- Tespihin Kısa Tarihi
- Türkiye’de Tespih Kültürü
- Tespih Sanatı ve Ustalığı: Madde ile Yaratılan Mânâ
- Dini Amaçlı Tespihler: Kozmik Bir Metafor
- Seküler Dünyanın Kutsal ve Zındık Nesnesi
- Tespihin Cinsiyeti: Erkeğin Elinin Sakızı
- Tespihin Sınıfsal Çağrışımları
- Tespih Benzetmeleri: Hayatta, Sanatta, Sinemada ve Edebiyatta Tespih
- Arzu Nesnesi, Fetiş Objesi Olarak Tespih ve Boncuklar
- Kaynakça
- Dipnotlar
Kemik, diş, boynuz, toprak, ağaç, maden, çekirdek gibi binlerce nesnenin çeşitli işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen boncukların, genellikle halka şeklinde dizilmesiyle oluşturulan bu nesne, neredeyse bütün dinlerde bir ibadet, zikir veya meditasyon aracı olmuş; dua, mantra ve diğer kutsal sözleri saymakta kullanılmış; “dua taneleri,” “inanç boncukları” gibi metaforlarla adlandırılmış. Halen de pek çok kültürde dindarlığın en önemli göstergelerinden biri olmayı sürdürüyor. Ancak hayatın seküler alanlarında da hatırı sayılır bir yer edinmeyi başarmış, sokakta, kahvehanelerde, topluluk içinde, erkek kimliğinin önemli bir unsuru olmuş. Bazen elde, cepte, çantada taşınmış, bileğe takılmış; bazen de evde, ofiste, misafir odalarında, dolmuş ve taksilerde aksesuar olarak sergilenmiş. Adı, şekli, rengi, boncuk sayısı, hem boncukların hem de durak, pul gibi diğer parçaların dizilişi, başlığında yer alan semboller (imame, haç, ay-yıldız, püskül, üç hilal, kurt başı, zülfikâr, Bektaşi tacı vb.), dine, mezheplere, bölgeye, mevkiye, siyasi aidiyetlere göre çeşitlenmiş.
Fiil olarak “tesbih etmek,” bencillik ve gururdan sıyrılarak Allah’a sığınmak, adını zikretmek, onu “bütün eksiklik ve kusurlardan uzak tutacak övgü dolu sözler söylemek” demektir (Gürsoy, 2006: 12, 28). Sözcüğün Arapça kökü sbh,1 batmadan yüzmek, suda veya havada hızlı hareket etmek, hızla uzaklaşmak, yıldızların yörüngelerinde hareket etmesi gibi anlamlara gelmektedir (Yurdagür, 2011: 527-528; Ünal, 2012: 164). Tespih çekerek Allah’ın adlarını sayan kişinin ilahi kontrol altında olacağı, böylece aklını kötü düşüncelerden uzak tutacağı düşünülmektedir. Bugün Hindistan’da mala olarak adlandırılan bu nesne, Hindistan’ın kadim dili Sanskritçede tsepian2 iken, Arapçada misbaha, Farsçada tasbih, Türkçede ise tesbih/tespih şeklinde adlandırılmıştır (Gürsoy, 2006: 12).3
Tespihin Kısa Tarihi
Yontma taş devrinden beri insanlar, boncuk halkalarının, kendilerini koruduğunu düşünmüş (Henry ve Marriott, 2003: 106) ve bunları “avda şans getirmesi, savaşta düşmandan, barışta hastalıktan korunmak için muska, tılsım ya da nazarlık niyetiyle” kullanmışlar (Gürsoy, 2006: 15). En kadim inançlardan binlerce yıldır süzüle süzüle gelmiş bu miras, modern zamanlarda da çok farklı inanç gruplarının güncel dini pratikleri içine yerleşmeyi başarmış. Bazı dönemlerde çok daha popüler iken; bazı dönemlerde sessizce varlığını sürdürmüş, farklı gruplar arasında siyasi bir sembole dönüşmüş. İrlandalı tutsakların boyunlarında direniş unsuru bile olmuş (Miller, 2002: 143). İngiltere’de Katolik bir sembol olarak şiddetle reddedilirken, kehribar çıkarılan Prusya’da Protestanlar tarafından bile benimsenmiş,4 ancak bu bölgelerde zaman içinde sessizce ortadan kalkmış, kehribar5 da takı ve şifa nesnesi olarak kullanılır olmuş (King, 2019: 194-199; Mitchell, 2009: 153-154). Sekülerleşen Türkiye’de ise tespih, eski düzenin, modernleşememişliğin, şeriatçılık ve bağnazlığın veya gövde gösterisi yapan, “serseri, kaba/yontulmamış” bir erkekliğin sembolü olarak görülebilmiş. Öte yandan kullanana göre pozitif anlamlar da yüklenmiş, nadide koleksiyonlar, sahiplerinin güngörmüşlüğü ve beyefendiliğinin, Atatürk’ün tespihleri ise onun zarafetinin simgesi olarak değerlendirilmiş. Tespihin değeri, malzemenin özellikleri ve kullanma şekli, sahibinin karakteri, toplumsal statüsü ve estetik beğenisini gösteren bir işaret olarak görülmüş (Tozlu, 2013: 239).
Kökeni tam olarak bilinmemekle beraber bugün kullanılan tespihlerin ilk prototipinin M.Ö. 800 ile 1000’li yıllarda Hindistan’da ortaya çıktığı ve bu tespihleri ilk Brahman rahiplerinin kullandığı, Budistlerin bu geleneği onlardan devraldığı yönünde görüşler vardır (Tozlu, 2013: 211; Tekin, 2014: 17; Elaltuntaş, 2014: 148). 6
Tespihin çok daha uzun bir tarihinin olduğu yönünde kanıtlar da bulunuyor. British Museum’da sergilenen, Girit bölgesine ait, M.Ö. 1700 ila 1500’lü dönemlere ait olduğu düşünülen bir boncuk halkasının da ibadet amacıyla kullanıldığı yönünde tahminler var; her bir boncuğun bir kadın memesi ve onu tutan bir el şeklinde oyularak şekil verildiği, kırmızı, mavi ve altın sarısı renklerden oluşan bu tespihin, bereket tanrıçasını temsil ettiği, Ortaçağlara gelindiğinde bu besleyen göğüs çağrışımının ve renklerin Meryem Ana’ya aktarıldığı, duaların da Meryem Ana’nın süt damlalarının saflığıyla ilişkilendirildiği anlaşılmaktadır (Boss, 2007: 385-389; Miller, 2002: viii, xı).
Hakim anlatıya göre tespih, Hindular ve Budistlerden, önce Ortadoğu’daki Ortodoks ve Müslümanlara, oradan Katolik Roma’ya, bazı Protestan kültürlere ve nihayetinde Latin Amerika’ya taşınmıştır.7 Kristof Kolomb’un getirdiği cam tespihlerden büyülenen Amerika Kızılderilileri, su gibi berrak olup ışığı yansıtan bu nesneyi Tanrı’nın bir lütfu olarak görmüş, altın ve değerli madenlerle takas etmişler (Henry & Marriott, 2003: 102). 8
Türkiye’de Tespih Kültürü
Tespih yapımında kullanılan malzemelerin çoğu başka ülkelerden gelse de İstanbul ve pek çok Anadolu kenti, tespih ustalığı ve ticaretinde önemli merkezlerden biri olagelmiş. Osmanlı döneminde tespih, altın çağını yaşamış, tespih yapımı, el sanatları içinde önemli bir yer edinmiş. Kaynaklar, XIX. yüzyıl sonlarında sadece Kapalıçarşı çevresinde 300 civarında tespih tezgâhının çalıştığını ifade etmektedir (Gürsoy, 2006: 118).9 Osmanlı’da özellikle soylular ve devlet erkânı arasında makbul bir hediye/ödül olarak da görülen tespihler, Mekke’den eşe dosta armağan diye getirilmiş. Bugün hâlâ bu geleneği sürdüren kesimler bulunmaktadır. 10
Babasından, dedesinden görerek tespih kullandığı halde, siyasal çağrışımlarını benimsemediği için veya tespih çekmenin gericilik, serserilik gibi olumsuz çağrışımlar yüklendiğini fark ederek zamanla tespih çekmeyi bırakanlar, bırakamasa bile tespihini göstermekten çekince duyarak cebinde saklayanlar (bkz. Arslan, 2011: 81, 93), “Yanlış anlama, sadece stres atmak için kullanıyorum,” gibi açıklamalar yapmak zorunda hissedenler bulunmaktadır. Yine de bu olumsuzlama, Avrupa’nın Protestan kesimlerindeki kadar sert olmamış, binlerce yıllık bu kültür motifi, Türkiye toplumunda oldukça makbul bir yer edinmeyi de başarmıştır.
