. Her seferinde aynı tuzağa düşülmesinin mantıklı tek açıklaması, yağmaya ortak iç aktörlerin olmasıdır: Siyasetçiler, sivil ve asker bürokratlar, iş adamları, başka bir deyişle cumhuriyetin asıl sahipleri. Parasal hokkabazlıklarda ustalaştıkça daha görünmez, daha güçlü hale gelen bu tarihsel blok, yağmayı sürekli kılmak için kapitalizme eklemlenmeyi sürüncemede bırakmaktadır ya da ülkeye biçilen uluslararası role razıdır: Bir asrı deviren cumhuriyet, bir türlü muasır medeniyet seviyesine çıkamadıysa, parasızlık-yağma sarmalında kalmayı yeğleyen sahiplerinin isteğiyle/rızasıyla olmalı bu. 100. yılın eşiğinde karşı karşıya kaldığı parasızlık, enflasyon, servet transferi, liradaki değer kaybının şiddetlenmesi, para temini, cumhuriyetin sahipleri değişmedikçe yeni yağma düzeninin tesisiyle devam edecektir. Birinci asrın eşiğinde bilhassa parasız yığınları canından bezdiren ekonomik/finansal istikrarsızlığı, belirsizliği doğuran süreçte 1994 ve 2001 ekonomik krizleriyle, kapitalizmin en büyük krizi kabul edilen, ancak otoriter cumhuriyeti teğet geçen29 2008 finansal krizi ve nihayet 2018 yazı sonunda başlayan ve aralıklarla devam eden liradaki büyük değer kaybı başlıca kırılma anlarıdır.

“Para tıpkı insana benzer”, 1963. Kaynak: Akbaba no. 83 (28.02.1963), s. 4

12 Eylül askeri darbesi ve 1982 Anayasası ile baskılanan sendikal örgütlülük ve toplumsal muhalefet sayesinde emekçi kitleler aleyhine yeniden düzenlenen bölüşüm ilişkileriyle sağlanan sağlıksız iktisadi atılımın ömrü kısa olmuştur. İki kutuplu dünyanın bir bloğunun çökmesiyle yaşanan uzun süreli uluslararası türbülans, savaş ve çatışmalar, dış ticaret ve kamu kesimi açıklarına yol açmıştır. Diğer yandan 1980’ler başından itibaren ayrılıkçı Kürtlerle yaşanan silahlı çatışma, ekonomi üzerinde sürekli bir baskı kaynağı olmuş, 1996’da Susurluk’ta meydana gelen trafik kazasının açığa çıkardığı üzere, bizzat devlet görevlileri ve siyasetçilerin yön verdiği, kendi karanlık parasal ilişkilerini, derin ekonomisini yaratmıştır.30

1989’daki serbestleşme tavizinin ilk büyük sonucu 5 Nisan Kararları olarak bilinen tedbirlerle bertaraf edilmeye çalışılan iktisadi krizdir. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölmesi üzerine Süleyman Demirel’in yerine başbakan olan iktisat profesörü Tansu Çiller, kamu kesimi açıklarını para basarak kapatmaya çalışınca yaşanan sermaye çıkışları piyasa döviz kurunda sıçramaya neden olmuş, yüksek faizler ve yüksek enflasyonla (1994’te % 100’ü aşmıştır) birleşen sermaye çıkışları üretici sektörlerde de krize yol açmıştır. Tüm banka hesaplarına verilen kamu güvencesi ile mevduat sahiplerinin bankalara hücumu engellenebilmiştir. Bu karar bir sonraki büyük krizin önemli nedenlerinden biri olacaktır. Hükümet, artan dış açık için lirayı dolar karşısında % 40’a yakın devalüe edecektir (Pamuk, 2017: 276-282). Kamu kesimi açığı için ise görülmemiş bir yağmaya yol açılmış, yıllara yayılan akıl almaz özelleştirmelere girişilmiştir. Petrol, metal, iletişim hizmetleri, elektrik, gaz, maden, kâğıt gibi kritik öneme sahip ürün ve hizmetlerin üretim ve temini yıllar içinde sistematik bir biçimde özel şirketlere devredilmiştir.31 1994 yılının Mayıs ayında IMF ile yeni bir stand-by anlaşması imzalanmıştır. İstisnasız para bolluğunun yarattığı her parasızlık/kriz hali yeni yağma düzenine bahane edilmiştir. 2001 krizine giden taşlar da böylece döşenmiştir. Bu kez krizin reel bahaneleri önemli ticaret ortaklarından Rusya’nın yaşadığı ekonomik krizle 1999 yılında meydana gelen ve büyük bir yıkıma yol açan Gölcük Depremi’dir. Krizlerin olağan nedenlerinden dış ticaret açığı, bütçe açığı ve yüksek enflasyona finansal kesimin açıkları da eklenmiştir. Kriz anına giderken yaşanan iktisadi darboğaza çözüm için uygulanan IMF programı uyarınca faiz serbest bırakılmıştır ve kur, Merkez Bankası tarafından günlük açıklanmaktadır. Kriz esasen bankacılık sektöründe yaşanan yağmadan ileri gelmiştir. Kimi holding bankalarının kaynaklarını kendi şirketlerini fonlamada kullanmalarından ileri gelen kapatılamaz açıklar piyasada büyük bir parasızlık (likidite) sorununa neden olmuştur.32

