- Tanım ve Kökeni
- Ulus-Devlet ve Bayrak
- Kırmızı ve Kızıl Bayrak
- İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Popüler Kültürde Bayrak
- Tek Kutuplu Dünyada Bayrak
- Türk Bayrağı
- Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türk Bayrağı
- İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Türk Bayrağı
- “Pop Çağı”nda Türk Bayrağı
- Sonuç Yerine
- Kaynakça
- Dipnotlar
Tanım ve Kökeni
Bayrak, gerçek ya da hayali bir topluluğu ya da bir kuruluşu temsil eden; bu yüzden topluluk üyelerince kutsal sayılan, üzerine farklı renk ve şekiller işlenmiş dikdörtgen bir kumaş parçasıdır. Ancak günümüzde, her şeyden önce, devletlerarası sistem tarafından tanınmış bir devletin simgesidir bayrak. Michael Billig’in işaret ettiği gibi, günümüz dünyasında:
Birçok küçük vesileyle uyruklara her gün milletler dünyasındaki milli konumları hatırlatılır. Ancak bu hatırlatma o kadar aşina, o kadar süreklidir ki, bir hatırlatma olarak bilinçli bir şekilde kayda geçirilmez. Banal milliyetçiliğin mecazi imgesi, bilinçli olarak, ateşli bir tutkuyla sallanan bir bayrak değil, kamu binasının önünde fark edilmeden dalgalanan bayraktır (2002: 18).
Türkçede bayrak sözcüğünün mızrak batırmak anlamındaki batrak sözcüğünden geldiği genel kabul görmektedir. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın tasfiyesinden sonra, ocak ile özdeşleşmiş olan bayrak yerine kullanılmaya başlanan sancak sözcüğünün kökeninde de mızrak saplama eylemi vardır (Köprülü, 1992).
Bez bayrağın kökeni, Tunç Çağı’nda Mezopotamya ve Mısır’da savaş arabalarında taşınan alemlerdir (İng. standard). İ.Ö. 1000’lerden itibaren bez bayraklar, Çin ve Hint alt kıtasında yaşanan savaşlarda savaş arabaları ve savaş fillerinde kullanılmış, şehir surlarına dikilmiştir. Bayrak, barbar akınlarıyla Batı’ya taşınmış, Araplar aracılığıyla da Avrupa’ya geçmiştir. Bu dönemde savaşlarda kullanılan bayraklar, genellikle hanedanların ya da bağımsız şehirlerin armalarını; eğer dinsel bir topluluk söz konusuysa haç ya da hilal gibi dinsel simgeleri içermiştir (“Flag.” Encyclopedia Britannica, 2019).
Ulus-Devlet ve Bayrak
Kapitalizmle birlikte modern devletleri simgeleyen modern bayraklar da doğmuştur. Bu bayrakların ilki 1570’lerde İspanya’ya karşı ayaklanan Hollandalı milliyetçilerin yatay turuncu-beyaz-mavi şeritlerden oluşan bayrağıdır. Bu bayrak, savaş alanlarının yanı sıra Birleşik Hollanda Cumhuriyeti’nin askeri ve ticari gemilerinde de dalgalanmış; 1660’ta Hollanda ile Birleşik Krallık arasında yaşanan savaş sırasında turuncu şerit kırmızıya çevrilmiştir (“Flag of the Netherlands.” Encyclopedia Britannica, 2018). Modern bayrakların ikincisi ise, denizlerde Hollanda ile hegemonya mücadelesine girişecek olan Birleşik Krallık bayrağıdır. İlk olarak 1606’da kullanıma giren Birleşik Krallık bayrağı 1801’de günümüzdeki biçimini almıştır (“Flag of the United Kingdom.” Encyclopedia Britannica, 2020).
Bayrağın, yalnızca savaşlarda ya da gemilerde kullanılan bir işaret aracı olmaktan çıkıp modern devletlerin kendi uluslarını yaratma sürecindeki kurucu unsurlardan birine dönüşmesiyse, asıl olarak Fransız Devrimi’nden sonra gerçekleşmiştir. Dikey şeritlerden oluşan mavi-beyaz-kırmızı Fransız bayrağı, 1789’da doğmuş; 1830 Ayaklanması sırasında da ulusun simgesi olarak Fransızların elinde yükselmiştir (“Flag of France.” English Wikipedia, 2022).