Zamanla popülerliğini hayli yitirmiş olsa da tespih ustalığı ve ticareti, İstanbul, Erzurum, Urfa, Diyarbakır, Kütahya, Eskişehir, Ankara ve Konya gibi belli merkezlerde yaşamaya devam etmiştir. 2000’li yıllardan itibaren, tespihe olan ilgide yeni bir canlanma olmuştur. Bu dönemlerde, siyasal İslam’ın kitlesel düzeyde örgütlenmesinin sonucu olarak dini pratiklere yoğun bir dönüş yaşanmış, namaz vakitlerinde camilere sığmayan erkek kitleleri, önce sokaklara, kent meydanlarına, sonra geçit ve alışveriş merkezlerine taşmış,11 cemaatlere mensup kadınlar, bulundukları bölgelerde komşularını örgütleyerek dini içerikli, tespihli ev toplantıları düzenlemişler, televizyon dizilerinde ve filmlerdeki bazı “kahramanların” tespihli görüntülendikleri sahneler hızla çoğalmış, geleneği devam ettiren tespih ustalarının yeni usta yetiştirmesi için de bazı destekler sağlanmıştır. Hatta Ocak 2016’da, İstanbul Süleymaniye’de bulunan Siyavuş Paşa Medresesi’nde bir tespih müzesi bile kurulmuştur.
Sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de tespihe ilgide bir artış olduğu anlaşılmaktadır. Bu, dünyadaki muhafazakâr dalgalarla da ilgili gibi görünmektedir. Bugün Amerika’da protesto yürüyüşlerine tespihlerle gelen kürtaj karşıtı gruplar bulunuyor. Bu dalganın Avrupa’da da canlandığı, 2009’da Polonya’nın başkenti Varşova’da eşcinsellerin Onur Yürüyüşüne karşı düzenlenen tespih toplantılarının olduğu, 2017’den itibaren bu tür toplantıların artış gösterdiği anlaşılmaktadır (Burger, 2018). Meryem Ana’nın, Mayıs 1917’de (birinci Dünya Savaşı devam ederken) çobanlık yapan üç genç kıza görünerek savaşların bitmesi için dua etmeleri telkininde bulunmasının 100. yılı vesilesiyle canlanan tespih toplantıları, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde kutlanan Meryem Ana günlerinde farklı gündemlerle düzenlenmektedir. Bu toplantılar, mesela sekülerizme, kürtaja ve hatta Covid 19 salgınına karşı yapılabilmektedir (Burger, 2018). Avrupa’da yaşanan mülteci sorununa karşı da bu türde toplantılar planlanmış, ancak ırkçı bulunduğu için pek destek görmemiştir.
Tespih Sanatı ve Ustalığı: Madde ile Yaratılan Mânâ
Tespih yapımı, bazen altın, mercan, elmas gibi “en iyi, en ilginç, en kıymetli malzemeleri kullanarak” ustaların birbiriyle hüner yarışına girdiği bir zanaattir (Sarıcı, 1996: 2).12 Türkiyeli ustalar, çoğu yurt dışından gelen fosil, maden gibi hammaddeleri işlerken, tespihe oldukça incelikli biçimler kazandırmışlardır. Ustalar, tespihi “okşaya okşaya sabırla tane tane işlerken” adeta kendi ruhlarına da şekil vermişlerdir (Tozlu, 2013: 235). Bazı tespihlerin işlenme tarzından ustasını tahmin etmek mümkündür. Günümüzde ise ustalar, özel tespihlerin imame kısmına kendi imzaları olan işaretler koymaya başlamışlardır. Eskiden tespihe dizilecek boncuk tanelerine çıkrık-kemâne denilen el tornalarında şekil verilirken çok daha emek yoğun olan bu işçilik, 1965’ten sonra elektrikli tornayla ve son dönemlerde de bilgisayarlı tornalarla yapılmaya başlanmıştır (Gürsoy, 2006: 63). 13
Tespih, maddenin mânâ ile buluştuğu bir kutsallık alanı yaratıyor gibidir. Ancak bu kutsallığı, sadece nesnenin dini/manevi bağlamına dayandırmak doğru olmaz; yüzlerce yılın kültür tarihinden damıtılarak gelmiş olmasının, kullanılan bazı maddelerin özelliklerinin ve onlara yüklenen içsel tinsel mânâların, bu maddelerin sanata dönüştürülmesinde gösterilen sabrın ve hünerin14 ve bu hünere gösterilen hürmetin de mutlaka bu kutsiyette payı vardır.15 Bazı dini öğretiler, doğaüstü özellikleri olan mercan, inci gibi malzemelerden yapılmış tespihleri telkin etmiş olsa da bugün piyasayı imitasyonlar ve özellikle Çin yapımı çok sayıda plastik ve diğer ucuz malzemelerden üretilmiş tespihler kaplamış durumdadır.16 17
Dini Amaçlı Tespihler: Kozmik Bir Metafor
İnsanın binlerce yıllık mânâ arayışına kozmik şekli olan bu nesnenin eşlik etmesi aslında pek de şaşırtıcı değil. Kuran’da, kainattaki her şeyin Allah’ı “tesbih ettiği” (Yurdagür, 2011: 528; Elaltuntaş, 2014: 148) ifade edilmektedir. Buna göre suyun şırıltısı, kuşların ötüşü, dünyanın güneşin ve kendisinin etrafında dönmesi gibi bütün varoluş halleri yaratıcının varlığının delâleti olarak yorumlanmaktadır. Tespih, yuvarlak boncukları ve dairesel şekli18 ile bütün bir kozmolojiyi, evrendeki gezegenleri, kâinatın tekrarlayan döngüselliğini resmederken, onu çeken insan da ritmik19 hareketleriyle evrendeki bu kozmolojik döngüye, tevekkül halindeki varoluşuyla iştirak ediyor gibidir.
Tespihlerin başlığındaki semboller gibi boncukların sayısı da dine ve mezhebe göre farklılaşmaktadır. Müslümanların kullandığı 99’luk tespih, Allah’ın 99 güzel sıfatını (esmâ-i hüsnâ) temsilen tasarlanmış, her bir sıfatın boncuklara altın veya gümüş çivilerle nakşedildiği bazı tespihler çok nadide parçalar olarak koleksiyonlarda yerlerini almıştır. 20
Dindar aileler, çocuklarına çok küçük yaşta tespihle dua etme alışkanlığı kazandırmaya çalışabilmektedir. Tespih çekmeleri telkin edilen çocuklara, tespih çekenin mezarına yılanlarla böceklerin giremeyeceği, zira onların mezarının etrafında çektikleri tespihlerden bir halka olacağı ve bu halkanın onları koruyacağı yönünde söylenceler anlatılmaktadır. Soyut düşünme becerisi henüz gelişmemiş çocuklara, elle tutulur, gözle görülür boncuklar aracılığıyla istenilen yönde ibadet alışkanlığı kazandırmak belli ki daha kolay ve cezbedicidir. Althusser, bütün ideolojilerin maddi pratiklere ihtiyaç duyduğunu anlatırken Pascal’ın “Diz çök ve dua et, o zaman inanırsın” sözlerine atıf yapar (1971, 165-168). Bu anlamda tespih, ne kadar soyutlanırsa soyutlansın, semavi dinler de dahil tüm dini pratiklerin maddi temellere ihtiyaç duyduğunu gösteren en somut örneklerden biridir.