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Devlet Denetleme Kurulu’na Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nu denetlemek üzere verdiği emre tepki gösteren Başbakan Bülent Ecevit’le Milli Güvenlik Kurulu Şubat 2001 toplantısında yaşadığı tartışma sonrasında başbakanın toplantıyı terk etmesi ile başlayan kriz yüksek seviyede sıcak para çıkışına neden olmuş, tedbiren dalgalı döviz kuruna geçilmesiyle dolar lira karşısında neredeyse % 90 değer kazanmıştır. Parasızlık sorunu yeniden IMF ile çözülecektir, bu kez Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’in garantörlüğünde (BBC, 2018). Sorunun kaynağı olan bankacılık sektöründe yapılan reformlarla güçlendirilen finansal sistem, emekçi yığınlar aleyhine uygulanan sıkı para ve maliye politikaları ile Türkiye’nin sonraki 20 yılını belirleyecek iktidar değişikliği (Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 20 yılı aşan tek parti iktidarı), uluslararası parasal genişleme ile birleşince bütün cumhuriyet tarihinde yaşanan sermaye girişinden fazla yabancı sermaye girişi yaşanmıştır. Bugünden bakıldığında bu paranın ülkenin üretici kapasitesini arttırmak yerine kitleler için refah illüzyonu yaratan ithalat ve büyük ölçekli inşaat işleri gibi üretken olmayan faaliyetlerde kullanılması (bu tercihler aslında epey zenginlemiş Türkiye burjuvazisinin ilkel birikimle –şimdilerde “çökme” deniyor– yol almaya devam ettiğini göstermektedir), 100. yıl eşiğinde içinde bulunulan büyük krizin de nedenidir. Son krizi hazırlayan önemli siyasal gelişmelerin Suriye Savaşı, göçmen akını, tek partinin kendi kitlesini konsolide ederken izlediği toplumsal muhalefeti şeytanlaştırma stratejisi ve siyasal ortağı Fethullah Gülen cemaatinin asker, polis ve sivil bürokrasisinin kullanışlı, operasyonel bir aparata dönüştürdüğü siyasi davalar (Ergenekon, Balyoz, KCK, Devrimci Karargâh, Alparslan Kuytul, Adnan Oktar Grubu, Halkın Hukuk Bürosu, Gezi Davası, Osman Kavala, Barış Akademisyenleri vb.), PKK ile yaşanan şiddetli şehir çatışmaları, Fethullah Gülen cemaatinin tasfiyesi ile sonuçlanan iktidar bloğu içindeki çatışma (15 Temmuz darbe girişimini içerir), güç biriktirdikçe otoriterleşen tek parti ve tek adam idaresine evrilen siyasal örgütlenme olduğu söylenebilir.

Bu önemli siyasal gelişmeler dönemin başında uygulanan ve yabancı sermaye için istikrarlı kazanç ortamı yaratmaya yönelik IMF stand-by anlaşmasınca öngörülen yapısal reformların terk edilmesi, temelde bütçe disiplininden ve sıkı para politikasından vazgeçilmesiyle sonuçlandı. Hükümetin ülke ekonomisini canlı tutmaya dönük, büyüme ve yüksek ihracat hedefleyen para politikaları (temelde düşük politika faizi) yüksek enflasyon, yüksek kur, bütçe açığı, emtia rantçılığına varan rantçılıkla sonuçlandı. Tek parti iktidarının tek adam evresi iktisaden 2016 yılında Türkiye Varlık Fonu’nun kurulmasıyla bütünlenmiştir. Varlığa dayalı kalkınma fonu olduğu iddia edilen bu şirket kamunun önemli şirketlerini bünyesinde toplamış, bu şirketleri kısa sürede 100 milyar doların üzerinde borçlandırmıştır.33 Dahası kamu şirketlerinin özelleştirilmesi kanunla mümkünken, Varlık Fonu bünyesindeki şirketler yasal süreç gerektirmeksizin satılabiliyor. Örneğin fon bünyesindeki Borsa İstanbul’un % 10’u Katar Yatırım Otoritesi’ne satılmıştır. Fonun paralel bir hazine gibi faaliyet gösterdiği ifade edilmektedir (Gündoğdu, 2020). Bütçe sürecinin dışına çıkarılmak (yasal denetimden kaçırılmak) istenen iktisadi faaliyetin fonlarla idaresi neoliberal dönemin başından itibaren tutulan bir yol.

Varlık Fonu’nun yanı sıra,34 yüksek enflasyonla yaratılan emtia rantı, kur korumalı mevduat, kredi garanti fonu, kamu bankaları eliyle yürütülen zararına düşük faizli konut kredisi kampanyaları yeni yağma düzeninin bileşenleri olarak öne çıkıyor. İstikrarsız, pragmatist, günü kurtarmaya dönük dış politika tercihleri ve tek parti ve tek adam iktidarını sürdürmeye dönük iç politika tercihlerinin eşlik ettiği yüksek enflasyon, dış açık, kamu ve özel kesim açıkları yeni bir yağma düzenini gerektiren keskin bir parasızlık anından geçildiğine işaret ediyor. 100. yılında cumhuriyetin sahiplerinin önündeki seçenekler genel olarak kapitalizme eklemlenmeye, başka bir deyişle muasırlaşmaya yönelik köklü bir kurumsal değişiklikle (1961 Anayasası ile yapıldığı gibi) sağlanan üretken yağma ya da sürekli muasırlaşma hedefinden sapmadan, baskıcı, istikrarını hızla yitirecek (1982 Anayasası ile yapıldığı gibi) veya teknokratik, görece istikrarlı rantçı yağmadır. Emekçi kitleler için evhen-i şerrin ilk seçenek, vurguncular için ise ikinci seçenek olacağında şüphe yok. Öyle görünüyor ki ikinci yüzyılında, cumhuriyetin parasızlık-yağma sarmalından çıkması ihtimal dahilinde değil.35