Kırmızı ve Kızıl Bayrak
İlk kullanımlarında tehlike anlamına gelen kırmızı bayrak, zaman içinde politik bir figüre dönüşerek isyancıların, sol örgütlerin ve sosyalist devletlerin alametifarikası olmuştur. Kırmızı bayrağın Kızıl Bayrak’a dönüşme süreci Fransız Devrimi ile başlamıştır. 17 Temmuz 1791’de XVI. Louis’nin azledilmesi için toplanan kalabalık, o yıllarda sıkıyönetim ilanı anlamına gelen kırmızı bayrak ile uyarılmış, sonra da ateş açılarak elli kadar gösterici katledilmiştir. Jakobenler, 10 Ağustos 1792’de bu katliamın “şehitleri” anısına, üzerinde “Yürütmenin İsyanına Karşı Halkın Sıkıyönetim Yasası” yazan kırmızı bir bayrak açarak düzen için tehlike olan bir sembolü devrimin simgesine çevirmişlerdir.
Auguste Blanqui, 1848 Devrimi sırasında kızıl bayrağın üç renkli Fransız bayrağının yerine geçirilmesini talep eden bir çağrı yayınlamış; ancak bu talep, dönemin başbakanı Alphonse de Lamartine tarafından reddedilmiştir. Kızıl bayrak, 1871 yılı Mart ayında, Paris Komünü’nün merkezi olan belediye binasına (Hôtel de Ville) asılmış, Ulusal Muhafız Birlikleri’nin sancaklarında yükselmiş ve o tarihten itibaren işçi sınıfının ve sosyalist/komünist örgütlerin simgesine dönüşmüştür. Öyle ki, 1889’da İrlanda’da bir halk şarkısının melodisine The Red Flag; 1909’da İtalya’da ise iki halk şarkısı melodisinin üstüne Bandiera Rossa şarkıları yazılmıştır. 20. yüzyıl başlarında Almanya’da Die Rote Fahne; Avustralya’da Red Flag ve Bolivya’da Bandera Roja adlı dergiler çıkarılmıştır. Günümüzde de farklı ülkelerde ve farklı dillerde “kızıl bayrak” adını taşıyan çok sayıda dergi, gazete ve örgüt bulunmaktadır.
1923’te işçi sınıfı ile köylüleri temsilen orak-çekiç ve Kızıl Ordu’yu temsilen yıldız eklenen kızıl bayrak, ilk kez bir devletin –Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB)– bayrağı olmuş, daha sonra Çin Halk Cumhuriyeti de, partiyi simgeleyen bir büyük ve dört temel sınıfı simgeleyen dört küçük yıldızın yer aldığı kızıl bayrağı devlet bayrağı olarak benimsemiştir. Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti de ortasında sarı yıldız bulunan bir kızıl bayrağa sahiptir (“Red Flag” [politics]. English Wikipedia, 2022).
İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Popüler Kültürde Bayrak
Bayrağın bir popüler kültür nesnesine dönüşmesinin İkinci Dünya Savaşı sırasında çekilen propaganda fotoğraflarıyla başladığını söyleyebiliriz. Daha sonra kült haline dönüşecek bu fotoğraflardan ilki, İwo Jima adasında bayrak diken ABD askerlerinin fotoğrafıdır. Bir diğeri ise Reichstag’ın (Alman Parlamento Binası) çatısına SSCB bayrağı diken Kızıl Ordu askerinin fotoğrafıdır. Bu iki fotoğraf, aynı zamanda savaş sonrasının iki kutuplu dünyasındaki propaganda savaşının da başlangıcıdır.
1960’lar, Vietnam Savaşı’na karşı gösterilerde protesto amacıyla ABD bayraklarının yakıldığı yıllardır. Bayrak yakma eylemleri, savaş karşıtı eylemlerin yoğunlaştığı 1968’de bütün dünyada yaygınlaşmış ve protesto kültürünün bir parçası olmuştur. 1970’lerden itibaren bayrak, ulus-devletlerin simgesi olmaktan bir adım öteye geçmiş, devletüstü örgütlerin ve ülkelerdeki alt kimliklerin bayrakları dolaşıma girmiştir.