Bölgelere göre farklar olsa da genellikle Hindu ve Budistler 108, Katolikler 50 veya 150 boncuklu tespihler kullanmaktadır. Ortodoks tespihlerinde, boncuklardan çok düğümlere başvurulur; bunlar duaların sayısına göre 10, 30, 50 veya 100 adet olabilmektedir. Ayrıca İsa’nın yeryüzünde geçirdiği 33 yılı temsilen 33 taneli tespihler de bulunmaktadır. Manastırlarda, tekke ve tarikatlarda ise 500, 1000, hatta 5000 boncuktan oluşan tespihler kullanılabilmektedir. Suriyeli Aleviler, 40 erenleri temsilen 40 boncuklu tespih kullanırken, Bektaşi tespihlerine, Hz. Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin’i temsilen kırmızı, beyaz, sarı ve yeşil boncuklar yerleştirilmiştir (Gürsoy, 2006: 34).21 2000’li yıllardan itibaren Türkiye orta sınıfında yoga ve meditasyona ilgi duyan insanların artması ile beraber 108 boncuklu Budist tespihi (mala) de Türkiye’de bilinir hale gelmiştir.
Seküler Dünyanın Kutsal ve Zındık Nesnesi
Tespih dini bağlamına sığmayıp oradan taşmış, bazen işlevselliği, bazen estetik cazibesi, bazen de birbiriyle çelişebilen yeni anlamları ile kültür hayatının seküler alanlarına nüfuz etmiştir. Kutsallık ile gündelik amacın iç içe geçtiği, tespihin, manevi güç veren tılsımlı bir nesne şeklinde kullanıldığı alanlar da oluşmuştur. Dolmuş ve taksi şoförleri, stres atmak, sakinleşmek, “sabır çekmek” için ellerinden düşürmedikleri tespihlerle araçlarını süslemekte, uğur ve bereket getirsin, sıkıntılarından kurtarsın, tehlikelerden korusun diye dikiz aynasına22 takmakta veya ikiye katlayarak körüklü vites kolunun üzerine geçirmektedirler. Hatta bu tür amaçlar için üretilmiş nazar boncuklarından yapılmış tespihler bile bulunmaktadır. Bu da tespihin, hayatın seküler alanlarında bile kutsallığından tamamen kopmadığının göstergesidir. Ancak sekülerleşen Türkiye’de sokakta kullanılan tespihler de farklılaşmıştır. Günlük hayatta eli oyalamak amacıyla maskot tespih, efe tespihi, Yunan tespihi gibi adlar alan daha az boncuklu tespihler tercih edilmektedir. Bu amaçla 33’lük tespihleri de kullananlar vardır; ancak, bazı kesimlerde, kutsala saygısızlık olmasın diye, günlük hayatta boncuklardan birini eksilterek kullananlar da olabilmektedir.
Tespih, tıpkı arabesk müzik gibi kent sokaklarında devinen, arada kalmış insanın kimliğinin de parçası olmuştur. Meydan okuma ve gövde gösterisi, delikanlı, sert bir erkeklik, efendi bir duruş, çilekeşlik, sabır (Cengiz, 2017: 97-98) gibi birçok karakter özelliği, bu boncuklara yüklenebilmiştir. “Tekinsiz psikopat” görünümlü minibüs veya taksi şoförleri, camdan dışarı sarkıttıkları ellerinde sallandırdıkları tespih ile “Bana bulaşanın canına okurum,” mesajı vermek suretiyle trafikte öncelik bile sağlayabilmektedir. Tespihini tek tek çekenlerin tevazu sahibi olduğu, sallayanların ise gözdağı verdiği düşünülmektedir. Sallayarak kullanmayı hem tespihe hem de karşıdaki muhataba saygısızlık olarak değerlendirenler vardır.
Tespihin, özellikle 80’li yıllardan itibaren sol muhalif kesimler arasında da giderek popüler hale gelmesi, Murat Belge’ye gündelik hayata dair gözlemlerini yazması konusunda ilham vermiş ve Tarihten Güncelliğe (1997) adlı kitabın ortaya çıkmasına vesile olmuştur. O dönemlerde devrimci ideallerle meşgul solcu erkeklerin parmaklarının arasına sızıp üzerinde konuşmaya gerek bile görmedikleri tespih, Belge’ye göre “bir dizi ilişkiyi, koşullanmayı ve özlemi yansıtıyordu” (1997: 9).23 Tespih, Türkiyelilerin toplumsal kimliğinin temel çelişkilerinden biri olan Doğululuk-Batılılık, kentlilik-köylülük, modernlik-geleneksellik ikilemlerine dair fikir verebilecek bir göstergeydi. Yazarı düşündüren, galiba biraz da Türkiye’de tespihi kimliğinin bir parçası olarak benimseyen kesimin, aslında sol/sosyalist düşüncedeki kişilerin hasmı konumundaki sağ muhafazakâr, gelenekçi, milliyetçi/ülkücü, dindar çevreler olmasıydı. Hatta bu antagonizm, 90’lı yıllarda bizzat devlet tarafından bile kullanılmış, o dönemlerde içişleri bakanı olan Abdulkadir Aksu, “Terörü, eli tesbihlilerle çözeceğiz” diyerek devlet içinde bir dönem, özellikle PKK’ya ve Kürt muhaliflere karşı, Hizbullah örgütlenmesini desteklediklerini itiraf etmiştir.24
Tespihin Cinsiyeti: Erkeğin Elinin Sakızı
Boncuklar, kadınların yoğun ilgi gösterdiği nesneler olsa da tespih, Türkiye’de kamusal alanda neredeyse tamamen erkeklerle özdeşleşmiştir. Sokakta tespihli bir kadın görmek neredeyse imkânsızdır.25 Türkiye’de tespih, hemen hemen her zaman erkekler tarafından, çoğunlukla erkekler için üretilmiş, onların beğenisine sunulmuş, erkek kimliğini tamamlayan bir aksesuar olarak gelişim göstermiştir. Bugün tespih üretimi, ticareti, alım satımı ile ilgilenen kitlenin içinde kadınlar hâlâ çok nadir olarak bulunmaktadır. Buna karşın kadınlar kamusal alanda, toplu taşıma araçlarında, zikirmatik (tespihmatik)26 kullanır hale gelmiştir. Tespihini saklayan erkekler gibi zikirmatiğini avuç içine gizleyen, ibadetini çevredekilere fark ettirmeden yapmaya çalışan kadınlar da olabilmektedir.
Kadınların dini amaçla, bireysel veya toplu halde tespih kullanımı yaygın olsa da bu, daha çok evlerde yapıldığı için sokakta, kahvehanelerde, tespih mezatlarında buluşan erkeklerinki gibi görünür değildir. KONDA araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre kadınların %55,2’si, erkeklerinse %57,7’si tespih kullanmaktadır. Ancak bu oran içinde kadınların sadece %2’si tespihi günlük yaşamda, ibadet dışı amaçlarla kullanmaktadır. Bu oran erkeklerde %28,9’dur (Konda, 2017). Kadınların kullandığı zenne tespihleri genellikle daha küçük tanelerden yapılmıştır (Bozkurt, 2011: 531). Evlerde yapılan tespih toplantıları, tıpkı türbe ziyaretlerinde olduğu gibi, dindar kesimlere mensup kadınların meşru sınırlar içerisinde sosyalleşebilmelerine imkân sağlamıştır. Tespihi dini amacının dışında, evinde, ofisinde, boyun veya bileğinde nadir de olsa aksesuar olarak kullanan kadınlar da vardır. Ancak kolyeye çok benzediği halde tespihin takı yapılmaması gerektiği, bunun uğursuzluk getirdiği yönünde rivayetler de bulunmaktadır.27 Bu, Atatürk’ün hediye ettiği kehribar tespihi kolye gibi boynuna takan Fikriye Hanım’ın hazin ölümü ile de ilişkilendirilmektedir.