KAYNAKÇA

6-7 Eylül olaylarının 63. yıldönümü: Acılar ilk günkü kadar taze. (2018). Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/6-7-eylul-olaylarinin-63-yildonumu-acilar-ilk-gunku-kadar-taze-1074502

3’ü kamu görevlisi 5 kişi define ararken yakalandı. (2020). Habertürk. https://www.haberturk.com/son-dakika-haberler-3-u-kamu-gorevlisi-5-kisi-define-ararken-yakalandi-2713187

128 milyar dolar tartışması: Nasıl başladı? (2021). Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/128-milyar-dolar-tartismasi-nasil-basladi-1828662

2021’in en büyük kripto suçu Türkiye’den: Thodex vurgunu tüm suçları solladı. (2022). Sözcü. https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/2021in-en-buyuk-kripto-sucu-turkiyeden-thodex-vurgunu-tum-suclari-solladi-6958659/

500 ve 1000 TL’lik banknot basılacak iddiası: Kalıplar hazırlandı, Erdoğan’ın onayı bekleniyor. (2022a). Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/500-ve-1000-tllik-banknot-basilacak-iddiasi-kaliplar-hazirlandi-erdoganin-onayi-bekleniyor-haber-1575583

31 Aralık 2022 Tarihi İtibarıyla Merkezi Yönetim Borç Stoku. (2023). Hazine ve Maliye Bakanlığı. https://www.hmb.gov.tr/duyuru/31-aralik-2022-tarihi-itibariyla-merkezi-yonetim-borc-stoku

Akkaş, S. (2022). Giresun SEKA Fabrikası 5 Milyon Liraya Özelleştirilip 68 Milyon Liraya Geri mi Alındı? Doğruluk Payı, https://www.dogrulukpayi.com/dogruluk-kontrolu/giresun-seka-fabrikasi-5-milyon-liraya-ozellestirilip-68-milyon-liraya-geri-mi-alindi

Alpkaya, G. & Alpkaya, F. (2014). 20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt.

Alpman, N. (2001). Hortumlamanın Kökeni ve Kısa Tarihi. Bianet. https://m.bianet.org/bianet/ekonomi/1982-hortumlamanin-kokeni-ve-kisa-tarihi

Arzu Film. (2015). Köyden İndim Şehire. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=yM2r8H8A_P0

Atatürk resimliyi geçti: Altı ayda 27 milyon adet 15 Temmuz hatırası para basıldı. (2017). Diken. https://www.diken.com.tr/ataturk-resimliyi-gecti-alti-ayda-27-milyon-adet-15-temmuz-hatirasi-para-basildi/

Berber, R. (2018). 1982’den günümüze kopan “Saadet Zincirleri,” Medyascope. https://medyascope.tv/2018/03/20/1982den-gunumuze-kopan-saadet-zincirleri/

Bey Plak. (2015). Para Para Zalim Para-Aşık Nuri Yücel. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=W8pJLbPdW-A

Boianovsky, M. (1993). Böhm-Bawerk, Irving Fisher, and the Term “Veil of Money:” A Note. History of Political Economy, 25(4), 725-738.

Boratav, K. (2019). Türkiye İktisat Tarihi. Ankara: İmge.

Bozarslan, H. (2015). Türkiye Tarihi. İstanbul: İletişim.

Bu kriz de inşallah bizi teğet geçecek. (2008). Bigpara. https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/genel-haberler/bu-kriz-de-insallah-bizi-teget-gececek_ID649098/

Bursa’da define ararken hayatını kaybetti. (2022a). Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/bursada-define-ararken-hayatini-kaybetti-2002268

CHP’nin hisseleri nedeniyle tekrar gündem olan İş Bankası’nın hisse dağılımı nasıl? (2020). Euronews. https://tr.euronews.com/2020/05/14/chp-nin-hisseleri-nedeniyle-tekrar-gundem-olan-is-bankas-n-n-hisse-dag-l-m-nas-l

CHP’li kart Milli Piyango’yu hile yapmakla suçladı, İdare “hayretle karşılıyoruz” dedi. (2012). Milliyet. https://www.milliyet.com.tr/siyaset/chp-li-kart-milli-piyango-yu-hile-yapmakla-sucladi-idare-hayretle-karsiliyoruz-dedi-1548432

Cömert, Y. Z. (2005). Bir tabela ile gurbetçiden 5 milyar euro toplamışlar. Yeni Şafak. https://www.yenisafak.com/gundem/bir-tabela-ile-gurbetciden-5-milyar-euro-toplamislar-2718451

Çaklı, O. (2021). 10 soruda Çiftlik Bank vurgunu. Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/10-soruda-ciftlik-bank-vurgunu-galeri-1527644

Demirel: 1 cente bile muhtacız. (2002). Hürriyet. https://www.hurriyet.com.tr/gundem/demirel-1-cente-bile-muhtaciz-57366

Deniz, M. (2015). Hitler Dönemi Türk-Alman Anlaşmaları. Sosyal Bilimler Dergisi, 2, 85-99.

