CÜBBE
UMUT AZAK

İÇERİK

Giriş

“Cüppe” olarak da telaffuz ettiğimiz “cübbe,” Arapça kökenli bir kelime. İspanyolcaya jupa, aljupa, İtalyancaya giuppa, giuppone ve Fransızcaya jupe, jupon olarak geçmiş. “Arkası önünden biraz kısa, ayaklara kadar inen, kanatları birbiri üzerine kavuşturularak önü kapatılan, bol ve hafif bir elbise” olarak tarif edilen cübbe, Osmanlı ilmiye sınıfının beyaz tülbentli sarıkla birlikte kullandığı, mevsime göre kaşmir ya da softan kumaştan imal edilen bir kıyafet (Türkoğlu, 1993: 102-103; Özlem, t.y.). Türkçede ilk olarak Aşık Paşa’nın Garib-nâme (1330) adlı mesnevisinde kullanılmış: “Cübbem içre yok-durur ḥaḳdan ayruk nesne” (Nişanyan Sözlük, 2015).

Türk Dil Kurumu’na göre güncel anlamı şöyle: “Hukukçuların, üniversite öğretim üyelerinin, din adamlarının, mezuniyet törenlerinde öğrencilerin elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi” (TDK Güncel Türkçe Sözlük). Demek ki cübbe üç önemli alanı gündelik hayattan ayırt edip sınır koyuyor: İlahiyat, akademi ve hukuk mensuplarını sıradan ve/veya siyasi olandan ayrıştırarak onlara bir nevi kutsiyet, saygınlık ve otorite atfetmemizi sağlıyor.

Dini Otorite Sembolü Olarak Cübbe

Osmanlı devletinde sadece ulema değil, idari (kalemiye) ve askeri bürokrasi (seyfiye) tarafından da kullanılan cübbe, zamanla sadece ulemaya mahsus, dini otorite ile özdeşleşen bir kıyafete dönüşür. İlmiye sınıfı 19. yüzyılda Osmanlı bürokrasisinin kıyafetlerindeki radikal düzenlemelerden muaf tutulmuştur (Çelik, 2021: 244). Beyaz tülbent sarık ile cübbe ilmiye sınıfına, medreselilere özgü bir “alâmeti farika, nişan, damga” haline gelir (Koçu, 1969).1 Devlete İslami meşruiyet sağladığı gibi hukuk ile eğitim alanlarının da hâkimi olan ilmiye sınıfına mensup müftüler, kadılar ve müderrisler, medrese, ders, fetva veya mahkemelerde, sıradan insanlardan cübbe ve sarık sayesinde ayırt edilirler. Osmanlı döneminde sadece yüksek ulema değil, medrese öğrencileri, imamlar, müezzinler, kürsü şeyhleri, tarikat şeyhleri ve türbedarlar da, hiyerarşideki yerlerine göre farklı tip ve renkte cübbeler giymişlerdir.

Cübbe saygınlık ve otorite iddiasının taşıyıcısı olduğu kadar, bunları hak etmeden taşıyanları eleştirenlerin de hedefinde olur. Giyim kuşamları ile kendilerini “avâm”dan üstün addederek ayrı bir zümre haline gelen din adamlarına tepki Melamilik’te olduğu gibi cübbenin reddedilmesi ile de sonuçlanır. Melâmiler tekke, zaviye, vakıf gibi zahirî (görünen) varlıklar ile birlikte hırkalarını da kenara bırakarak halktan biri gibi yaşamışlardır (Gölpınarlı, 1969: 118-126). Dış görünüşe değil de Kurân’ın zahirî olmayan iç anlamına ermeyi önemseyen bu batınî geleneğin izlerini edebiyatta da görmek mümkün. 16. yüzyıl divan edebiyatı şairi Bâkî’nin beyitinde olduğu gibi:

Zâhid ol sıklet ile uçmaga hazırlanma
Çıkar ol cübbe vü destârı biraz hıffet bul
(Zâhit! O ağırlıkla uçmağa hazırlanma. O cübbe ve sarığı çıkar, biraz hafifle).

Darülmuallimin-i İbtidaiye Kısmı Şakirdanları, 1880-1893. Kaynak: Library of Congress / Abdul Hamid II Collection / LC-USZ62-81501 [https://bit.ly/41dBPBA]

Cübbe ve beraberinde gelen otorite iddiası ve gösterişten arınmaya kadar, cehaleti örten cübbelere aldanmama uyarısı da önemli bir temadır. Hem 18. yüzyıl şairi İsmail Beliğ, hem de İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy cübbesini cehaletine ve menfaatine siper edenler riyakârlardan şikayet eder:

Cübbe vü destâr ile nâ-dâna etme iltifat
Rağbet eyler lâfzın erbâb-ı sühan mânâsına (İsmail Beliğ)
(Cübbe giymiş başına sarık sarmış cahile kulak asma. Sözün değerini anlayanlar kelimelere değil içinde saklı olan anlamlarına bakarlar).

Sofusun farz edelim, şimdi de boy boy tesbih…
Dalkavuklar bütün insan kesilir, lâ–teşbih!
Taylâsan, cübbe, kavuk, hırka, hep esbab–ı riya,
Dış yüzünden Ömer’in devri muhîtin güya (Ersoy, 1990: 355).