Bir erkeğin başka bir erkeğe armağan ettiği, bir kuşaktan diğerine aktarılan tespihler, bazen sessizce Yılmaz Güney’in Paris’teki mezarının ayak ucundaki ahşap kutuya bırakılmış, bazen de Almanya trenine binen birine verilip gurbetteki oğula yadigâr gönderilmiştir. Moskova’da sürgündeyken ölen sevgilisi Nazım Hikmet’e gönderdiği siyah renkli, ucu kahverengi püsküllü tespihin eline geçip geçmediğini bir türlü öğrenemeyen Semiha Berksoy, ancak ölümünden yıllar sonra Yön dergisinde çıkan “Son Otobüs” şiirini okuyunca bunların şaire ulaştırıldığından emin olabilmiştir (Özbilgen, 1985: 183-184).
Tespih, kamusal alanda çok farklı erkeklikleri simgeleyen bir nesnedir. Hem dindarlığın hem beyefendiliğin hem de serseriliğin, “köyden gelip kendini yenileyememişliğin” işareti olabilmiştir. Aynı zamanda külhanbeyliğin, kabadayılığın, delikanlılığın, erkeklik raconunun, bıçkınlığın, maçoluğun göstergesi olarak, özellikle yoksul erkeklerin kimlik işaretidir. Osmanlı’da kabadayılar için bir saygınlık ve güç göstergesi olmuştur; özellikle efeler bu amaçla, 15, 17, 19 gibi standart dışı tane sayısına sahip tespihler kullanmışlardır (Elaltuntaş, 2014: 158). Tespihi ile sokaklarda caka satan, “hapisten yeni çıkmış psikopat” gibi tehditkâr bakışlar atan, tespihini insanların gözüne sokan, kahvehanelerde, mahalle köşelerinde takılan genç erkeklerin zamanla başıboş, işsiz-güçsüz, “alaturka” ve “yaramaz” kişiler olarak damgalanması, tespihin de bir serserilik işareti olarak algılanmasına yol açmış gibidir. Ancak tespihi erkek kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak algılayan kesimler, aynı tespihe kendi çevrelerinde olumlu anlamlar yüklemeyi sürdürmüşlerdir. Mesela ülkücü, milliyetçi grupların, erkek çetelerinin, “Mercedeslerle gezip gözlüklerle şekil yapmayız biz; tespihle gezer takım elbisemizle havamızı basarız,” gibi ifadelerinde, tespih aracılığıyla kendi kimliklerini onayladıkları görülür. Ancak 80’li yıllarda yeraltı işleriyle meşgul olup hem Mercedes arabalarla gezip hem de tespih çeken, boynundaki altın zincirle “Magandayım ama para bende” diyen gösterişçi yeni bir kesim de kent hayatında görünür hale gelmiştir. Özal döneminde palazlanan, karanlık işler çeviren bu kesimin 90’lı yıllarda bazı üniversite kampüslerinde mevzilendiği bile olmuştur.
Kimi erkek için “Tespih, elin sakızıdır” (Gürsoy, 2006: 53), kimi “Dert çekme, tespih çek” diye nasihat eder, kimi de mesela “Dişlerini tek tek söker tespih yapar, çekerim” diyerek hasımlarına gözdağı verir. Bu amaçla kullanılan tespihler genellikle siyah boncuklu olagelmiştir (Arslan, 2011: 72). Ancak 2000’li yıllarda bu tespihler de çeşitlenmiştir. Mafya lideri Sedat Peker’in çevresindeki insanlara altın, inci, vb. tespihler hediye etmesi (Arslan, 2011: 114), bu kişilerin de hediye tespihleri özellikle topluluk içinde göstere göstere çekmesi, bir grup aidiyeti, güç ve zenginlik ifadesidir. Bu anlamda, “arkasına güvendiği” için hukuk tanımayan kişilerin de sembolüdür tespih. 26 Nisan 2022’de Osman Kavala ve diğer Gezi Davası tutuklularına cezalar yağdıran hakimlerden biri, imzaladığı hukuken tartışmalı kararın ardından gün boyunca Çağlayan Adliyesi koridorlarında tespih sallayarak volta atarken, etrafındakilere, siyasi aidiyetini, bu aidiyetten elde ettiği gücü göstermeye çalışmıştır. Öte yandan, taraftarı olduğu futbol takımının renklerinden oluşan boncuklarla tasarlanmış tespihlerle dolaşarak, bu nesneyi bambaşka bir kimlik ve aidiyet göstereni olarak kullanan erkekler de vardır.
Kırsalda, köy kahvelerinde ise tespih, erkekler için özellikle işlerin hafiflediği dinlenme dönemlerinde kendilerini oyalayacakları bir eğlence ve vakit geçirme aracıdır. Köy ve kasaba kıraathanelerinde ellerinde tespih ile zamanın akışına usulca eşlik eden yaşlı erkekleri görmek hâlâ mümkündür. Tespihle eli oyalamak, bağımlılıklara karşı, mesela sigarayı bırakırken yaşanan stresle baş etmek için de başvurulan bir yoldur. Hapishanelerde de volta atan erkeklerin gerginliğini, can sıkıntısını atmasına yardım eder. Buralarda ayrıca el işi olarak tespih yapımı, gelir elde etmek için başvurulan yollardan da biridir.
Tespihin Sınıfsal Çağrışımları
Tespih basit bir yapıdadır; tespih çekmek de vakti olan herkesin yapabileceği basit bir etkinliktir. Yoksul olup zekât veremeyecek, hacca gidemeyecek olanlar, okur yazar olmayanlar, çocuklar, körlük gibi fiziksel engelleri olanlar da dahil hemen herkes, sadece tespih çekmek suretiyle kolayca ibadete/cemaate katılabilir. İmkânları çok kısıtlı olanlar bile ucuz bir tespih ile bu pratiğe dahil olabilir. Buna rağmen tespihin kendisi çoğu zaman bir sınıf, aidiyet, güç ve mevkii göstergesi olmuş, boncukların ve diğer parçaların malzemesi sınıf ve mevkiiye göre farklılaşmıştır (Miller, 2002: 105).
Necdet Sakaoğlu, sabır, zaman ve keyif üçlüsü olarak adlandırdığı tespih, saat ve tabakanın, bir dönemin insanları için varsıllık göstergesi olduğuna işaret eder (2010: 13). Aslında dini öğretiler, tespihin art arda dizilmiş bir örnek boncukları ile insanların cemaat olması arasındaki sembolik benzerliği vurgulamış (Değirmenci, 2018: 163). “Tespih taşının kıymeti ile zikrin kıymeti artmaz” gibi özlü sözlerle mütevazi ve alçakgönüllü olmak telkin edilmiş olsa da zenginler, özel taşlar ve değerli madenlerden tespihler yaptırarak kendi imtiyazlı konumlarını vurgulamışlar. Çok özel ve değerli tespihlere sahip olmak, erkekler arasında bir statü ve güç göstergesi olmuştur. Buna karşılık yoksul erkekler de görece ucuz tespihlerle kendi mahallerinde başka türlü güç gösterilerine girmişlerdir. Yenilgiyi kabul eden bazı erkeklerse pahalı tespih alamadığını, ucuz tespihlerle ortamlara girmek istemediğini ifade edebilmektedir (Arslan, 2011: 100).
Tespih Benzetmeleri: Hayatta, Sanatta, Sinemada ve Edebiyatta Tespih
Tespih, şekli itibariyle çok farklı alanda çeşitli benzetmelere konu olmuştur. Günlük yaşamdan müzik ve edebiyata, hatta tıp gibi profesyonel alanlara dek çeşitli bağlamlarda tespih benzetmeleri ile karşılaşmak mümkündür. Mesela doğada boncuksu görünümdeki şeyler, tespih çiçeği, tespih böceği ve tespih ağacı28 gibi adlarla anılmaktadır. Tıpta bazı bulguları adlandırmak için de tespih metaforuna başvurulmaktadır.29 Ayrıca tespih çekmenin el ve parmaklardaki romatizmaya iyi geldiği düşünülmekte (Tekin, 2014: 14), kolunu, bileğini kıranlara ise parmak egzersiz olarak tespih çekmeleri önerilmektedir.