Dolar: Türkiye’de 1994, 2001 ve 2007’deki ekonomik krizlerde neler yaşandı? (2018). BBC. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-45226072

Eagleton, C. & Williams, J. (2011). Paranın Tarihi. F.Kâhya (Çev.). İstanbul: İş Bankası Kültür.

Erdoğan, R. T. (2022). Türkiye Cumhuriyeti’ni “muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmak” için kesintisiz bir mücadele içindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı. https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/141387/-turkiye-cumhuriyeti-ni-muasir-medeniyetler-seviyesinin-de-ustune-cikarmak-icin-kesintisiz-bir-mucadele-icindeyiz-

Erdoğan, Katar’ın Borsa İstanbul’a ortak olmasına yönelik eleştirilere cevap verdi: “Paranın rengi, dini yoktur, para paradır.” (2020). BBC. https://www.bbc.com/turkce/live/haberler-dunya-55126490

Ertürk, M. Ö. (2022). Batık kart sayısı ikiye katlandı. Sözcü. https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/batik-kart-sayisi-ikiye-katlandi-7415739/

Eyüp Sultan’da defineci talanı. (2021). Hürriyet. https://www.hurriyet.com.tr/gundem/eyup-sultanda-defineci-talani-41778948

Gülşah Film. (2019). Avanak Apti. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=aQuDq8w2MXQ

Gündoğdu, O. (2020). Varlık Fonu ne işe yarıyor? BirGün. https://www.birgun.net/haber/varlik-fonu-ne-ise-yariyor-325083

Güney Filmcilik. (2021). Umut. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=mjPNZVbvMQY

Gürkan Yay, G. (1998). Atatürk Döneminde Para Politikası. Erdem, 31, 289-320.

Hortumlama kavramı yasal mevzuata girdi. (2003). Bigpara. https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/genel-haberler/hortumlama-kavrami-yasal-mevzuata-girdi_ID469551/

Kaç Para Kaç. (2000). IMDB. https://www.imdb.com/title/tt0254463/?ref_=ttawd_awd_tt

Karpat, K. (2012). Kısa Türkiye Tarihi 1800-2012. İstanbul: Timaş.

Kayıp trilyon davası neydi? (2009). Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kayip-trilyon-davasi-neydi-62394

Kayıran, M. (2016). Türkiye Varlık Fonu’nun Kuruluş Amaçları ve Yapısı Üzerine Bir Değerlendirme. Eğitim Bilim Toplum Dergisi, 14(56), 55-90.

Kazgan, G. (2006). Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi.

Kazgan, H. ve diğ. (1999a). Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi. İstanbul: İMKB.

Kazgan, H. ve diğ. (1999b). Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi. İstanbul: İMKB.

Kepenek, Y. (1987). Ekonomik Bunalım. Türkiye Ekonomisi içinde. (364-380). Ankara: Teori.

Kıraç, Ş. (2022). Türkiye’de toplam kart sayısı 332.3 milyon adede ulaştı., Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/turkiyede-toplam-kart-sayisi-3323-milyon-adede-ulasti-2006266

Kızıl, K. (2022). Yavşağın biri çıktı, yerleşik hayata geçelim dedi! YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=9-fHJHGcLMo

Kızıl, B. (2021). İmar Bankası’ndan Vurgun Dersleri. Gazete Manifesto. https://gazetemanifesto.com/2021/mercek-imar-bankasindan-vurgun-dersleri-468338/

Koç, T. (2013). Ana Hatlarıyla Türkiye’de Siyasal Hayat. Adana: Karahan.

Lapavitsas, C. (2017) .Satın Alma Kabiliyeti Tekeli Olarak Evrensel Eşdeğer. F. Moseley (Der.) içinde. Marx’ın Para Kuramı, (153-176). Ankara: Heretik.

Madeni paralar üzerinden yapılan sessiz vurgun ortaya çıktı. (2022). Yeniçağ., https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iyi-partili-is-insani-buyuk-firmalarin-yaptiklarini-anlatti-madeni-paralar-uzerinden-yapilan-sessiz-vurgun-ortaya-cikti-520988h.htm

Mandel, E. (2008). Marksist Ekonomi El Kitabı. O. Suda (Çev.). Ankara: Özgür Üniversite.

Marx, K. (1975). 1844 Felsefe Yazıları. M. Belge (Çev.). İstanbul: Payel.

Marx, K. (2011). Kapital I. M. Selik & N. Satlıgan (Çev.). İstanbul: Yordam.

Mehmet Sindel: 10 milyar $’lık yasadışı bahis, yasalın 3 katı. (2017). Habertürk. https://www.haberturk.com/ekonomi/is-yasam/haber/1405254-mehmet-sindel-10-milyar-lik-yasadisi-bahis-yasalin-3-kati

Merkez Bankası açıkladı: Swap hariç net rezerv eksi 52 milyar dolar. (2022b). Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/merkez-bankasi-acikladi-swap-haric-net-rezerv-eksi-52-milyar-dolar-haber-1581324

Ossi Müzik. (2015). Rüçhan Çamay-Para Para Para. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=eP6462V4uWo

Örtülü ödenek nedir, son 15 senede nasıl arttı? (2022a). Euronews. https://tr.euronews.com/2022/02/13/ortulu-odenek-nedir-son-15-senede-nas-l-artt

Özgen, K. (2020). Suha Arın Filmografyasında Aykırı Bir Belgesel Tahtacı Fatma (1979): Sinematografik Analiz. Etkileşim, 5, 170-185.