Metni Osman Hamdi Bey tarafından, fotoğrafları J. Pascal Sébah’a ait olan 1873 Viyana Uluslararası Sergisi için hazırlanan Elbise-i Osmaniyye Albümü’nden: (Soldan sağa) Diyarbakırlı Hıristiyan, Diyarbakırlı Müslüman, Palulu Kürt. Kaynak: Getty Research Institute Digital Repository @ Internet Archive / Pierre de Gigord collection of photographs of the Ottoman Empire and the Republic of Turkey
Osman Hamdi Bey, 1909 tarihli Oxford fahri doktor cübbesi ile. Kaynak: Salt Araştırma / Kent, Toplum ve Ekonomi Koleksiyonu / APO00191 [https://bit.ly/3op6Ow8]
Osman Hamdi, Cami Önünde Sarı Cübbeli Adam, 1905, 221.5 x 121 cm, tuval üzerine yağlıboya. İstanbul Resim Heykel Müzesi. Kaynak: Twitter / @msgsuniversite [https://bit.ly/40ynNtn]

Cumhuriyetin ilk yıllarında ulemanın hukuk ve eğitim kurumlarından tasfiye edilmesiyle cübbe gözden düşer, cübbelilerin nüfuz alanı iyice daralır. 3 Mart 1924’te kabul edilen yasa ile tüm medreseler kapatılarak, kadın-erkek her yurttaş için eşit ve laik eğitime geçilmiş; bundan bir ay sonra ise, Şeriye Mahkemeleri’nin kapatılması ve 1926’da İtalyan Ceza Kanunu ile Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle eğitim gibi hukuk alanı da radikal bir şekilde sekülerleştirilmiştir.

1925 Eylül’ünde çıkarılan “Kıyafet Kanunu” ile sarık ve cübbenin, din adamları dışında, giyilmesi yasaklanır. Memurlara şapka giyme zorunluluğu getirilirken, erkek kadın herkesin “medeni” ve Avrupai kıyafetler giymesi teşvik edilir. Halkın gündelik kıyafetlerini “medenileştirme” süreci, uygulamada yerel dinamiklere göre farklılık göstermiştir (Yılmaz, 2016; Adak, 2022). Fakat devlet memurları için şapka, pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceketten oluşan “medeni ve beynelmilel kıyafet” resmi kıyafet olarak kabul edilir. Cübbe artık gayri-milli, gayri-medeni ve hatta kökleri Bizans’ta bir kıyafet olarak görülmeye başlanmıştır. Medeni kıyafete karşı çıkanlara Gazi, İnebolu’daki konuşmasında şöyle seslenir: “Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz. Onlara sormak isterim, Yunan serpuşu olan fesi giymek caiz olur da, şapkayı giymek neden olmaz ve yine onlara ve bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve hahamların hususi kisvesi olan cüppeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler” (1931: 234).

Ramiz Gökçe imzalı karikatür: “Cumhuriyet Makinesi: İrticâ, manasını anlamadığı asrî makineye kendisini kaptırdı!” Kaynak: Akbaba no. 130 (03.03.1924), s. 1
Ramiz Gökçe: “Teceddüt fırtınası memleketteki köhne müesseseleri kökünden yıktı!” Kaynak: Akbaba no. 133 (13.03.1924), s. 1
“İnkılap temizliği başlıyor Hakiki İnkılap kat’i ıslahat için ancak böyle kuvvetli bir idare makinası lazımdır.” Kaynak: Kelebek no. 49 (13.03.1924), s. 1

Başta tarikat mensupları olmak üzere cübbelilerle mücadele 1925’te Nakşibendi şeyhi Şeyh Sait’in liderliğindeki Kürt ayaklanması sonrasında daha da sertleşir. Tekkeler, zaviyeler ve türbeler kapatılır; tüm tarikat faaliyetleri “batıl itikat” addedilerek yasaklanır. Şeyhlerin ve müritlerinin cübbeleri ise, modern medeniyetin anti-tezi (Gencer, 2013: 201), inkılâp düşmanlığı ve “irtica” alameti olarak gösterilir. İrtica, terk edilmek istenen eski ve köhne düzene, inkılâplarla ulaşılması hedeflenen “ileri” Batı medeniyetini reddeden “gerici” yaklaşıma ve milli iradeye ihanete işaret eder. Ne devlet bürokrasisi içinde ne de yeni başkent ve modern Türkiye’nin vitrini Ankara’da artık cübbeye yer vardır.

Cübbe yobazlık ve dinin suiistimalini simgelerken; cübbeliler hemen her zaman yaşlı, çirkin ve vahşi adamlar olarak resmedilmiştir. İhanetin ve gericiliğin timsali olarak cübbe imgesine başvurma yöntemi çok partili yıllarda da devam eder. Fakat, 1950’lere gelindiğinde inkılâba ihanet ettiği düşünülenler artık iktidardakilerdir (Azak, 2019). Bu sefer cübbe, Türkçe ezan ya da laik eğitim gibi inkılâplardan ödün veren siyasetçilere giydirilir. Laikliği eleştirenler ya da Atatürk heykellerine saldıran Ticaniler gibi ona doğrudan meydan okuyanlar, gerçek hayatta cübbe giymeseler bile bu karikatürlerde cübbe giydirilerek “gerici/yobaz” stereotipine uygun şekilde resmedilir. Cübbe çağdaş Türkiye’nin karşıt imgesi olarak cumhuriyetin her döneminde karikatürlerin vazgeçilmez motifi olur.