Tek Kutuplu Dünyada Bayrak
9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla başlayan sosyalist sistemin çöküşünden sonra ülke bayrakları, gündelik hayatın neredeyse gözle görülmez bir unsuru haline gelmiştir. Öyle ki, sıradan insanlar, bazen siyasetçilerin, bazen devletlerin kışkırtmasıyla etnik, dinsel veya siyasal çatışmalar veya göçmen karşıtlığı yüzünden ülke bayraklarını ya da bayraklardaki simgeleri neredeyse bir dekorasyon malzemesine dönüştürmüştür.
Ülke bayrağının görünmez olacak kadar yaygın kullanılmasının bir başka sonucu da, alt kimliklerin ve kültürlerin bayraklarının aşırı görünür hale gelmesi olmuştur. Holiganların kendi şehirlerinde ya da gittikleri şehirlerde şiddet eylemlerine yönelmesi, spor kulüplerinin bayraklarını öne çıkarırken; etnik, dinsel, kültürel toplulukların ve azınlıkların bayrakları da yaygınlaşmış ve fark edilir olmuştur.
Türk Bayrağı
Ay-yıldızlı Türk bayrağının ilk biçimi, Osmanlı Devleti’nin kapitalizm ile bütünleşerek modernleşme hareketlerine giriştiği sırada ortaya çıkmıştır. III. Selim döneminde (1789-1807) üzerinde hilal bulunan kırmızı bayraklara sekiz köşeli bir yıldız eklenmiş ve –Roma İmparatorluğu döneminde Bizantion (sonradan Konstantinopolis) şehrinin simgesi– askeri birliklerde ve gemilerde Osmanlı Devleti’nin bayrağı olarak kullanılmıştır. II. Mahmut döneminde (1808-1839) bu bayrak resmi dairelere de çekilmeye başlanmıştır. Abdülmecit döneminde (1839-1861), 1844’te sekiz köşeli yıldız beş köşeli yıldıza çevrilmiş ve küçük değişikliklerle günümüzde de kullanılan Türk Bayrağı doğmuştur (Köprülü, 1992). II. Meşrutiyet’in ilanı sırasında yapılan gösterilerde, farklı din ve etnik kökenden Osmanlı tebaası bu bayrağı taşımış; II. Meşrutiyet anısına çıkartılan kartpostallarda sıklıkla Türk bayrağına da yer verilmiştir.
Ay-yıldızlı bayrak, saltanatı ve hilafeti kurtarmak iddiasıyla toplanan TBMM hükümeti döneminde de değiştirilmeden kullanılmış; Mehmet Akif Ersoy (1873-1936), 12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı’nda al sancak, yıldız ve hilal ile başlayan şiirini “Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;/ Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl” diyerek bitirmiştir. 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren süvari birlikleri, ilk iş olarak Hükümet Konağı’ndaki Yunanistan bayrağını indirip yerine Türk bayrağı çekmiştir. O dönemde TBMM Başkanı olan Mustafa Kemal (Atatürk), 1922’de İzmir gezisi sırasında arabasına daha sonra cumhurbaşkanlığı forsu olarak kabul edilecek olan forsu taktırmıştır (Öztürk, 2015).
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türk Bayrağı
Cumhuriyetin ilk yılları, 1912-1922 arası neredeyse kesintisiz bir biçimde süren savaşlar, Ermeni soykırımı ve nüfus mübadeleleri nedeniyle maddi ve beşerî zenginliği büyük ölçüde tahrip olmuş bir ülkenin ayağa kalkma ve ulus-devlet inşa etme yıllarıdır. Türk bayrağının boyutları, biçimi ve başta cumhurbaşkanlığı forsu olmak üzere çeşitli forslar ve kullanım yerleri ilk defa 1925’te, Türkiye Cumhuriyeti Milli ve Zata Mahsus Sancaklar Talimatnamesi ile düzenlenmiştir (Öztürk, 2015).