Tespih, hem divan ve halk edebiyatında hem de günümüz edebiyatında sıkça kullanılan bir analoji unsurudur. Divan şiirinde şarabın, toprağa dökülen son yudumu, sevgilinin dişleri, onun için dökülen kanlı gözyaşları, tespih tanelerine benzetilir (Yılmaz 2012: 2136-2142). Tespih, Yunus Emre, Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Mevlana, Ömer Hayyam gibi halk edebiyatının ve tasavvufun önemli isimlerinin dizelerinde de yer bulmuş, türkü, şiir, mani ve bilmecelere, hatta fıkralara konu olmuştur (bkz. Elaltuntaş, 2014: 161-166). Tespihe dizilen her bir boncuk bazen bir gezegen, bazen bir insan, bir hayat veya geçip giden an, bazen de günler, aylar, yıllar, gökyüzündeki yıldızlar veya asırlar olabilmektedir. Aşık Veysel’in Asırlar Elinde Bir Tespih Gibi adlı türküsü, Tayfun Soydemir’in Hayatı Tespih Yapmışım, Sallıyormuşum30 adlı şarkısı, Necip Fazıl Kısakürek’in “Yıldızları tesbih tesbih” çeken yiğit erleri bu tür örneklerdendir. Tespih boncuğu gibi dizilmiş olmak, insanların veya nesnelerin yan yanalığını, zamanın art ardalığını, tarihi olayların peş peşeliğini anlatmakta kullanılabilmektedir. Tespihin ipinin kopması, boncukların dağılması ise insanların veya düşüncelerin savrulup darmadağın olduğu bir kaos metaforudur. Günümüz şiirinde de sıkça geçer tespih. Mesela Attilâ İlhan’ın Ağır Kan Kaybı (1987: 27), kopan bir tespihin taneleri gibi savrulmuşluğu, Turgut Uyar’ın Yasin Efendi (2011: 20) ve Kankentleri (2011: 189), Batı’nın içindeki Doğu’yu, kentteki köyü ifade ederken, Didem Madak’ın Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım? (2016: 35) şiiri yalnızlığı anlatır. Mıgırdiç Margosyan’ın anılarından hareketle bir zamanlar Diyarbakır’daki çok kültürlü yapıyı anlattığı Tespih Taneleri (2008) isimli biyografik eserinde de geçer tespih: Margosyan’ın babası, Diyarbakır’da kalan Ermenileri saymak için kehribar tespihinin tanelerine başvurur. Bu sayım esnasında her bir tane, tehcirden kurtulabilmiş bir Ermeni’nin yerini tutar (2008: 123- 124).31 Seyfettin Ünlü’nün, Menemen olaylarını sorguladığı Cam Tespih (1995) adlı eserinde olduğu gibi muhafazakâr kesimin edebiyatında da sıkça başvurulan bir analojidir tespih.
Erdem yolunda bir araç olarak görülen tespih ile içsel bir yolculuğa çıkarak, kişinin içindeki hakikate ve ilahi güce ulaşacağı (Henry & Marriott, 2003: 9-20) ve şerden uzak duracağı varsayılmış olsa da bunun riya içinde yapılabileceği de asırların tartışma konusudur. Divan şiirinde tasvir edilen Zahit karakteri, tespih çekerek inançlı ve ahlaklı görünmeye çalıştığı için kınanan, ikiyüzlü ve biçimci biridir (Yılmaz, 2012: 2134-2142). İkiyüzlü ve çıkarcı sofu tiplemesi, çağdaş edebiyatta ve sinemada da sıkça resmedilmiştir. Orhan Kemal’in Vukuat Var (1958), Hanım’ın Çiftliği (1961), Kanlı Topraklar (1963) romanlarındaki Kabak Hafız, Yaşar Kemal’in İnce Memed’indeki Abdi Ağa, Halide Edip’in sinemaya da uyarlanan Vurun Kahpeye (1926) adlı eserindeki Hacı Fettah Efendi böyle karakterlerdir; kendi menfaatleri için dini ve insanları suistimal ederler. Cemil Meriç, bu tür riyakârlıkları eleştirirken “İkiyüzlü bir hayvan oldu Osmanlı. Tanrı’yı ve kulu aldatan bir panayır gözbağcısı. Elinde tespih, evinde oğlan, dudağında dua,” ifadelerine yer verirken cumhuriyet devrinin de yeni ikiyüzlülükler yarattığından dem vurur (2000: 355). Takva filmi (2006), 2000’li yıllar Türkiyesi’nde, dindar çevrelerdeki bu ikiyüzlülüğün giderek büyüyen bir sistem sorununa dönüşmüş halini resmeden oldukça çarpıcı bir örnektir. Cemaat düzeneğine eleştirel bir perspektiften bakan bu filmde ve sonrasında siyasi müdahalelerle, siparişle hazırlandığı anlaşılan Uyanış Büyük Selçuklu, Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid adlı TV dizilerinde, psikanalitik okumalara oldukça müsait, görkemli zikir sahnelerine, ibadet ederken esrime haline geçen erkek topluluklarına yer verilir.
Sekülerleşen Türkiye’nin Yeşilçam filmlerinde tespihli, sakallı, dindar karakterler, sıklıkla vatan haini, düşman işbirlikçisi veya zalim patron, ev sahibi, toprak ağası şeklinde resmedilmiştir (Koç, 2016:199-210; Güneş, 2018: 212). Bu elbette dönemin hakim ideolojisi ile de ilgilidir. Politik İslam’ın yükselişiyle beraber bu defa da özellikle STV, Kanal 7 gibi dini içerikli yayın yapan kanallarda sakallı, eli tespihli, dudağı dualı dindarların olumlu tipler olarak gösterildiği sahneler çoğalmıştır. AKP siyasetinin medya sektörünü tahakküm altına alması ile anaakım kanallarda gösterime giren popüler dizi ve filmlerde de benzer müdahaleler olmuş, bu defa da dini motiflerin ve mütedeyyin kişilerin özellikle olumlandığı örnekler vurgulanır olmuştur.32
Arzu Nesnesi, Fetiş Objesi Olarak Tespih ve Boncuklar
Dualar bugün dijitalleri bile üretilmiş zikirmatiklerle yapılabiliyor olsa da tespih, albenili boncuklarıyla bir arzu nesnesi olmayı sürdürüyor. Tespih sevdalıları, elde çekiminden “lezzet almak”tan, dokunma, koklama ve şıkırtılarını duymanın zevk vermesinden, boncukların çıkardığı sesle rahatladıklarından, dinlenerek sakinleştiklerinden söz ediyor. Koleksiyoncular ve ustaların tespih yapımında kullanılan materyaller aracılığıyla bir tür otantisite inşa ettikleri, hatta malzemenin otantikliğinin “bazı durumlarda mistik haller alabilen bir materyal fetişizmi”ni güçlendirdiği, özel tespihlerin, dini bağlamının dışında koleksiyoncuların elindeyken de adeta başka tür bir kutsallık kazandıkları anlaşılıyor (Değirmenci, 2018: 162-163).
Tespih ustalığı geleneksel olarak babadan oğula geçen, usta çırak ilişkisiyle öğrenilen bir meslek olsa da sırf tespih sevdası ile zaman içinde bu işe girmiş insanlar bulunabiliyor. Bazı tespihlere özel bir bağlılık duyulduğu, kişinin tespihle hemhâl olduğu, tespihin de sahibinin de zaman içinde olgunlaştığı ve kendini bulduğu düşünülüyor. Tespih sevgisiyle tespihlerle vakit geçirmekten özel bir zevk alan insanlar, bazen yiyeceğinden, üstüne başına kıyafet almaktan kısarak çok değerli tespihlere gözlerini kırpmadan ciddi paralar yatırabiliyor (bkz. Arslan, 2011: 74).