Pamuk, Ş. (2014). Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları. İstanbul: Türkiye İş Bankası.

Pamuk, Ş. (2017). Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi. İstanbul: Türkiye İş Bankası.

Reza Zarrab’ın anlattığı İran’la altın ticareti mekanizması nasıl işliyordu? (2017). BBC. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42181154

Sahte zannettiği para hatalı baskı çıktı, koleksiyoncular peşine düştü. (2022b). Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/sahte-zannettigi-para-hatali-baski-cikti-koleksiyoncular-pesine-dustu-1958848

Sayın, A. (2018). İş Bankası’ndaki ‘CHP hisseleri’: Hazine’ye devredilecek mi, karşı eylem planı ne? BBC News Türkçe. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-45897905

Serbes, M. (2020). İşçinin 43.4 milyar TL’si nereye harcandı? Sözcü. https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/iscinin-43-4-milyar-tlsi-nereye-harcandi-6048645/

Seyit, G. (2021). Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun. Atatürk Ansiklopedisi. https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/turk-parasinin-kiymetini-koruma-hakkinda-kanun/

Sisal Şans’tan Milli Piyango açıklaması. (2022). CNNTürk. https://www.cnnturk.com/ekonomi/sisal-sanstan-milli-piyango-aciklamasi

Somçağ, S. (2002, Ekim 26). IMF’nin İflas Planı Yeni Düyun-u Umumiye. Cumhuriyet Bilim ve Teknik Eki. http://selimsomcag.org/selimsomcag/makaleler/imfnin-iflas-plani-yeni-duyun-u-umumiye-cumhuriyet-bilim-ve-teknik-eki-26-ekim-2002/110

SSCB Bilimler Akademisi. (1978). Ekim Devrimi Sonrası Türkiye Tarihi. A. Hasanoğlu (Çev.). İstanbul: Bilim.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman Ankara’da: Ziyaretten beklentiler neler? (2022b). Euronews. https://tr.euronews.com/2022/06/22/suudi-arabistan-veliaht-prensi-selman-ankarada-ziyaretten-beklentiler-neler

Süha Arın Belgeselleri. (2014). Tahtacı Fatma. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=D62eCwcSIIU

Şimşek, H. (2022). Varlık Fonu borçlarında yüzde 45 artış yaşandı. BirGün. https://www.birgun.net/haber/varlik-fonu-borclarinda-yuzde-45-artis-yasandi-408896

Tekeli, İ. & İlkin, S. (1981). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. Ankara: TCMB.

Tellal, E. (2020). Kurtuluş Savaşında Sovyet Yardımı. B. Oran (Der.) içinde. (162). Türk Dış Politikası, Cilt 1. İstanbul: İletişim.

Tokgöz, E. (1999). Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi. Ankara: İmaj.

Tören, T. (2008). Dış Yardım. F. Başkaya & A. Ördek (Der.) içinde. Ekonomik Kurumlar ve Kavramlar Sözlüğü. (190-193). Ankara: Özgür Üniversite.

Tunçay, M. (1993). Türkiye’de Piyango Tarihi ve Milli Piyango İdaresi. Ankara: Milli Piyango İdaresi.

TCMB. (2012). Türkiye’de Banknot Basımının Tarihçesi. Ankara: TCMB.

TCMB. (2022). Finansal İstikrar Raporu -Kasım 2022. Sayı 35. https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tr/tcmb+tr/main+menu/yayinlar/raporlar/finansal+istikrar+raporu/2022/sayi+35

TCMB. (2023a). TL Simgesi. https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Banka+Hakkinda/TL+Simgesi

TCMB. (2023b). Para Arzı, EVDS. https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/serieMarket

Uludağ, A. (2018). Savcılık: Man belgeleri gerçek. Cumhuriyet. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/savcilik-man-belgeleri-gercek-923348

Uysal, H. (2011). Nur içinde yat Sülün Osman! Odatv. https://www.odatv4.com/siyaset/nur-icinde-yat-sulun-osman-2806111200-17849

Wray, L. R. (2003). Siegniorage or Sovereignty? L.-P. Rochon & S. Rossi (Der.) içinde. Modern Theories of Money. (84-102). Cheltentham: Edward Elgar.

Zürcher, E. J. (2000). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi. Y. Saner Gönen (Çev.). İstanbul: İletişim.

Kapak görseli: İzmir Enternasyonal Fuarı’nda İş Bankası standından: “Paranı seferber et”, 1930’lar. Kaynak: Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi / İBB İzfaş Bağışı Fonu