1933’te, cumhuriyetin onuncu yılı için ilki açılan ve 1936’ya kadar tekrarlanan İnkılap Sergileri için ressamlara “Türk İnkılabı”nı konu edinen resimler sipariş edilmiş ve pek çok ressam bu sergiler için içinde Türk bayrağının olduğu resimler yapmışlardır. Türk resim sanatının kilometre taşları arasında yer alan, ilk sergilenişlerinde ve günümüzde tartışmalara konu olan bu resimlerin belli başlıları ise şöyledir: İzmir’e Giriş ve Atatürk Köylülerle (Mehmet Ruhi Arel), Ayrılış (Abidin Elderoğlu), İnkılap Yolunda (Zeki Faik İzer), Doğu ve Batı Halkının Atatürk’e Arz-ı Şükranı (Turgut Zaim), Cumhuriyetin Gençliğe Tevdii (Arif Bedii Kaptan) (Keser, 2006).
Türk bayrağına ilişkin ilk yasal düzenleme olan “Türk Bayrağı Kanunu” 29 Mayıs 1936’da TBMM’de kabul edilmiş; 5 Haziran’da Resmî Gazete’de yayımlanarak 5 Haziran 1937’den itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ve kanuna dayanılarak 1937’de çıkarılan “Türk Bayrağı Nizamnamesi” ile de Türk bayrağının boyutları bayrak yapımında kullanılacak kumaş, bayraktaki ay ve yıldızın oranları, bayrak gönderi, bayrak çekme ve
indirme zamanı, bayrak çekilecek yerler, bayrağın çekileceği yerler, askeri birliklerde ve resmi dairelerde bayrak çekme ve indirme esnasında yapılacak tören, okullarda yapılacak bayrak törenleri, yas alameti olarak bayrak çekme, bayrağın örtüleceği yerler gibi pek çok husus ayrıntılı olarak düzenlenmiş, yasaya aykırı hareketler için ceza hükümleri konulmuştur (Resmî Gazete, 1937, Eylül 14).
Bu yasanın yürürlüğe gireceği sırada bayrak sevgisi oluşturmak üzere çalışmalar yapılmış; Milli Müdafaa Vekaleti 31 Mayıs 1937’de Başvekalet’e bir yazı yazarak “Bayrak ve sancağa karşı gösterilmesi elzem olan sevgi ve saygı hislerini artırmak ve bu yoldaki kusurları gidermek için bilûmum okullarda ve halkevlerinde dersler ve konferanslar verilmesi”ni istemiştir. Bunun üzerine, Başvekalet 19 Haziran 1937’de “bütün vekilliklere, mülhak ve müstakil makamlara ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’ne” bir tamim göndermiştir:
Bayrak; vatan ve milletin istiklâl ve hürriyetinin şerefli bir timsali olmak itibarile bütün vatandaşların bu kıymetli vediaya lâyık olduğu heyecan ve hassasiyetle saygı göstermesi millî ve vatanî bir borçtur. Bu itibarla, bilûmum okullarda ve halkevlerinde buna daha fazla ehemmiyet verilerek esaslı dersler ve konferanslar tertibi, şehir ve köylerde de halkın bilgi ve saygılarını yükseltecek tedbirler alınmasını ehemmiyetle rica ederim (Resmi Gazete, 1937, Haziran 19).
Cumhuriyetin ilk yıllarında milliyetçi şairlerin bayrağa atıf yaptığı şiirler de çoğalmıştır: Bunlardan en bilineni Mithat Cemal Kuntay’ın (1885-1956) 1945’te yayınlanan Türkün Şehnamesi kitabında yer alan “On Beş Yılı Karşılarken” şiiridir. Bu şiirin “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” dizeleri, 1960’ların sonlarından itibaren okul panolarını süslemiş; 1980’lerden itibaren şehit cenazelerinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Hasan Âli Yücel’in (1897-1961) “Atalarım, gökten yere/ İndirmişler ay yıldızı/ Bir buluta sarmışlar ki/ Rengi şafaktan kırmızı” kıtasıyla başlayan Bayrağım şiiri de bu dönemde yazılan hamasi şiirlerden birisidir. Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1873), Bayrak Altında şiirinde “Üstünde bu bayrak dalgalandıkça/ Gönlümüz rahattır toprak altında” diyerek bu hamaset kervanına katılmıştır. Arif Nihat Asya (1904-1975), kendisinin “Bayrak Şairi” olarak tanınmasına yol açan şiirinin de yer aldığı Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor adlı şiir kitabını 1945’te yayımlamıştır. Türkçede bayrak hakkında olumsuz gönderme yapan tek şair, “Ey bir muharebe meydanında/ Avuçları kanımla dolu,/ Kafası gövdemin altında,/ Bacağı kolumun üstünde,/ Cansız uyuyan insan kardeşim!/ Ne adını biliyorum,/ Ne günahını./ İhtimal aynı ordunun neferleriyiz,/ İhtimal düşman” dizeleriyle başlayan Bayrak şiiriyle Orhan Veli Kanık’tır (1914-1950).
İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Türk Bayrağı
Zor yılların geçmesiyle bütün dünyada yaşanan refah artışı, Türkiye’ye de yansımış; tarımsal verim artışına eşlik eden sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte bayrak gündelik hayatta daha görünür olmaya başlamıştır. Ulusal bayramlarda iş yerlerine ve evlere bayrak asmak, düğün alaylarında gelin almaya bayrakla gitmek ve çatı aşamasına ulaşan inşaatlara bayrak dikmek gibi ritüeller 1945 sonrası yaygınlaşmıştır. 1948’de yayımlanmaya başlayan Hürriyet gazetesi, dönemin ruhuna uygun olarak logosunun yanına; 1952’de kurulan ilk işçi sendikaları konfederasyonu TÜRK-İŞ de amblemine Türk bayrağı yerleştirmiştir. İzleyen yıllarda ise bayrak yalnızca kutlamalarda kullanılmayacak, 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da gayrimüslimlerin iş yerleri ve evlerine saldıranlar ellerinde Türk bayrağı taşıyacaklar; bu saldırılardan kendilerini korumak isteyenler de ev ve iş yerlerine Türk bayrağı asmak zorunda kalacaklardır.
İthal ikameci sanayileşme politikasının izlendiği 1960 ve 1970’li yıllar, sanayileşmeye bağlı olarak işçi sınıfının nüfusa oranının arttığı ve Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kuruluşuyla birlikte siyaset sahnesinde temsil edilmeye başlandığı yıllardır. 1961’de düzenlenen Saraçhane mitinginden başlayarak işçi sınıfının miting, grev, fabrika işgali ve direniş eylemlerinde Türk bayrağı da taşınmış; hatta 15-16 Haziran 1970 eylemlerinde Türk bayrağı taşıyan işçiler, geçtikleri sokak ve caddelerdeki bayrak asılı yerlere dokunmazken, bayrak olmayan mekânları tahrip etmişlerdir. O günlerde gözaltına alınan işçilerden birinin işlediği suçlar şöyle sayılmıştır: “Kartal AP binasını tahrip; Kartal Emniyet Amirliğini kalabalık bir gurupla gelip öne işgal edip, sonra tahrip etmek; Emniyet Amirine ‘bayrak çek ulan’ deyip zorla bayrak çektirmek; Kartal Kaymakamına ‘Kahrolsun Amerika, Demirel İstifa’ diye bağırmak; Pendik Belediye binasına bayrak astırmak; Sopa ile karakolun camlarını kırmak” (Bir İşçinin Günlüğü, 1970: 31). İlginçtir, işçi sınıfının Türk bayrağını taşıdığı günlerde, Milli Mücadele’nin sözcülerinden Falih Rıfkı Atay, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlanırken döneme göre büyük sayılabilecek on altı daireli bir apartmanda yalnızca bir balkona küçük bir bayrak asılmış olmasından şikâyet etmektedir (2021: 5).
Aynı dönem sık sık, komünistler kızıl bayrak astı söylentilerinin çıktığı, komünizm karşıtlığının orak-çekiçli kızıl bayrak üzerinden provoke edilmeye çalışıldığı bir dönemdir. 1968’de ABD 6. Filosu’nu protesto etmek için düzenlenen gösteriler sırasında katledilen Vedat Demircioğlu’nun resmi bulunan bir flamanın, Beyazıt Kulesi’ne asılması üzerine sağcı gazeteler “Beyazıt Kulesi’ne Kızıl Bayrak Asıldı” manşetleriyle çıkmışlar; Milli Türk Talebe Birliği 14 Şubat 1969’da Bayrak Mitingi düzenlemiştir. Süregiden faşist propaganda sonucu 16 Şubat’ta, “6. Filo Defol” eylemine Taksim’de faşist bir grup saldırmış ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen bu saldırı sırasında iki genç bıçaklanarak öldürülmüştür (Kural, 2013). Kızıl bayrak iddiaları sonraki yıllarda da tekrarlanmış; nihayet Süleyman Demirel’in Kars Kalesi’ne kızıl bayrak çekildiğini iddia etmesi üzerine iddianın gerçek olup olmadığını araştırmak amacıyla 20 Aralık 1979’da bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması kararlaştırılmıştır (Resmî Gazete, 1980, Ocak 2).
