Yerli ve Milli

Gazoz sadece keyifle içilen, sıcak yaz günlerinin serinleticisi bir içecek değil, “dört mevsimlik” bir kültür bahçesi, özellikle çocukluk anılarını canlandıran bir düş kilidi, ihtiyarlıkta bile hasretle anılan günlerin kol gezdiği bir bellek…

Bir yerel tohumun yolculuğu, ekilmesi ve yeşermesi, kültürünün ekilmesi ve yeşermesi anlamına gelir. Tohum ekilmeye devam ediliyorsa bu kültür yaşıyor, ekilmiyorsa ölüyordur diyebiliriz; hem kültürel hem de varoluşsal anlamda.

Şirketler, bankalar ve bilcümle piyasa aktörü için mobil telefon şebekesi ve ilişkide olduğu görsel işitsel eğlence dünyası, ardı kesilmez bir kazanç kapısı. Devletler içinse telefon cihazları üzerinden şirketlerin elde ettiği güç, ürkütücü.

Evleri süsleyen büfelerden vitrinlere, küçük mağaza vitrinlerinden alışveriş merkezlerindeki devasa mağaza vitrinlerine ve nihayetinde toplumun ve bireyin vitrinleştiği bir döneme uzanan bir tarihselliğin söz konusu olduğunu söylemek mümkündür.

Kuşkusuz uygarlığın gelişimi içinde ayakkabı da salt işlevsel bir nesne olmaktan çıkmış, farklı dönemlerdeki farklı moda akımlarına göre çok farklı şekiller alan bir estetik objeye; sosyo-ekonomik konuma işaret eden bir toplumsal simgeye dönüşmüştür.

Kuruluş döneminden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti’nin ana devlet aygıtlarının, haritalara yönelik hiç durmayan aşırı bir milli hassasiyet gösterdiğini söylemek gerekir. Tapu belgesi gibi harita da insanlar arasında derin anlaşmazlığa neden olabilen bir şey olmasının yanı sıra bir tabudur da.

İlaç üretimi, cumhuriyet öncesi dönemde yurt dışına bağımlı şekilde başlamış, cumhuriyet döneminde de bu bağımlılık devam etmiş ve yurt içi üretim küçük ölçekte 1926 yılına kadar eczanelerde yapılmıştır.

Bugün adına traktör dediğimiz araç ise, tarımsal üretimde kullanılmak üzere Sanayi Devrimi ile birlikte makinenin muazzam çeki gücüyle birleştirilerek emek-yoğun bir üretimin hem niteliğine hem de niceliğine etkide bulunmuştur.