Ratip Burak, Gençlik: Yeter!, Dönemin muhalif gazetesi Ulus’ta Atatürk heykellerine saldıran Ticanilerle ilgili bir Ratip Tahir Burak karikatürü. Kaynak: Ulus no. 10783 (03.07.1951), s. 8
Semih Balcıoğlu, Yeni Yüzyıl, 17 Ocak 1997, s. 7. REFAHYOL Hükümeti Başbakanı Necmettin Erbakan ile Başbakan Yardımcısı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller. Kaynak: Turgut Çeviker. (2010). Karikatürkiye: Karikatürlerle Cumhuriyet Tarihi 1923-2008. Cilt 3 (İstanbul: NTV Yayınları, 2010), s. 617
Tan Oral, “Kesintisiz Eğitim”, 1997 Kaynak: Cumhuriyet no. 26242 (12.08.1997), s.16
Turhan Selçuk, “İki Türkiye…”, 2003. Kaynak: Cumhuriyet no. 28233 (24.01.2003), s. 3

Cübbe imgesinin, irtica ile özdeşleşmesine basındaki karikatürler kadar edebiyat ve sinema da katkıda bulunmuştur. Yeşilçam sinemasının Vurun Kahpeye2 (Orhan Aksoy, 1964/ Halit Refiğ, 1973) filmindeki Hacı Fettah Efendi gibi vatan haini ve yobaz hoca karakterleri, cumhuriyet kuşaklarının cübbeye dair olumsuz hislerinin hem yansıması hem de kaynağıdır. Beyaz perdede cübbe, cumhuriyetin “çağdaş uygarlık” idealiyle çelişen hurafeleri hatırlatan bir hayalet gibidir. Kelebekler Sonsuza Uçar (Mesut Uçakan, 1993) gibi İslami sinema örnekleri ise din adamlarına kaybettikleri prestiji iade etmeyi; mağdur ve mazlum cübbelilerin sesi olmayı hedefler. Alternatif olarak Takva (Özer Kızıltan, 2006) filmi, bu karikatürize kalıpların ötesinde, cübbelerin içindeki insana, neoliberal kapitalist düzene entegre olan tarikatların içindeki sıradan insanların deneyim ve çelişkilerine ışık tutar.

Vurun Kahpeye film afişi (Orhan Aksoy, 1964) Kaynak: Türk Sineması Araştırmaları [https://bit.ly/3La1hCx]
Vurun Kahpeye film afişi. (Halit Refiğ, 1973) Kaynak: Türk Sineması Araştırmaları [https://bit.ly/40ecC8U]

Cumhuriyet döneminde cübbe her ne kadar gözden düşse de, devletin denetimindeki üç alanda varlığını sürdürdü. Osmanlı dönemindeki gibi Sünni mezhebini norm olarak kabul eden devlet, öncelikle camilerin merkezden kontrolünü hedefliyordu. Şeriye Vekâleti kapatıldıktan sonra açılan Diyanet İşleri Başkanlığı çatısı altında memuriyetleri devam eden müftü ve imamlar görevlerini “medeni” kıyafetlerinin üzerine giydikleri cübbe ile icra etmeye başladılar. Diğer bir deyişle, laik devlet bir yandan cübbeyi ve onun simgelediği dini otorite iddialarını yerinden etti, bir yandan da bu kıyafeti kendisine sadık din hizmetlilerinin resmi kostümü olarak tekeline aldı ya da en azından almaya çalıştı. Bu anlamda cübbenin, imparatorluk ve cumhuriyet arasında din-devlet ilişkileri açısından hem bir kopuşa hem de bir sürekliliğe işaret ettiği söylenebilir.3

Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi, Ankara, 1930’lar. Kurt ve Mango Lubinski’nin National Geographic için çektiği fotoğraflardan. Kaynak: “National Geographic’in arşivinden ‘Görmediğimiz Türkiye’” Sözcü [Çevrimiçi Edisyon] (06.067.2017) [https://bit.ly/43VzgpN]
Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve protokol. Kaynak: “’Mehmet Görmez görevden alındı’ iddiası” Birgün [Çevrimiçi Edisyon (24.07.2017) [https://bit.ly/3L9Qvfk]
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya Camii’nin minberinde fetih kılıcı ile. Kaynak: “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya Camii’nin minberinde fetih kılıcı ile.” Evrensel [Çevrimiçi Edisyon] (31.07.2020) [https://bit.ly/3L8g3K2] / © Ahmet Bolat, Anadolu Ajansı

Cübbe için bir başka dönüm noktası da 3 Aralık 1934’te kabul edilip 13 Aralık 1934’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2879 sayılı “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” oldu. Bu kanun ile “ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları” yasaklandı. Laiklik ilkesinin bir gereği olarak savunulan bu kanun ile sadece imamlar ve cami görevlileri değil; hahamlar ve papazlar da cübbeleriyle ibadet yerleri dışına çıkamayacaklardı. Kanun, ülke içinde herhangi bir muhalefetle karşılaşmasa da, daha tasarı aşamasında Yunanistan basınında büyük bir tepkiye neden oldu. Rum ve Ermeni patrikler ile hahambaşının yasaktan muaf tutulmasıyla olası bir Türk-Yunan krizi engellendi (Erdem, 2021).4