Yayın hayatına başladığı ilk yıllardan başlayarak uzunca bir süre TRT televizyonu, yayınlarını Anıtkabir’deki bir bayrak töreni ile başlatır ve bitirirken bu görüntüler, bir kuşağın hafızasında yer etmiştir. Solun yükseldiği aynı yıllarda, Bakanlar Kurulu’nca resmi kağıt ve belgelerde kullanılan kırmızı ay-yıldız armasında da bir değişiklik yapılmış ve o güne kadar sola bakan ay-yıldızın sağa bakması kararlaştırılmıştır (Resmî Gazete, 1978, Mayıs 18).
Türk bayrağının sola karşı devletin kudret sembolüne dönüşmesi, 12 Eylül 1980’deki faşist darbeden sonra gerçekleşmiştir. O günlerde yakalanan sanıklar önlerindeki masada genellikle kitap ve dergilerden oluşan “suç aletleri,” arkalarında Türk bayrağı olacak şekilde fotoğraflanmış ya da kameraya alınmıştır. Müşerref Tezcan (Akay) her gün TRT ana haber bülteninden sonra, üzerinde yasaya aykırı bir biçimde Türk bayrağından yapılmış bir elbiseyle Türkiyem şarkısını seslendirmiş; bu durumu eleştiren bir karikatür yayımlayan Gırgır dergisi kapatılmıştır (Özçer, 2018). 1983’te 12 Eylül darbesini gerçekleştiren cunta yeni bir “Türk Bayrağı Kanunu” çıkarmış; bu kanunla bayrağa ilişkin ayrıntıların tüzükle belirlenmesine karar vermiştir (Resmî Gazete, 1983, Eylül 24). 1985’te çıkarılan tüzük ile ayrıntılar düzenlenmiş, bu arada “yıkık, terkedilmiş, yapımı tamamlanmamış binalara, mutfak, tavla vb. yerlere, liman, göl ve nehirlerde çalışan 18 tonilatodan küçük yat ve salapuryalara, [… istisnalar dışında] kara taşıtlarına” bayrak çekilmesi ve konulması yasaklanmıştır (Resmî Gazete, 1985, Mart 17).
“Pop Çağı”nda Türk Bayrağı
Sosyalist sistemin çöktüğü 1990’lar, Türkiye’de “düşük yoğunluklu savaş” ve “siyasal İslam” tartışmaları eşliğinde krizler biçiminde yaşanmış; ekonomi ve merkez partileri çökerken siyasetten dine, basın/yayından spora hemen her şey poplaşmış; Türk bayrağı da bu süreçten nasibini almıştır (Kozanoğlu, 1995). Pop Çağı’nın simge isimlerinden birisi, tam da o dönemde Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Ertuğrul Özkök popüler milliyetçiliğin ve bayrak kullanımının da başlıca kışkırtıcısı olmuştur. Öyle ki, bu yıllarda gün geçtikçe sıradanlaşan şehit cenazelerinde yükselen “Ezan dinmez/ Bayrak inmez/ Vatan bölünmez” sloganlarıyla pop müzik sanatçılarının bayraklı konserlerinden yükselen müzik ve Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde ya da milli takım düzeyinde alınan bir galibiyet sonrası ellerinde bayraklarıyla şehirlerin meydanlarını dolduran taraftar gruplarının tezahüratları yarışır hale gelmiş; ulusal bayramlarda, devletlerarası bir gerilimde, çok sayıda şehit olduğu günlerde, televizyon kanalları ekranlarının bir köşesinde bayrak dalgalandırmaya başlamıştır (Kalaycı, 1998; Bali, 2001).