Bugün tespih sevdalıları, pek çok ilde kurulan tespih pazarlarında veya mezatlarda buluşarak tespih alışverişi yapmaktadır; tespihe yönelik yoğun ilgiyi tiryakilik olarak tanımlayanlar dahi bulunmaktadır (Tozlu, 2013: 226, 236). Tespihlerin ilgi istediği, boncukların çatlamaması için kullanmak ve ara sıra bakım yapmak, çamura yatırmak gibi özel bazı işlemler gerektiği, hatta kullanılmayan tespihlerin küstüğü, “çekilmeyen tespihin fakirlik getireceği” düşünülmektedir (Gürsoy, 2006: 90; Elaltuntaş, 2014: 155). Tespihlerine isim takmak suretiyle aralarındaki bağı daha özel bir noktaya taşıyanlar bile olabilmektedir (Arslan, 2011: 106). Yetişkin erkeğin oyuncağı (Sakaoğlu, 2010: 17) olarak tanımlanabilecek bu nesnenin, psikanaliz literatüründe, bastırılmış anal erotik arzuların örtük bir şekilde tatminini sağladığı için cezbedici olduğu yönünde görüşler de belirtilmiştir (Carroll, 1987).
TV’de yayınlanan dizilerde kullanılan toka, yüzük, kolye, tespih gibi nesnelerin, Hürrem yüzüğü, Sıla tokası, Zaza tespih gibi adlarla piyasaya sürülmesi ve arzu nesneleri olarak bazen beklenmedik bir talep görmesi de 2000’li yıllarda ortaya çıkmış yeni bir olgudur. Genç kadınların ve erkeklerin varlık gösterme, başkalarını etkileme, kendini ifade etme arayışları, piyasaya sürülen bu nesneler aracılığıyla yönetilmektedir. Mesela genç erkeklerin, film ve dizilerde izledikleri karakterlerden etkilenerek, güç ve erkeklik sembolü olarak gördükleri tespihi kullanmaya yöneldikleri anlaşılmaktadır.33
Bugün özellikle genç erkeklerin kimlik ifadesi için kullandığı araçlar çeşitlenmiş, cep telefonlarının yaygınlaşması, vücuda yapılan dövmelerin normalleşmesi, takı çeşitliliğinin artması, erkeklerin görece rahat saç uzatabilmesi, tespih ile ifade edilmeye çalışılan şeylerin başka kanallar bulmasını sağlamıştır. Buna rağmen tespih, kültür hayatımızda varlığını sürdürmektedir. Tespihin toplumsal anlamları, Batılılaşmaya, kentleşme süreçlerine, İslami veya seküler dalgalanmalara göre yeniden şekillenmiştir. Bu nesne, dönemin ihtiyaçlarına göre yeni anlamlar ve yeni şekiller alarak hayatımızdaki varlığını sürdürecek gibidir.
Althusser, L. (1971). Lenin and Philosophy and Other Essays. New York: Monthly Review.
Arslan, K. (2019). Türkiye’de Tespı̇h Kullanımının Toplumsal Temellerı̇ (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul: Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Programlar Enstitüsü.
Beaven, L. (2020). The Early Modern Sensorium: The Rosary in Seventeenth-Century Rome. Journal of Religious History, 44(4), 443-464.
Belge, M. (1997). Tarihten Güncelliğe. İstanbul: İletişim.
Boss, S. J. (2007). Telling the Beads. T. Beattie & S. J. Boss (Der.) içinde. Mary: The Complete Resource. (385–394). New York: Continuum.
Bozkurt, N. (2011). Tespih. (529-32). Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt 40. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Burger, J. (2022, 22 Şubat). Why Catholic Men Around The World Are “Rallying” Behind The Rosary. Angelus. https://angelusnews.com/faith/trending-the-rosary/
Carroll, M. P. (1987). Praying the Rosary: The Anal-Erotic Origins of a Popular Catholic Devotion. Journal for the Scientific Study of Religion, 26(4), 486-98.
Cassin, R. (2013, Haziran 26). The Socialist with Rosary Beads. Eureka Street, 23(12). https://www.eurekastreet.com.au/article/the-socialist-with-rosary-beads
Cengiz, A. K. (2013). Dolmuş İçi ve Dışı Nesneler ve Yazılar Aracılığıyla Kimliğin İfşası. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Dergisi, 25, 89-116.
Değirmenci, K. (2018). Türkiye’de Tespih Koleksiyonu Kültürü: Malzeme Fetişizmi ve Otantisite İnşası. Yedi, 20, 161-171.
Elaltuntaş, Ö. F. (2014). Parmak Uçlarındaki Kültürel Hazine: Tespih. Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4 (7), 145–70.
Eliade, M. (2017). Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1. İstanbul: Alfa.
Gomigyan, V. (1993). Tespih Taneleri. İstanbul: S. Haç Tıbrevank L. Yetişenler Derneği.
Güneş, A. (2018). Medyanın Olumsuz Din Algısına Etkisi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi The Journal of International Social Sciences, 28 (1), 203–16.
Gürsoy, D. (2006). Tespih: Parmak Uçlarındaki Huzur. İstanbul: Oğlak.
Henry, G. & Marriott, S. (2003). Perlen des Glaubens. Zoe Weller (Çev.). Münih: Kailas.
İlhan, A. (1987). Korkunun Krallığı. Ankara: Bilgi.
King, R. (2019). The Reformation of the Rosary Bead: Protestantism and the Perpetuation of the Amber Paternoster. S. Ivanič, M. Laven & A. Morrall (Der.) Religious Materiality in the Early Modern World. Amsterdam: Amsterdam University Press.
Koç, M. (2016). Değerler Psikolojisi Perspektifinden Türk Sinemasında Din Görevlisi İmajı: “Değer-Yoksun Dindarlık” Tipolojisi Bağlamında Semantik Analizler. DEUİFD Din Piskolojisi Özel Sayısı. 191-249.
KONDA (2017). Temmuz’17 Barometresi: Siyasal ve Toplumsal Araştırmalar Dizisi (78).
Madak, D. (2016). Ah’lar Ağacı. İstanbul: Metis.
Margosyan, M. (2008). Tespih Taneleri. İstanbul Aras.
Meriç, C. (2016). Jurnal, Cilt 1. İstanbul: İletişim.
Miller, J. D. (2002). Beads and Prayers: The Rosary in History and Devotion. Londra: Burns & Oates.
Mitchell, N. D. (2009). Mystery of the Rosary: The Marian Devotion and the Reinvention of Catholicism. New York: New York University Press.
Nas, E. (2005). Günümüz Konya’sında Yaşayan Bazı Sanatlar (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özbilgen, F. (1985). Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum. İstanbul: Broy.
Sakaoğlu, N. (2010). Tespih Söyleşisi. B. Serdar Neziroğlu (Ed.) içinde. Türk Tespih Sanatı. Neziroğlu Koleksiyonu. Cilt 1. (13-17). İstanbul: MAS.
Sarıcı, N. (1996). Dua Taneleri. İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat.
Sarıcı, N. (2013). Tespih Üzerine Notlar. Mehmet Çebi Koleksiyonundan Zikir Taneleri. (8-17). İstanbul: MAS.
Tekin, K. H. (2014). Sabırla Selametle Tane Tane: Osmanlı Kültüründe Tesbih ve Hüsnü Dikeçligil Tesbih Koleksiyonu. Kayseri: Orka Matbaa.
Tozlu, N. (2013). Kültürümüzde Çerçi Esnaflığının Son Örneklerinden “Tespih Çerçiliği.” Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(1), 209-44.
Tutal, R. (1994). Türk Din Musikisinde Na‘t, Tesbih ve Temcidler (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Uludağ, S. (1994). Edhemiyye. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi 10. (421). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Uyar, T. (2011). Büyük Saat. İstanbul:Yapı Kredi.
Ünal, Y. (2012). Tesbih Kavramı Üzerine. Dini Araştırmalar, 15(41), 163-184.
Ünlü, S. (1995). Cam Tesbih. İstanbul: İlke.
Yılmaz, K. H. (2012). Divan Şiirinde Tesbihe Dair. Turkish Studies – International Periodical for The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 7(1), 2131-2144.
