İnsanların ne zaman, hangi yağı kullandığı, yağ kullanım alışkanlıklarının değişimi, içinde bulunulan dönemin iktisadi, politik ve sosyal koşullarıyla; üretim ve bölüşüm ilişkileriyle büyük bir paralellik gösteriyor.
“Aç mezarı yoktur,” derler eskiler; aslında vardır da bakmayın. Herkesin en kötü “bi lokma” ekmeğe ulaşacağı, hepimizin bu dünyada yiyecek ekmeği olduğu sanılır.
Evleri süsleyen büfelerden vitrinlere, küçük mağaza vitrinlerinden alışveriş merkezlerindeki devasa mağaza vitrinlerine ve nihayetinde toplumun ve bireyin vitrinleştiği bir döneme uzanan bir tarihselliğin söz konusu olduğunu söylemek mümkündür.
Bir yerel tohumun yolculuğu, ekilmesi ve yeşermesi, kültürünün ekilmesi ve yeşermesi anlamına gelir. Tohum ekilmeye devam ediliyorsa bu kültür yaşıyor, ekilmiyorsa ölüyordur diyebiliriz; hem kültürel hem de varoluşsal anlamda.