Toplu iğneden mor iğneye mücadelenin kadın serüveni ya da feminizmin dümen suyunda alabora olan peynir gemisinin (veyahut halk arasında bilinen şekliyle şişirilmiş erkekliğin) serencamı.
Günlük hayatımızın bir parçası olan etek, hiçbir zaman sadece bir kumaş parçası olmamıştır. Etek, hayatımızdaki pek çok nesne gibi toplumsal cinsiyetlendirilmiştir, dolayısıyla toplumsal cinsiyet lensiyle irdelenmeyi gerektirir.
“Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi,” der Murat Uyurkulak, ilk ve bence en güzel romanı Tol’un (2017) giriş cümlesinde. İşte parka o devrim ihtimalini görenlerin; hatta belki de devrimi bir ihtimal haline getirenlerin alametifarikasıydı, yani 68 ve 78 kuşağının.
Kuşkusuz uygarlığın gelişimi içinde ayakkabı da salt işlevsel bir nesne olmaktan çıkmış, farklı dönemlerdeki farklı moda akımlarına göre çok farklı şekiller alan bir estetik objeye; sosyo-ekonomik konuma işaret eden bir toplumsal simgeye dönüşmüştür.
Onunla tanışıklığım bir insan ömrünün sınırları içinde kalır; ama, onun kendi tabiriyle dünyada zuhur edişi insanlıkla yaşıt: İnsanlığın bir göbek deliği varsa o, sefer tasıdır.
Şadırvanında erkeklerin sohbetinin yankılandığı, kadınların Ramazan mukabelelerini beklediği, sabah gittiğinde gelen bir diğerini tanıdığın, cuma namazına kimin gitmediğini ayırt ettiğin, kimisi için sevap kaynağı, kimisi için sayısı arttıkça işlevi sorgulanan…
Yüzü gizlemenin, törensel bir boyutu hep vardır. Kutsaldan uzaklaşıldığında bile hangi koşullarda, ne zaman yüzün kapatılacağına kararı, başkaları verir, gizli yüz gerekli izne sahip değilse suçludur.
Alevi toplulukların günümüzde cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulması ve ibadethanelere tanınan haklardan yararlanması gerektiği ile ilgili taleplerinin son derece meşru ve haklı olduğunu belirtmek gerekir.
Gecekondu, köyden kente göçün, Türkiye kentleşmesinin ve kent mekânlarının rant kaynağı olarak görülmesinin metaforu gibidir adeta. Burjuvazi, devlet ve halk arasındaki örtük anlaşmadır.
…tarım ve bahçecilikten ziyade hayvancılıkla geçinen ve çoğunlukla kolektif farklılık/özerkliklerine düşkün ve barındırdığı patriyarkal veya gerontokratik ilişkilere karşın görece eşitlikçi ilişkileri korumaya çalışan göçebe toplulukların geçici konaklama yerlerinde daimi yuvalarıdır.