Cübbeden vazgeçilmeyen diğer bir yer de, devletin doğrudan denetleyemediği tarikat çevreleriydi. Cübbe, şeyhlik ve hocalığın alâmet-i farikası olarak kenara itildiği oranda, dindarlar için kıymetlenen bir mağduriyet simgesine, direniş aracına dönüştü. Kanunen yasaklandıkları halde, kurdukları vakıflar, şirketler, ticari ve siyasi dayanışma ağları ile varlıklarını sürdüren tarikatlarda, özellikle Nakşibendi kökenli tarikatlarda erkeklerin giydiği cübbe, İslami görünürlüğü arttırmakta kadınların tesettürü kadar önemli bir rol oynayan siyasi bir semboldür. Nitekim İsmail Ağa Cemaati’nde olduğu gibi, kara çarşaf ile cübbe-sarık, laik cumhuriyete ve modern Batılı normlara itirazın en kestirme ve radikal dışavurumudur. Ruşen Çakır’ın modern “Türkiye’nin bağrında bir İslam gettosu” olarak nitelediği, adını İstanbul Fatih’in Çarşamba semtindeki camiden alan bu cemaatin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu, (ö. 2022) müritleri olan taşra kökenli metropol insanlarına çarşaf-cübbe-takke-sarık-sakal-şalvardan oluşan kıyafetlerin dinin gereği ve peygamber sünneti olduğunu telkin etmiştir (1993: 60-65). “Geleceğin ehl-i sünnet büyük âlimleri”ni yetiştirmek üzere eğitim faaliyetlerini yaygınlaştırarak devam ettiren müritleri, ilkokul çağındaki talebelerine dahi şalvar-sarık-cübbe giydirmeye özen gösteriyorlar.5

“İstanbul’da 2.500 İlim Yolcusu.” İsmailağa Derneği’nin web sitesinde 5 senelik “şer‘î ilimler” tahsili, “İslâmî ilimler alanında ihtisas eğitimi” ve 2 senelik “hafızlık” kursları için burs bağışı çağrısına dair google aramalarına eşlik eden fotoğraf. Kaynak: Google Arama Motoru / Görseller [https://bit.ly/41CwZ0v]

Ustaosmanoğlu, Necmettin Erbakan’ın 11 Ocak 1997’de Başbakanlık Konutu’nda ağırladığı, birçoğu cübbeli cemaat liderlerinden biriydi. Dönemin başbakanı Erbakan’ın bu buluşması, irticaya karşı önlemler alınmasına yönelik olan ve hükümetin istifasına yol açan 28 Şubat tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararlarının gerekçeleri arasındaydı. Aynı cemaatten bir sosyal medya starı olarak bugün anaakım medyada kendisine sıklıkla danışılan ve İslâm alimi olarak görüşleri alınan Cübbeli Ahmet Hoca lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü de bugün cübbe denince akla gelen ilk isimlerden biri.

Tarikatların ve İslami cemaat yapılanmalarının piyasa kapitalizmiyle iç içe geçtiği günümüzde cübbe, ekonomik anlamda elverişli bir dindarlık kisvesi ve önemli bir rant aracı, hatta ilahiyat profesörü Mustafa Öztürk’ün deyişiyle bir “esnaf tavlama kostümü” olabiliyor (akt. Çakır, 2022). Cübbeyi, modern yaşamı reddiye aracı yapan cemaatlerin zaman zaman su yüzüne çıkan kadın düşmanlığı, cemaat/tarikat evlerinde yaşanan cinsel tacizler ve çocuk istismarları ve bunların örtbas edilmeye çalışılması nedeniyle cübbe, bugün, belki her zamankinden daha fazla riya ve bağnazlığı çağrıştırıyor (Artı Gerçek, 2020; Soykan, 2022).

Akademik Liyakat ve Özerklik Sembolü Olarak Cübbe

Cübbenin 100 yıllık dönüşümü aynı zamanda, eğitim ve kültür alanlarında Batılılaşmanın getirdiği değişimin de yansımasıdır. Tasavvufta halifeliğin tescili anlamında cübbe giydirme ya da medrese öğrencilerine mezuniyetlerinde sarıkla birlikte cübbe verilmesi gelenekleri (Çelik, 2021: 114, 185), başka bir formda da olsa, cumhuriyetin eğitim kurumlarında da önemli bir ritüel olmaya devam eder.

İmparatorluk döneminde seküler üniversiteler olarak kurulup cumhuriyet döneminde de varlıklarını sürdüren Darülfünun (II. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul Üniversitesi), Mühendishane (İstanbul Teknik Üniversitesi) ve Ankara Üniversitesi çatısı altında birleşecek olan hukuk, ziraat, dil-tarih ve mülkiye mekteplerinde de cübbe, bir süre sonra akademik kıyafet olarak giyilmeye başlar. İstanbul Üniversitesi’nin 1948’de kabul ettiği akademik kıyafetler yönetmeliği ile başlayan bu uygulama, Osmanlı âlim ve müderrislerinden değil, Bologna ve Oxford gibi üniversitelerde 13. yüzyıldan itibaren sürdürülen akademik gelenekten ilham alır.6 Doktorluğa ya da doçentliğe geçiş sınavları sonrası akademik yetkinliğin kazanılmasını simgeleyen cübbe, bu yetkinlik için verilen yoğun emeğe, unvan eşliğinde verilen bir ödüldür.

“Anaokulu Mezunlarımız Törenle Kep Giydiler” (19.06.2017) Kaynak: TED Ankara Koleji / Haberler [https://bit.ly/41F6pnG]

Üniversite öğrencileri de mezuniyet ve diploma törenlerinde cübbe ve kep giyerler. Cübbe giyme ve kep atma törenleri o kadar önemli bir geçiş ritüeli ihtiyacını karşılıyor ki, bugün artık sadece liselerin değil, ortaokul, ilkokul ve hatta anaokulların mezuniyet törenlerinde renk renk, çeşit çeşit cübbeler mezun öğrencilere gururlandırıcı bir deneyim yaşatıyor.