Yurdagür, M. (2011). Tesbih. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt 40 içinde. (527-528). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Kapak görseli: Süleymaniye Camii’nde tespihler, 2011. Kaynak: Flickr / @beggs []
- Sözcük, Sübhanallah şekli ile Allah’ı övme ve yüceltme ile özdeşleşmiştir.
- Dua anlamına gelen tsepa sözcüğünden türetilmiştir.
- Tespihe, İngilizce’de rosary, İtalyanca’da rosario, Almanca’da ise Rosenkranz denmektedir. Bunlar, Latincede gül bahçesi ve gül çelengi anlamına gelen rosarium sözcüğüne dayanmaktadır (Gürsoy, 2006: 13). Tespihin gül ile ilişkilendirilmesine dair pek çok rivayet vardır. Mesela söylenceye göre bir keşiş dua ederken elindeki tespih, aniden güllerden bir çelenk şekline dönüşmüştür (Miller, 2002: 14). Ayrıca adına özel tespih duası olan Meryem Ana, Hıristiyan mistisizminde dikensiz gül olarak betimlenmektedir. Söylencelere göre Meryem, dönem dönem bazı kişilere görünüp onlara tespihle dua etmeyi telkin etmiştir (bkz. Miller, 2002: xiv-xv; Beaven, 2020: 447).
- Luther ve diğer reform yanlıları, tespih dualarıyla şekillenen Meryem Ana kültünü, mekanik bir şekilde pek de düşünmeden dua edilmesini eleştirdikleri halde bu bölgelerde Meryem Ana imgesini korumayı tercih ediyorlar; Luther’in kendisi bile tesbihle görülüyor (King, 2019: 195).
- Baltık denizinden çıkarılan ve hastalıklara karşı ilahi bir silah olarak kullanılan kehribar (King, 2019: 196-204), tesbih yapımında tercih edilen en makbul materyallerden biridir. Bu materyal, Türkiye’de de çocukları koruduğu, boğazdaki şikayetlere iyi geldiği, diş çıkaran çocukları rahatlattığı düşüncesiyle yaygın olarak kullanılmaktadır. 40. gününü dolduran bebeklerin yıkandığı suya, bereket amacıyla 40 adet para, fındık, taş, boncuk ve tesbih tanesi atanlar vardır (Nas, 2005: 180).
- Hindistan’ın tanrı ve tanrıçaları ellerinde tesbihle resmedilmiştir: Mesela dört elli Brahma’nın sağ ön elinde, sekiz elli Durças Tanrıçası’nın ikinci sol elinde tesbih bulunur (Gürsoy 2006, 17).
- Tespih, ünlü tablolarda da yerini almıştır. Mesela Hollandalı ressam Jan van Eyck’ın Arnolfini’nin Düğünü ve Çeşmedeki Madonna tablolarında tespih de bulunur. Ancak Katolik Kilisesi, tespihe ancak 1520’de izin verir. Hıristiyan Avrupa’nın, Osmanlı donanmasına karşı ilk defa 1571’de İnebahtı Deniz Savaşı’nda galip gelmesi, Hıristiyanların, papanın çağrısı üzerine tesbihle dua ederek Meryem Ana’ya yakarışlarına bağlandığı için özellikle bu savaştan sonra tespih, Katolik Kilisesi’nde önemli bir unsur olur; Almanya ve İtalya’da, hem kadınlar hem de erkekler arasında tespih kardeşlikleri kurulur, kiliselerde tespih duaları için ayrı bölümler oluşturulur (Beaven, 2020: 448-450).
- Kızılderililer, içinde arketipsel koruyucu güç barındırdığını düşündükleri boncukları büyük ruhların hediyesi olarak görüyor, doğaüstü alemin gizemleriyle ilişkilendiriyor, bununla ruhu görebileceklerini düşünüyorlar; Meksika Kızılderilileri, boncukları bugün de tinsel/kutsal özelliğinden ayırmadan ticarette, dini törenlerde, şarkı söylerken kullanıyorlar (Henry & Marriott, 2003: 99-105). Tespih/boncuk işçiliğinin kendisi Latin Amerika’da kutsal bir etkinlik olarak değerlendiriliyor. Mitler ve inançları, boncuk işleme yoluyla aktarıyorlar. Kızılderililere göre yaratmanın kendisi bir ibadet; kişi ürettiği kültür ürünü yoluyla kendini, bu nesneyi vereceği kişiye adamış oluyor. Boncuklarla çalışırken iyi şeyler düşünmek, doğayla tefekkür halinde olmak, doğaüstü alemden gelen bir hediye olarak boncukları onurlandırmak gerektiği düşünülüyor. Boncuklarla süsleme de Kızılderililerde dua seremonisinin önemli bir şeklini oluşturuyor. Bu işlemelerde sık sık doğa desenleri ve Irokesen ağacı (yaşam ağacı, bilgi ağacı) gibi kozmolojik semboller kullanılıyor. Dua eden kadınların boncuklarla işlediği doktor çantaları, şifacılıkta ve erginlenme törenlerinde kullanılıyor (Henry & Marriott, 2003: 99-102).
- O dönemlerde tespih, önemli bir kimlik ve vasıf göstergesi de olmuş, mesela hekimler eldeki mikropları öldürdüğü düşünülen hindistan cevizinden yapılma kuka tesbihi, tüccarlarsa genellikle deve kemiğinden tespihi kullanmışlar.
- Bu konuda yaygın rivayetlerden biri Sultan Ahmed Camii’nin kaç kişi alacağını merak eden I. Ahmed’in cuma namazına ilk gelenlere, camiye girerken ve çıkarken verilmek üzere iki farklı tespihten 200.000 adet yaptırtmasıdır (akt. Bozkurt, 2011: 531). Bu rivayet, o dönemlerde İstanbul’da tespih ustalığının ne kadar yaygın olduğunun, bu kadar çok tespihin kısa sürede kolayca temin edilebilmesinin kanıtı olarak aktarılmaktadır.
- Bu dönemlerde, otobüslerde bile namaz kılmaya başlayanlar olmuştur.
- Tespih ustaları arasında kazanç bakımından ciddi farklar olduğu, belli bir çevre edinmiş kişilerin iyi kazandığı; ancak, bu işe gönül vermiş olup küçücük, izbe atölyelerde göz nuru döken bazı ustaların geçinmekte zorlandıkları, ek başka işler yapmak zorunda kaldıkları anlaşılmaktadır (Nas, 2005: 199-200).
- Yapıldığı nesnenin tarihine, gösterişine, kokusuna, ustanın sanatkârlığının eklenmesi, bazı tespihleri paha biçilmez kılmıştır. Bazı tesbihlerin biricikliği ise bazen tarihte önemli bir kişinin kullanmış veya hediye vermiş olmasından, bazen de malzemenin bulunup aynısının bir daha yapılamamasından kaynaklanmaktadır.
- Tespih ustaları, tespihlerin üzerine Selçuklu ve Osmanlı motifleri veya kendi zevklerine göre geometrik şekiller, yazılar veya gül, lale, karanfil gibi çiçek desenleri işleyebilmektedir (Nas, 2005: 194).
- Kutsal kabul edildikleri için Kudüs, Kâbe ve Kerbela gibi yerlerin topraklarından üretilmiş tespihler bile vardır (Sarıcı, 2013: 8). Ayrıca kadim yöntemlerle, tamamen el işçiliğiyle üretilmiş tespihler, hasar görmüş bile olsalar otantiklik arayışının giderek arttığı bir piyasada özel bir değer taşımaktadır. Boncuklardaki malzemelerin renk ve özellikleri, astrolojik bağlantılar açısından da önem taşımaktadır; mesela sarı ve kırmızı tonların, kalbi temizlediği ve güçlendirdiği, dişil enerjiyi temsil ettiği düşünülmektedir (Henry & Marriott, 2003: 106). Tespih satıcıları, boncuklarda kullanılan malzemeye göre tespihin huzur ve mutluluk verdiğini, tasayı unutturduğunu, vücuttaki elektrik ve gerginliği azalttığını, depresyona, zehirlenmelere, guatr, astım, tüberküloz gibi rahatsızlıklara iyi geldiğini, eldeki mikrobu öldürdüğünü, mideyi kuvvetlendirdiğini, insandaki negatif enerjiyi alıp sevgi aşıladığını, özgüven sağladığını, zihni dinç tuttuğunu, odaklanmayı sağladığını, sabır ve tevazuyu öğrettiğini ve daha pek çok şeyi ileri sürebilmekteler (Tozlu, 2013: 230).