DİPNOTLAR
  1. Yazarın sabır öğütme gayretine her seferinde zarafetle karşılık verip maddenin ortaya çıkmasını sağlayan editörler saygıdeğer Esin Gülsen, Bediz Yılmaz, Taylan Koç ve Hakan Mertcan’a ne kadar teşekkür edilse az olur.
  2. Tabirin kökenine ilişkin bir tartışma için bkz. Boianovsky, 1993.
  3. Gerçek olmayan insan eylemi var mıdır? Eylenmişse, gerçektir. Eyleyeni de insandır. Burada temsillere dönüşmüş insan eylemlerine dayanan eylemler kastedilmektedir; örneğin finansal faaliyetlerin gerçek olmadığı söylenemez ama insan eylemlerini temsil eden paraya dayandıklarından reel/gerçek kabul edilmezler. Nitekim finansal krizlerin insan ve doğaya verdiği zarar, finansal olanın gerçekliğinin başlıca delili sayılmalıdır.
  4. Tarihteki ilk metal sikkelerin Anadolu’da Lidya Krallığı’nda İ.Ö. 7. yüzyılda altın ve gümüş alaşımı elektron sikkeler olduğu kabul edilmektedir, bununla birlikte külçe ve çubuklardan ilk metal paralar Mezopotamya ve Mısır’da İ.Ö. 24. yüzyıldan itibaren kullanılmıştır (Eagleton & Williams, 2011: 2 ,13-17).
  5. Paranın evrensel eş değer olması, metaların homojenleşmiş insan emeği olmalarından ileri gelir; ama, bunun ancak genelleşmiş dolaysız mübadele ile mümkün olduğu akılda tutulmalıdır (Marx, 2011: 63, 80). Diğer yandan paranın siyasal egemenliğin temin ve temsil edicisi olması, egemenlik bölgesinin iktisadi faaliyet alanını işaretlemesi ihtiyacı kadar tebaanın yükümlülüklerini (borç ve vergi) standardize edilmiş, muhasebeleştirilebilir, kaydı tutulabilir hale getirmesi ihtiyacından doğar (Wray, 2003).
  6. 2022 yılının temmuz ayında bankamatiğe yatırmaya çalıştığı 200 liranın hatalı olduğunu öğrenen Kandıralı bir işletmecinin, parayı koleksiyonerlere satmak üzere uygun teklifi beklediği haberleştirildi (Cumhuriyet, 2022b).
  7. Aslında madeni paraların tağşişi de söz konusu gerektirme ilişkisinin olmadığının delilidir. İtibari paranın evrimine ilişkin kapsayıcı bir açıklama için bkz. Mandel (2008: 227-249).
  8. Habere göre 2022 başında 31 lira madeni para hurda olarak 80 liraya satılabilmektedir (Yeniçağ, 2022).
  9. Paranın iki özgün muadilinin şans, baht eseri ele geçiyor olması, paranın vaat ettiği imtiyazları sağlaması için kıt olması zorunluluğundan ileri geliyor. Lakin istenildiğinde ihtiyaçtan fazlası dolaşıma sokulabilecek paranın çoğunun az sayıda elde toplanması gerek ki imtiyaz yaratabilsin, böylelikle geriye kalanları söz konusu imtiyazlardan mahrum kılacak, çoğunluğun uğruna birbirini yiyeceği arzu nesnesi olabilsin. Mutsuz çoğunluk, umutsuz yaşayamaz: Başına talih kuşu konacaktır, voliyi vuracaktır, köşeyi dönecektir… Ana vasıflarından birinin parasızlık olduğunu düşündüğüm cumhuriyet tarihinde her statüden “yurttaşın” bu yolu hiç terk etmeyecek olması, cumhuriyetin önceki siyasi ve toplumsal yapılardan devraldığı yağmacılığın/vurgunculuğun tezahürüdür.
  10. Nesnesi ve nesneyi işler kılan mekanizmalar; mübadele ve ödemelerde kullanılan her türlü nesne, para alım-satımı ile ilgili, para ihracıyla ilgili tüm kurumlar ve bunların yarattığı ilişkiler ağı.
  11. Varılan bu sonuçlar, paranın aslında yaşamı idame ettirmek için elzem olmadığına işaret ediyor. Nitekim cumhuriyetin ilanından 50 yıl sonra bile Anadolu’da lira gerektirmeyen takas işlemlerinin yaygın olduğu bölgeler vardır. Parasal ekonomi, İkinci Savaş’tan sonra başlayan kente göçle gelişir. Bundan önce cumhuriyetin kuruluş yıllarında iktisadi faaliyetin yaklaşık yarısını tarımsal faaliyet, ihracatın % 90’ından fazlasını tarım ürünleri teşkil etmektedir; bu yapıda pazara yönelik tarımın yapıldığı, yani parasal ekonominin görece gelişmiş olduğu bölgeler Batı Anadolu, Marmara, Doğu Karadeniz ve Adana’dır (Pamuk, 2017: 132-3 ve 158). Parasal ekonominin geliştiği bölgelerin 19. yüzyılda yapılan ticaret antlaşmalarıyla kapitalist Batı’ya eklemlenmiş bölgeler olması şaşırtıcı değildir.
  12. Para kılığına girdiği her ne ise (satın alınabilen her şey), onun hüviyetini bu şey para ettiği sürece (satın alınabilir olduğu sürece) taşır. Diğer yandan, eyleme gücü bahşettiği sahibi, ekseriyetle bir vasata çekilir, onca kudret, haz ekonomisine harcanır, insiyaki olana meyleder. Reha Erdem’in yazıp yönettiği ve paranın başrol olduğu Kaç Para Kaç (Reha Erdem, 1999) filmi, paranın bir insanın varlığını nasıl kavradığını, parayı bulduktan sonra dönüşen Selim karakterinde görünür kılar (IMDB, 2000).