Günümüzde sayıları 200’ü geçen devlet ve vakıf üniversitelerinde, kurumsal kimliği yansıtan farklı renk ve kalitedeki cübbeler, akademik törenlerde giyilmeye devam ediyor. Geleneğin Batı kökenli olmasından duyulan rahatsızlık, 2009’da kurulan Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi’ndeki gibi, ilginç “gelenek icatları”na da ilham verebiliyor. Üniversitenin öğrencileri “Selçuklu esintileri” ile özel olarak tasarlanmış cübbe ve börkleri ile Ahilik yemini ederek mezun ediliyorlar.7

KTO Karatay Üniversitesi’nde mezuniyet coşkusu. 27 Ekim 2021. Kaynak: KTO Karatay Üniversitesi [Resmî İnternet Sitesi] / Haberler [https://bit.ly/3MWNdNV]

Bilimsel bilginin üretilip paylaşıldığı bir yer olmaktan gitgide uzaklaşan üniversitelerde cübbe kimi zaman, önemli kişilere “jest” ya da minnettarlık ifadesi olarak dağıtılan fahri doktora unvanlarına eşlik ediyor.

Kimi zaman ise üniversitenin içini boşaltanlara karşı, bilimi ve akademik özerkliği savunanların sembolü haline gelerek iktidardakileri rahatsız edebiliyor cübbe. 1960 yılı 28 Nisan’ında İstanbul Üniversitesi’nde olduğu gibi… O gün üniversitenin rektörü Prof. Dr. Sıddık Sami Onar iktidarı protesto eden öğrencilerin üzerine ateş açan ve Turan Emeksiz’i öldüren polisleri kampüsten dışarı çıkarmaya çalışırken tartaklanır. Dönemin başbakanı Adnan Menderes, Onar gibi hocalardan, protestocu öğrencileri kışkırttıkları iddiasıyla “kara cübbeliler” diye bahseder.

Son yıllarda ise üniversite özerkliği ilkesinin “ayaklar altına” alınmasına dair, belki de en çarpıcı görüntü, Ankara Üniversitesi’nde 10 Şubat 2017’de hafızalara kazınır. Yaklaşık 100 barış akademisyeninin üniversiteden bir kanun hükmünde kararname ile ihraç edilişini protesto amacıyla Cebeci kampüsünde toplanan akademisyen ve öğrencilere polis, cop ve biber gazı ile müdahale eder ve protesto amacıyla yere serilen cübbeleri postalıyla ezer (Bektaş, 2017). Atılan gazdan kaçarak ofisine sığınan Prof. Dr. Ülkü Doğanay o gün yaşananları, İrfan Aktan’a şöyle aktarmıştır:

Benim cübbemi içeri gaz girmesin diye kapının altına sıkıştırmam, polisin cübbelerin üzerinden yürümesi, benim gözümde üniversitenin bitişi anlamına geliyor. (…) Cübbe önemli bir simgedir. Akademik hayatta giyerken kendimizi çok rahat hissetmeyiz, çünkü bir pozisyonu, bir iktidarı gösterir. Ama hiçbir akademisyen cübbesini yere atmayı, kapının altına sıkıştırmayı düşünmez. Çünkü o cübbe doktor veya doçent olduğumuzda bize giydirilen bir simgedir. O cübbe yerlerde süründü, üzerinden yüründü ama bu belki de başka bir üniversitenin mümkün olabilmesi için son çıkışa işaret ediyordur (Aktan, 2017).

Ankara Üniversitesi’nde KHK ile ihraçları protesto eden akademisyen ve öğrencilerin yere serdikleri cübbeler, gaz bombalı ve TOMA’lı saldırı sonrası çiğnenirken. Kaynak: “Akademi ayaklar altında!” Diken (10.02.2017) [https://bit.ly/3UNVZ2K] / © Ümit Bektaş, Reuters

Üniversite tasfiyeleri devam eder ve cübbeler ayaklar altına alınırken ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi içindeki çetin mücadeleler, yüz yıllık cumhuriyetin son yıllarına damgasını vurmuştur. Cübbenin, akademik özerkliği savunma amacıyla bir direniş simgesi olarak giyilmesinin en çarpıcı ve uzun erimli örneğini, Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri oluşturuyor. 2 Ocak 2021’de, üniversitenin kendi adayları arasında olmayan Prof. Dr. Melih Bulu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, üniversitenin öz-yönetim geleneğine aykırı şekilde atanmasını protesto eden Boğaziçili akademisyenler, o günden beri her gün aynı saatte cübbeleri ile güney kampüsün ortasında buluşup rektörlük binasına sırtlarını dönerek “kayyum” rektörü tanımadıklarını “Kabul Etmiyoruz” ve “Vazgeçmiyoruz” sloganlarıyla protesto etmekteler (Boğaziçi’nde direniş 598’inci gününde, 2022).

Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Bağımsızlığının Sembolü Olarak Cübbe

Cübbenin sembolik gücünü koruduğu bir diğer alan da yargı… Hakimlerin, savcıların ve avukatların duruşmalarda ve adli yıl açılış törenlerinde cübbe giymeleri mesleki bir zorunluluk. İmparatorluktan cumhuriyete geçişle birlikte hukuk alanındaki sekülerleşme sürecinde, ilmiye sınıfına mensup din adamlarının yerine seküler bir adalet bürokrasisine geçildi. Ama laik hukuk düzeninde de mahkeme üyeleri rol ve güçlerinin anlaşılması için resmi kostüm olarak cübbe giymeye devam ettiler.8 Türkiye Hâkim ve Savcıların Resmi Kıyafet Yönetmeliği’ne göre ise, hakimlerin ve savcıların, mahkeme salonlarında, siyah parlak kumaştan yapılmış, geniş reglan kollu, düğmesiz ve ön kısımlarında kırmızı, yeşil ya da gri renkli saten bulunan cübbe giymesi zorunludur.9 Cübbenin siyah rengi, yargının tarafsızlığını ve adaleti simgeler. Cübbede cep ve düğme bulunmaz. Cebin olmaması, yargının bir kamu hizmeti olmasını imlerken; düğmenin olmaması ise, yargı mensuplarının kimseden emir almayacağın ve kimsenin önünde ceket iliklemeyeceğinin işaretidir (Alp, 2018).

Tüm bu simgeselliğin gerçek hayatta karşılık bulup bulmadığı ise, ne yazık ki oldukça kuşkuludur. Cübbelerinin olmayan düğmelerini iliklemeye çalışan hukukçular da vardır,1 yargının bağımsızlığı ilkesinden şaşmadan cübbenin hakkını vermeye çalışanlar da. İktidarın değil, halkın ve hak arayanın yanında adalet mücadelesi veren avukat, hakim ve savcılar zaman zaman büyük bedeller ödemek zorunda kaldılar. Bazıları, bu uğurda hayatını kaybetti. 1979’da, Bingöl’de sokak ortasında kurşunlanarak katledilen avukat Şakir Elçi ya da Bursa’da sağ militanlarca öldürülen Cengiz Göral gibi birçok avukat, yaşamları pahasına yılmadan mücadele etmeyi seçenlerdendi.

Cübbe bugün belki her zamankinden daha güçlü bir şekilde, meslek ve insanlık onuruna sahip çıkan avukatların direniş sembolü olmaya devam ediyor. Barış ve insan hakları için mücadele eden ve 2015 yılında, Diyarbakır’da sokak ortasında vurularak katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin cenazesinde, meslektaşlarının şiddete ve hukuksuzluğa karşı kenetlenerek bir arada durduklarını göstermek için cübbeleriyle gelmesi hâlâ hafızalarda (İHA, 2015; DHA, 2015). Baro birlikleri ya da Çağdaş Hukukçular Anıtkabir’de, adliye önlerinde ve meydanlarda yargının bağımsızlığını yılmadan hatırlatırken de cübbe hep başrolde.

Asılsız iddianamelerle yargılanan, mahkemelerde azarlanan, had bildirilen vatandaşlar için bir karabasana dönüşen cübbe, karanlığın ve adaletsizliğin ortasında hukuki bir çıkış yolu aramaktan vazgeçmeyen hukukçular sayesinde adalet ihtimaline dair bir umudu da temsil ediyor.

Tahir Elçi vurulduğu yerde anıldı. Kaynak: Agos [Çevrimiçi Edisyon] (28.11.2008) [https://bit.ly/3on2366]

Sonuç

Geçmişten kalan bir kıyafet olarak kullanım alanı, cumhuriyet döneminde daralsa ve dönüşse de cübbe, siyasal ve kamusal hayatın içinde yer almaya devam eder. Devlet denetiminde olan ve güç zehirlenmesine uğrayan yöneticilerin, egemenlikleri altına almaya çalıştığı en kritik üç sahada –din, eğitim ve hukuk– varlığını sürdürür. Cübbe için, laik cumhuriyetin dinle olan ilişkisini cisimleştiren, bir yandan da geçmişten kalan; ama, farklı biçimlere bürünüp yeni ve güçlü sembolik anlamlar kazanmış bir nesne denebilir.

Çağdaş uygarlık ülküsünü benimseyen yurttaşların zihninde eski ve “yobaz” bir din anlayışı ile özdeşleşir cüppe. Medeniyet değişikliği ile dinin kenara itilmesinden hazzetmeyenler için ise laiklik karşıtı, İslami direnişin bir aracıdır. Dini alanın dışında da olumlu ya da olumsuz çağrışımları olur cübbenin. Kimi zaman siyasi veya ekonomik güç sahipleri karşısında bilimin, yargının bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü hatırlatmaya yarar. Kimi zaman ise bu ilkeleri unutanlar tarafından kamuflaj malzemesi olarak kullanılır. Bazen devlet otoritesinin baskı aygıtına dönüşen yargı bürokrasisine, bazen de halk adına adalet arayan hukukçuların veya akademisyenlerin direnişlerine eşlik eder. Liyakati, özerkliği ve meslek onurunu koruma iradesinin simgesi olur.

KAYNAKÇA

Adak, S. (2022). Anti-Veiling Campaigns in Turkey: State, Society and Gender in the Early Republic. Londra: I.B. Tauris.

Akyol, U. C. (2019, Ağustos 20). Herkes sahnede: Cübbelerinde düğme arayan yargıçların töreni. Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/08/20/herkes-sahnede-cubbelerinde-dugme-arayan-yargiclarin-toreni

Alp, B. (2018, Aralık 1). Avukatlık Cübbesinin Tarihçesi! Hukuk Ötesi. https://hukukotesi.com/avukatlik-cubbesinin-tarihcesi/

Azak, U. (2019). Türkiye’de Laiklik ve İslâm. İstanbul: İletişim.

Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun. (1934). Resmi Gazete. https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc014/kanuntbmmc014/kanuntbmmc01402596.pdf

Boğaziçi’nde direniş 598’inci gününde. (2022, Ağustos 24). Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/bogazicinde-direnis-598inci-gununde-haber-1578650

Chandler, D. (2021). A History of Court Dress: The Early Days. Evess Journal https://journal.evess.co/a-history-of-court-dress-and-how-it-has-led-to-courtroom-dominance/

Cübbe. TDK Güncel Türkçe Sözlük. https://sozluk.gov.tr

Cübbe. (2015). Nişanyan Sözlük. https://www.nisanyansozluk.com/kelime/c%C3%BCbbe

Çelik, M. (2021). Osmanlı İlmiye Sınıfının Kıyafet Normu ve Giysileri: Öğrenci, Kadı, Müftü, Müderris, Nakibüleşraf, Kadıasker, Şeyhülislam. Genel Olarak Klasik Dönem. Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi. https://www.tuba.gov.tr/files/yayinlar/bilim-ve-dusun/TUBA-978-605-2249-74-1.pdf

Çeviker, T. (2010). Karikatürkiye: Karikatürlerle Cumhuriyet Tarihi 1923-2008. İstanbul: NTV Yayınları.

Çakır, R. (1993). Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar. İstanbul: Metis.

Çakır, R. (2022, Aralık 22). Cemaatler ne işe yarar? Prof. Mustafa Öztürk ile söyleşi. Medyascope. https://www.youtube.com/watch?v=K7wE3NT01-o

DHA. (2015, Kasım 28). Tahir Elçi’nin katlini protesto eden İzmirli avukatlar cübbe bıraktı. Haber Sol. https://haber.sol.org.tr/toplum/tahir-elcinin-katlini-protesto-eden-izmirli-avukatlar-cubbe-birakti-137740

Erdem, N. (2021). “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine dair Kanun” Sebebiyle Türk-Yunan İlişkilerinde Yaşanan Kısa Süreli Kriz. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 68, 391-427.

Ersoy, M. A. (1990). Safahat. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı.

Gencer, Y. (2013). Pushing Out Islam: Cartoons of the Reform Period in Turkey (1923–1930). C. Gruber and S. Haugbølle (Der.) içinde. Visual Culture in the Modern Middle East: Rhetoric of the Image. (188-213) Bloomington: Indiana University Press.

Gölpınarlı, A. (1969). 100 Soruda Tasavvuf. İstanbul: Gerçek.

Grub, V. S. (2020). A Brief History of Academic Dress in the Middle East and the Maghreb. Transactions of the Burgon Society, 19. https://doi.org/10.4148/2475-7799.1170

IHA. (2015, Kasım 29). Meslektaşları Tahir Elçi’yi cübbeleri ile uğurladı. Milliyet. https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/diyarbakir/meslektaslari-tahir-elci-yi-cubbeleri-ile-ugurladi-11087808

İliksiz cübbede düğme arayan Danıştay Başkanı: Yargı hiç bu kadar bağımsız olmamıştı! (2017, Eylül 2). Haber Sol. https://haber.sol.org.tr/toplum/iliksiz-cubbede-dugme-arayan-danistay-baskani-yargi-hic-bu-kadar-bagimsiz-olmamisti-208222

Koçu, R. E. (1969). Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü. İstanbul: Sümerbank Kültür.

Lord, C. (2020, Ocak 1). Diyanet’i ve Cumhuriyet’i Yeniden Düşünmek. Ayrıntı Dergi. https://ayrintidergi.com.tr/diyaneti-ve-cumhuriyeti-yeniden-dusunmek/

Osman Hamdi Bey. (1873). Les costumes populaires de la Turquie en 1873: ouvrage publié sous le patronage de la Commission impériale ottomane pour l’Exposition universelle de Vienne. Constantinople: Imprimerie du “Levant Times & Shipping Gazette.” https://archive.org/details/gri_33125008551505

Özlem. (t.y.). Osmanlı İlmiye Sınıfında Giyim. https://sumbulsokak.com/osmanli-ilmiye-sinifinda-giyim/

Soykan, T. (2022, Aralık 7). Utancın fotoğrafları. Birgün Gazetesi. https://www.birgun.net/haber/utancin-fotograflari-412716

Tarih IV. (1931). İstanbul: Devlet Matbaası.

Türkoğlu, S. (1993). Cübbe. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi VIII. (102-103). Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı. (TDV İslam Ansiklopedisi, “Cübbe”, https://islamansiklopedisi.org.tr/cubbe)

Uşşaki tarikatı şeyhinin ilk çocuk istismarı değilmiş. (2020, Eylül 10). Artı Gerçek. https://artigercek.com/guncel/ussaki-seyhinin-ilk-cocuk-istismari-degilmis-137915h

Yılmaz, H. (2016). Becoming Turkish: Nationalist Reforms and Cultural Negotiations in Early Republican Turkey. Syracuse University Press.