- Tespih alırken aldatılmamak için boncuklara zarar vermeden, gerçeğini imitasyonlarından ayırmak da bugün özellikle usta ve koleksiyonerlerin önemli meselelerinden biridir; bu konuda çeşitli test yöntemleri geliştirilmiş bulunuyor.
- Türkiye’de, tespih ustalığının yanı sıra tespih çerçiliği, tespih koleksiyonculuğu, tespih falcılığı gibi başka uğraşlar da varlığını sürdürmektedir. Bugün hâlâ pek çok kent ve kasabada sokak tezgâhında tespih satan çerçilerle karşılaşmak mümkündür. Koleksiyonerlerin, bazen bir araba veya konut değerinde olabilen, manevi değerine ise paha biçilemeyen çok nadide tespihlerin korunmasında önemli bir rolü olduğu anlaşılmaktadır. Eskiden koleksiyonerlerin, tespihleri sadece kendileri için sakladıkları, ellerindeki bilgileri paylaşmaktan sakındıkları düşünülürken bugün tersi yönde çabaların da olduğu görülmektedir. Tespih ayrıca kehanette bulunmak için de kullanılan sihirli nesnelerden biridir. Püskül kısmı kıblenin yönünü bulabilmek için kullanılırken, daha sonra bunun falcılığa döndüğü tahmin edilmektedir. Tespih falcılığında, dua ve ayetlere başvurulmakta, püskülün hareketine göre niyet edilen dileğin olup olmayacağına, işlerin rast gidip gitmeyeceğine bakılmaktadır. Bir işin hayırlı olup olmayacağı konusunda istihare amacıyla da tespih tanelerine başvurulduğu olmaktadır (Gürsoy, 2006: 35).
- Halka şekli, tarihöncesi ritüel ve inançların, çağdaş arkaik kültürlerde yaşadığının işareti olarak değerlendirmektedir (Eliade, 2017: 39).
- Tespihle yapılan ibadetin kendisi melodik, ritmik bir etkinlik olsa da ayrıca tespih sözlerinin bestelenmesi suretiyle dini musiki alanında da eserler verilmiştir (Tutal, 1994).
- Müslümanlıkta “Allah’ı tesbih etmek” ile 99 sıfatını tekrarlayarak Allah’ı anmak amaçlansa da bugünkü yaygın pratikte sırasıyla 33’er kez Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahüekber denerek tesbih çekilmektedir.
- Tespih ustaları, ürettikleri tespihleri kendi inanç sistemlerine göre de tasarlayabilmektedir. Mevlevilik, Kadirilik, Edhemilik gibi İslam’ın ezoterik biçimlerinde de tespihlerin dizaynı ve kullanma şekli değişebilmektedir (Nas, 2005: 190). Mesela Mevleviler tespihi öperek alıp yine öperek yerine koyarken (Tozlu, 2013: 239), Edhemîler, boyunlarında tesbih ile ilâhi okuyup coşmaktadır (Uludağ, 1994: 421).
- Latin Amerika kültüründe de araba aynasına asılan tespihin, kişiyi günlük problemlerden kurtararak uyumlu ve dengeli yapacağına, zihni sakinleştireceğine inanılıyor (Henry & Marriott, 2003: 105).
- Dünyada da benzer örneklerin olabildiği, Avusturalyalı bir sosyalistin Katolik tespihi kullandığı konusunda bkz. Cassin, R. (2013, 26 Haziran). The Socialist with Rosary Beads. Eureka Street, 23(12). https://www.eurekastreet.com.au/article/the-socialist-with-rosary-beads
- AKP’nin gözdesi: Kim bu Abdülkadir Aksu? Sol. https://haber.sol.org.tr/haber/akpnin-gozdesi-kim-bu-abdulkadir-aksu-311534
- Polislikten ihraç edildikten sonra çete kurarak eğlence mekânlarını haraca bağladığı iddia edilen ve mafya lideri Sedat Peker ile eğlence mekânı Reina’nın sahibine meydan okuduğu için dikkat çeken “Hanımağa” lakaplı Güniz Akkuş, kamusal alanda erkeklere özgü tespih kullanımıyla görüntü veren nadir örneklerdendir. https://halktv.com.tr/gundem/kendi-agzindan-en-kapsamli-roportajhanim-aga-lakapli-guniz-akkus-kimdir-653781h
- Başlangıçta sade olan zikirmatikler, zamanla farklı renklerle, taşlarla bezenerek gösterişli hale getirilmiştir. Bunların yüzük şeklinde takılabilen, akıllı telefon ve bilgisayarlara indirilebilen biçimleri de üretilmiştir. Ancak tespihin binlerce yıldan süzülerek gelen kutsallığından mahrum bu ürünler, özellikle tespih sevdalılarında hoşnutsuzluk yaratmaktadır. 2000’li yıllardan itibaren kamusal alanda daha görünür hale gelen muhafazakâr kesimlerden kadınların, özellikle zamanın kıymetli olduğu yoğun kentlerde, yolculukta geçecek zamanı bu şekilde değerlendirdikleri anlaşılmaktadır.
- Kutsallık atfedilen nesnelerin üstte taşınması saygısızlık olarak değerlendirilebilmektedir. Bu konudaki en çarpıcı örnek, Müşerref Akay’ın (Tezcan), 1980 darbesinin işkence tezgahlarının sembolü haline gelmiş “Türkiyem” şarkısını televizyonda üstünde Türk bayrağı motifi olan bir kıyafetle söylediği için yoğun eleştirilere maruz kalmış olmasıdır.
- Tohumları tespih yapımında kullanılmaktadır.
- D vitamini eksikliğinden kaynaklanan raşitizmde, kaburgaların uçlarındaki sıralı boncuksu yumrular, “raşitik tespih,” geçirgen bağırsak sendromundaki bazı radyolojik bulgular ise “tespih kolon” diye adlandırılmaktadır.
- Bu şarkı, başka bir şarkının izinsiz işlenmesi suretiyle oluşturulduğu için mahkemelik olmuştur.
- Aynı eserde Margosyan, büyüdüğü evde, sedirde oturup tespih çeken, sigara üstüne sigara saran erkekleri izlerken, onların “geçmişte kalan bulanık hafızalarını” tazelemeye çalıştıklarına, dalıp dalıp gittiklerine de tanıklık eder (Margosyan, 2008: 325). Yine Tespih Taneleri adıyla Vartan Gomigyan’ın yazdığı 1993 baskılı Ermenice bir hikâye kitabı daha vardır.
- Kanal D’de yayınlanan Binbir Gece (2006-2009) dizisinde, zamanla sempati toplayan eli tespihli muhafazakâr dede karakteri bunun ilk örneklerinden biridir.
- Mesela 2003-2005 yılları arasında Show TV ve Kanal D’de yayınlanan, mafya ilişkileri ve erkekliğin mistifiye edildiği Kurtlar Vadisi, 2017-2021 tarihleri arasında TRT 1 ve TRT HD’de yayınlanan tarihi kurgu Payitaht Abdülhamid dizileri ile Şener Şen’in başrolde oynadığı Kabadayı filminde kullanılan tespihler. Televizyon kanallarında uzun yıllardır gösterimi süren Çiçek Taksi dizisinde ise tespihin adeta parodik bir kullanımı vardır. Taksi durağının şoförlerinden Sinan, bazı sahnelerde aşırı abartılı hareketlerle elinde salladığı tespihle “tekinsiz psikopat” tiplemesinin sevimli ve gülünç bir parodisini resmeder.