  13. Bu söze daha önce de ihtiyaç duyan Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan son olarak 30 Kasım 2020’de Katar’ın Borsa İstanbul’a ortak olmasına yönelik eleştirilere yanıt verirken kullanmıştır sözü: “Biz hiçbir zaman yatırımcının kimliğini sorgulamadık. Paranın rengi, dini yoktur, para paradır. 28 Şubat’ta olduğu gibi sermayeyi renklere bölenlerden de olmadık” (BBC, 2020).
  14. TCMB 9 Eylül 2022 itibarıyla swap hariç net rezervlerini -52,5 milyar dolar olarak açıklamıştır (Gazete Duvar, 2022b). Suriye Savaşı’nın seyri nedeniyle başta yan yana durdukları Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile farklı cephelere savrulup Rusya ve ABD ile bu süreçte gerilimli ilişkiler yaşayan Türkiye, dış kaynak ihtiyacını çeşitli tavizlerle karşılıyor (Euronews, 2022b).
  15. Birinci Dünya Savaşı’na doğru yaşanan kamplaşmaya ilişkin bkz, Alpkaya & Alpkaya, 2014: 71.
  16. Bu durumun iki başlıca istinası Mısır ve Kıbrıs’tır. Mısır modernleşme hareketinin hemen başında Fransa tarafından işgal edilmiş, sonraki gelişmelerle özerkleşmiş, Kıbrıs’ın yönetimi ise yine Rusya’ya karşı desteği alınan İngiltere’ye geçici olarak bırakılmıştır (Zürcher, 2000: 114-115).
  17. Osmanlı’nın özerkleşen, modern bir devlet kurmaya çalışan isyancı paşasına karşı elini bağlayan zayıf ordusu, bunun da sebebi vergi gelirlerinin düşük olması, yani parasızlıktır ki en büyük delili 18. yüzyıl sonundan itibaren imparatorlukta gözlenen yüksek enflasyondur; 19. yüzyıl ortasına kadar fiyatlar genel düzeyi yaklaşık 15 kat artmıştır. Bu dönemde devlete gelir sağlamak için imparatorluk tarihindeki en büyük tağşişler gerçekleştirilmiştir. Konuyla ilgili bkz. Pamuk, 2014: 119.
  18. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı ülkesinde Fransa, Almanya ve İngiltere’nin yatırımları sırasıyla 2 milyar, 1 milyar ve 750 milyon frankı aşmıştır; Osmanlı bankalarındaki Fransız payı % 59, Alman payı % 22, İngiliz payı ise % 6.8’dir (SSCB Bilimler Akademisi, 1978: 10).
  19. Cumhuriyet hükümetlerinin Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yapılan borçlanmalar karşılığında uygulamakla yükümlü kılındıkları ekonomi politikaları ve bu nedenle tabi kılındıkları denetimler, Duyun-u Umumiye İdaresi’nin uygulamalarına benzetilmiştir. Hatta IMF’den borçlanma şartlarının Düyun-u Umumiye şartlarından daha ağır olduğu iddia edilmiştir (Somçağ, 2002).
  20. Modernleşme (Batılılaşma) karşıtı olduğu düşünülen Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın cumhuriyetin ilanının 99. yılı vesilesiyle yayımladığı mesaj, asıl amacın çaresiz bir kapitalistleşme olduğunu açık etmektedir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmak’ için kesintisiz bir mücadele içindeyiz” (Erdoğan, 2022).
  21. Kurtuluş Savaşı’na Sovyet yardımı hakkındaki daha gerçekçi değerlendirmeler, yardımın savunma bütçesinin % 10’unu geçmediğini, ancak, yine de Sovyetler’in içinde bulunduğu ekonomik çöküntü dikkate alındığında bu oranın değerli olduğunu tespit etmektedir (Tellal, 2020: 162).
  22. Üç yıllığına çıkarılan kanunun geçerlik süresi belli aralıklarla uzatılmış, nihayet 1970’te süresiz olarak geçerli kılınmıştır (Seyit, 2021).
  23. 1924’te 1 milyon lira sermaye ile kurulan İş Bankası’nın sermayesinin 250.000 lirası Mustafa Kemal tarafından temin edilmiştir, yönetici kadrosunu Mustafa Kemal’e yakın siyasetçilerin oluşturması, anonim şirket olarak kurulan bankanın devlet himayesinde olmasını sağlamıştır. 1927 yılında İttihat ve Terakki tarafından kurulan İtibar-ı Milli Bankası ile birleşmesi bu bankanın imtiyazlarına sahip olmasını beraberinde getirmiştir. İş Bankası hem mevduat bankacılığına öncülük etmiş hem de önemli işletmelerin kuruluşuna ve geliştirilmesine ortak olmuştur (Tekeli & İlkin, 1981: 180-185). Mustafa Kemal’in mirasının bir parçasını teşkil eden İş Bankası hisseleri Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakılmıştır. Mirastan kaynaklı gelir, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na aktarılırken, hisselerin idaresinde CHP’nin yetkili kılınması, Demokrat Parti iktidarında engellenmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında siyasi çekişmelerin vasıtası kılınmıştır. 1951 yılında CHP’nin mallarına el koyulmasıyla hazineye geçen hisseler, 1963’te Anayasa Mahkemesi kararıyla CHP’ye iade edilmiştir (Euronews, 2020). Hisselerin hazineye devredilmesi gerektiği Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan tarafından yakın dönemde farklı vesilelerle dile getirilmiştir: “Gazi Mustafa Kemal’in İş Bankası’nı CHP’ye değil, Hazine’ye tahsisi vardır. Bu İş Bankası Allah’ın izniyle Hazine’nin malı olacaktır, bu parlamento bu kararı alacaktır” (Sayın, 2018).