Kapak görseli:

Kapak görseli: Demokratik öz yönetim hakları için mücadele eden Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, her gün saat 12’de güney kampüsteki üniversite rektörlük binasına arkalarını dönerek yaptıkları ve Aralık 2022 itibariyle hâlâ devam eden protesto nöbetlerinin 340. gününde. 18 Mayıs 2022 Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri Nöbeti no. 340. Direnişin 72. haftası/500. Günü. Kaynak: Can Candan @yunusunbabasi 18 Mayıs 2022 tarihli tweet. @UniBogazici #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz

DİPNOTLAR
  1. Yüksek ulemanın giydiği üstlüğe cübbe değil, “biniş” dendiğini de aktaran Koçu, cübbenin ilmiye sınıfı dışında da –örneğin, Divanı Hümâyun çavuşları ve yeniçeri çuhadarları tarafından) giyildiğini, fakat kavukları sayesinde ulemadan ayırt edildiklerini söylüyor (1969: 58).
  2. Ömer Lütfi Akad, Orhan Aksoy ve Halit Refiğ tarafından, sırasıyla 1949, 1964 ve 1973 yıllarında üç kere sinemaya uyarlanan Halide Edip imzalı Vurun Kahpeye romanının, kolektif hafızayı büyük ölçüde şekillendirdiği söylenebilir. 1923’te Akşam gazetesinde tefrika edildikten sonra 1926’da kitap olarak basılan romanda, bir Anadolu kasabasında milli mücadeleye destek veren İstanbullu idealist öğretmen Aliye’nin hazin hikâyesi anlatılır. Romandaki Hacı Fettah Efendi karakteri, “din perdesine bürünmüş, dünya yüzünde şeytanın insanları tazip için gönderdiği bir mümessil” olarak tarif edilir. Hacı Fettah Efendi, Yunanlılarla işbirliği yaptığı halde, Aliye’yi halka vahşice saldırtırken şöyle haykırır: “Yunan zabitleriyle cümbüş eden, dinini, milletini aşağılayan bu karıyı söyletmeyiniz. Bunu dinleyenler kâfirdir. Vurun, vurun, vurun, kahpeye vurun! Kafasını, hâlâ söz söyleyen dudaklarını parçalayınız; erkekleri baştan çıkaran haram saçlarını parçalayınız, yolunuz, vurunuz, vurunuz!” (Adıvar, 2012: 197).
  3. İki dönem arasında ulemanın devamlılığını ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sadece laik devletin bir aracı değil, “kendine özgü ajandası olan” bir aktör olduğunu vurgulayan alternatif bir görüş için bkz. Lord, 2020.
  4. Kanunda, sadece dini grubu temsil eden tek bir kişiye ibadethane dışında geçici izinler verilebileceği de belirtilir: “Hükümet her din ve mezhebden münasib göreceği yalnız bir ruhaniye mabed ve ayin haricinde dahi ruhani kıyafetini taşıyabilmek için muvakkat müsaadeler verebilir.” Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (1934).
  5. Cemaat kurslarındaki cübbeli ve neşeli çocuk fotoğraflarının eşlik ettiği bağış çağrısı şöyle: “Tüm masrafları İsmailağa tarafından karşılanan ilim talebesi sayısının, İstanbul’da 2.500 olduğunu biliyor muydunuz? Onlar, geleceğin ehl-i sünnet büyük âlimleri… Eğitimlerinin sürdürülebilirliğine ortak olmanızı teklif ve tavsiye ediyoruz.” İstanbul’da 2.500 İlim Yolcusu. https://ismailagadernegi.org.tr/
  6. Rektörlerin cübbesinin, Osmanlı döneminde şeyhülislamın merasim kıyafeti olarak giydiği “ferve-i beyza” (Çelik, 2021: 89-90) gibi, beyaz olması ilginçtir. Diğer akademik kadrolar ise, fakültelerine göre değişik renkli şallarla sınıflandırılan (hukuk, kırmızı; beşeri bilimler ve felsefe, açık yeşil; pozitif bilimler, turuncu; tıp, bordo/kırmızı) siyah cübbeler giyer (Grub, 2020: 160-161). Şalların üzerlerine işlenen ve unvanları belirten sırmalı motifler (yardımcı doçent 1 yıldız, doçent 2, profesör 3 yıldız/şerit) akademik hiyerarşiyi tesciller.
  7. KTO Karatay Üniversitesi’nde Mezuniyet Coşkusu Yaşandı. 27 Ekim 2021. https://www.karatay.edu.tr/Haber/kto-karatay-universitesi-nde-mezuniyet-coskusu-yasandi.html
  8. Avrupa mahkemelerinde otoriteyi temsil eden siyah renk ile adaletin saflığına işaret eden beyaz renkleri içeren cübbeler kullanılır (Chandler, 2021).
  9. Hâkim ve Savcıların Resmi Kıyafet Yönetmeliği. Madde 4- (Değişik:RG-24/6/2016-29752): Adli ve idari yargı ilk derece mahkemeleri ile Cumhuriyet başsavcılıklarında görev yapan hâkim ve savcıların, resmi kıyafeti Şekil 1 de görülen tipte siyah parlak kumaştan yapılmış, geniş reglan kollu, düğmesiz cübbedir. Bu cübbelerin yakalarından başlamak üzere ön kısımları ile iki kol ağızlarında ve sert yaka kısmının iç ve dışında; a) Ceza mahkemelerindeki hâkimler ile savcılar için kırmızı, b) Hukuk mahkemelerindeki hâkimler için yeşil, c) İdari yargı hâkimleri için gri renkli saten bulunur. https://www.mevzuat.gov.tr/anasayfa/MevzuatFihristDetayIframe?MevzuatTur=7&MevzuatNo=5011&MevzuatTertip=5

İLGİLİ NESNELER