Burada yer sofrasından masaya doğru giderken modernleşme ile gelen büyük bir dönüşümün de izini süreceğiz; fakat, keskin dönüşlerini çok da kesin tarihlerle takip edemeyeceğimiz bir dönüşüm olacak bu.
Kapı, girişe veya çıkışa ve geçişe getirilen bir denetim aygıtı, mahrem olanla kamusal olan arasında bir sınır çizgisi, ardına kadar açılan ve güm diye yüze kapanan, çok zamansa aralığından konuşulan; ancak, zihinlerde o ilk ev resimlerindeki iki boyutu ile resmedilen bir dikdörtgen.
Kuşkusuz uygarlığın gelişimi içinde ayakkabı da salt işlevsel bir nesne olmaktan çıkmış, farklı dönemlerdeki farklı moda akımlarına göre çok farklı şekiller alan bir estetik objeye; sosyo-ekonomik konuma işaret eden bir toplumsal simgeye dönüşmüştür.
Kullanmak zorunda olmayan bir kesim için düne ait bir nostaljik imge iken; başka bir kesim için dün ve bugünün olduğu kadar yarının da zaruri ısınma aracıdır soba.
Gecekondu, köyden kente göçün, Türkiye kentleşmesinin ve kent mekânlarının rant kaynağı olarak görülmesinin metaforu gibidir adeta. Burjuvazi, devlet ve halk arasındaki örtük anlaşmadır.
…fabrika, zanaatkârların kullandığı el araçlarının basit bir biçimde makinelere dönüşmesini değil; yeni icat edilen makineler ve emekçilerin bir bütün oluşturacak biçimde biraraya gelmesini ifade ediyor
Sinek bildiğimiz anlamda bir “nesne” değil; ama, tüm saygınlığıyla, kendi yaşam alanının sınırlarını belirleme konusundaki olanca inadıyla o, gündelik hayatın şekillenmesinde oldukça belirleyici olmuş bir hayvan, bir olgu, eskilerin deyimiyle bir “vakıa.”
Türkiye’de gazinoların tarihi, doğrudan cumhuriyetin kurulması ile başlar ve ortaya çıkışları cumhuriyetin kültür, kent ve mekân ideallerine paralellik içerir.
Tehdidi ya da zor kullanımını dışarıya yönelten ve hiçbir “iş yapmazken” bile caydırıcı olabilen panzer, militarist teçhizatın tamamı gibi her zaman dışarıya olduğu kadar içeriye, yurttaşa da yöneliktir.