  24. Almanlarla yapılan kredi ve ticari anlaşmaların ayrıntılı analizi için bkz. Deniz, 2015.
  25. Toplumun kaynaklarının zenginleşmeleri için seferber edilen kesimlerin performansı, kalkınmanın çekici gücü olmalarına izin verir nitelikte olmayınca, gayrimüslim cumhuriyet yurttaşlarının zenginliğinin yağması 6-7 Eylül Olayları (1955) ile tamamlanmıştır. Dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, yaşananların “başarılı bir özel harp işi” olduğunu ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ise olaylar hakkında “Galiba dozu kaçırdık” demiştir (Cumhuriyet, 2018).
  26. Batı Bloğu tarafından SSCB’ye karşı tampon bölge olarak kabul edildiklerinden Türkiye ve Yunanistan, savaş sonrası Avrupa’nın imarı ve kalkınması için önerilen dış yardım planına (Marshall Planı) dâhil edilirler. Tüccar sermayesi Marshall Planı’nın temin edeceği kaynaktan mahrum kalınacak olmasından iktidardaki CHP’yi sorumlu tutunca, hükümetin girişimiyle 1948’de ABD ile yapılan ekonomik iş birliği anlaşması, Demokrat Parti iktidarının sonuna kadar sürecek dış yardımı başlatmıştır. Marshall Planı kapsamında sağlanan kaynağın önemli bir kısmının ABD’den yapılan ithalatın finansmanında kullanılması ve ABD’den temin edilen alet edevatın ihtiyaç sahiplerine özel firmalar eliyle satılması planının kapitalizme eklemlenmeye nasıl vasıta kılındığını gösteriyor (Tören, 2008: 190-193).
  27. Ülkenin içine düştüğü döviz darboğazını tarif için 1977’de dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından söylenmiş olup parasızlığı sembolize etmek üzere siyasal hayatta kullanılır olmuştur. 2001 krizi sonrasında yaşanılan sorunlardan duyduğu rahatsızlığı, bu kez Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, kendisine 20 yıl önce yapılan eleştiriye atfen “Şu anda 70 cente değil, bir cente muhtaç durumdayız,” sözleriyle dile getirmekteydi (Hürriyet, 2002).
  28. Bu dönemde ülke ekonomisinin içine düştüğü bunalımın ayrıntılı analizi için bkz. Yakup Kepenek, 1987: 364-380.
  29. Dönemin başbakanı R. T. Erdoğan 2008 yılı Ekim’inde yaptığı bir konuşmada mali disiplinden taviz verilmediği, rehavete düşülmediği için krizin Türkiye’yi teğet geçeceğine inandığını ifade etmiştir (bigpara, 2008).
  30. 40 yıllık neoliberal dönemin ayrıntılı bir siyasi analizi için bkz. Bozarslan, 2015.
  31. Insert your note here.
  32. Bu durum siyasal/ekonomik dile hortumlama tabirini sokmuştur. Söz konusu banka operasyonları ile batan bankaların yükümlülüklerinin Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu tarafından devralınmasıyla topluma yıkılan maliyet 43.6 milyar dolardır. Hortumlama tabiri 2003 yılında yasal mevzuata da girecektir (bigpara, 2003). Aslında kavram 1990’ların başındaki bir bankacılık vurgunu için kullanılıyor ilk olarak, kamuoyuna mal olması 2001 krizi ile (Alpman, 2001).
  33. Varlık Fonu’na bağlı şirketlerin borcu 2021 yılında önceki yıla göre % 45 artarak 2 trilyon 302 milyar liraya yükselmiştir (Şimşek, 2022).
  34. Gelecek nesillerin refahını tehlikeye atması muhtemel Varlık Fonu’nun siyasal ve iktisadi risklerinin bir değerlendirmesi için bkz, Kayıran, 2016.
  35. Bu öngörünün kaleme alınmasından sonra 6 Şubat 2023’te Maraş’ta meydana gelen ve bölgedeki on ilde büyük yıkıma yol açan depremler yüzyılın felaketi olarak kabul edilmiştir. Binlerce cana mal olan bu trajik kriz anı 100 yıllık cumhuriyetin mahiyetini ortaya koyar nitelikteydi: Deprem cumhuriyetin sürekli parasızlığını görünür kıldı: Yetkili kurumların krize zamanında müdahale etme ve krizin yönetimindeki başarısızlığının bedeli ne yazık ki cumhuriyet yurttaşlarının canları ile ödenmiştir. Diğer yandan cumhuriyetin parasızlığı, yurttaştan bağış toplanarak giderilmeye çalışılmıştır. Yardım kuruluşu Kızılay’ın şirketleşmiş olması nedeniyle başka bir yardım kuruluşuna çadır satması, hükümetin tüm itirazlara rağmen bir inşaat seferberliği başlatması yağmanın devam edeceğinin işaretleridir. Nitekim Gölcük depreminden sonra koyulan deprem vergisi gelirleri de kayıptır, işsizlik sigortası fonunda olduğu gibi (zira bu kaynağın sadece % 5’i amacına uygun kullanılmaktadır). Konuyla ilgili bkz. Serbes, 2020.

İLGİLİ NESNELER