Bayrak kullanımının Türk Bayrağı Kanunu’nun hilafına yaygınlaşması ve sıradanlaşmasına bayrak krizleri de eşlik etmiş; 1996, tarihe “Bayrak Krizleri” yılı olarak geçecek kadar çok krizin yaşandığı bir sene olmuştur. 1996’nın hemen başında Ege Denizi’nde yer alan Kardak kayalıklarına önce siviller, sonra da askerler tarafından karşılıklı olarak Yunan ve Türk bayraklarının çekilmesi iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Mart’ta HADEP Kongresi’nde Türk bayrağının indirilmesi ve PKK bayrağı asılması siyasal bir krize yol açmış; Nisan’da bir futbol karşılaşması sonunda Galatasaray Teknik Direktörü Graeme Souness’in Fenerbahçe stadının ortasına Galatasaray bayrağı dikmesi iki kulüp ve taraftarlar arasında büyük bir gerilime neden olmuştur.
96 Ağustosu’nda Kıbrıs’ta tarafsız bölgeyi geçip Türk bayrağını indirmeye çalışan Solomos Solomou’nun vurularak öldürülmesi, krizi yeniden devletler arası alana taşımıştır. Bayrak krizlerinin ardından 28 Şubat 1997’de “post-modern darbe” gelmiş ve Türk bayrağı, Atatürk posterleriyle birlikte siyasal İslam’a bir tepki olarak evlerin camlarını ve balkonlarını süslemeye başlamıştır. Bu dönemde şehirlerin yüksek noktalarına, kasabaların yakınındaki tepelere, köy girişlerine bayrak direkleri dikilerek Türk bayrakları asılmış; süreç adeta en büyük bayrak, en uzun bayrak direği yarışına dönmüştür. CHP yönetimindeki belediyeler de bu akıma, nikah törenlerinde geline bayrak ve Nutuk hediye ederek katılmışlardır. Bu arada 1999’da Türk Bayrağı Kanunu değiştirilmiş kamu kurum ve kuruluşlarında hafta başı ve hafta sonunda yapılan bayrak töreni uygulamasına son verilerek bayrağın sürekli olarak gönderde çekili kalması kararlaştırılmıştır. Bayrak istismarına dönüşen pop milliyetçilik sürecinin yıldızı ise Türk bayrağından üretilmiş amblemiyle Genç Parti ve lideri Cem Uzan olmuştur. 2000’lerde ise Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül siyaset sahnesinde Cem Uzan’ın yerini almış; Türk bayrağı yüzükten araba kaputuna, anahtarlıktan tişörte, tabanca kabzasından kupaya kadar çeşitli eşyalarda süs unsuru haline gelmiştir.
2005’te Mersin’de yapılan Newroz kutlamaları sırasında bir kişi çocuklara bayrak vererek yakmalarını istemiş ve ertesinde Genelkurmay Başkanlığı’nın “sözde vatandaşlar” ifadesini içeren açıklamasını takiben bayrak gösterileri düzenlenmiştir.1 Bu arada, iktidarının ilk yıllarında bayrak yarışından uzak duran AKP’li belediyeler, nikah törenlerinde bayrak ve Kuran-ı Kerim hediye etmeye ve en yüksek bayrak direğine en büyük bayrağı asmak için birbirleriyle yarışmaya başlamışlardır. Nihayet, barış sürecinin bitirilmesiyle “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” şiarı Recep Tayyip Erdoğan’ın dilinden düşmez olmuştur. Ayrıca, geçmişte Balkanlarda görülen, Anadolu’da istisna olan cami minberine bayrak asmak da genel bir uygulamaya dönüşmüştür. Tanıl Bora’nın vurguladığı gibi:
1990’ların ortalarından aralıklarla 2010’la uzanan bu uzun ajitasyon dönemi, Türk milliyetçiliğinin ’forma girmesini’ sağlamıştır; […] ona yeni bir biçim kazandırmıştır. İlk göze çarpan, milliyetçiliği resmi imge ve söz repertuarının, enflasyonist bir kullanımla her yerde hazır ve nazır hale gelişidir. Türk bayrağı olağanüstü yaygın ve daimî biçimde teşhir edilir. 2000’lerin başlarında, büyük özel ve kamusal kurumlar oransız büyüklükte (90-100 metrekarelik) bayraklar dikmeye ‘teşvik’ edilecektir. Ay-yıldızlı kolye ve rozetler, en yaygın takı haline gelir. […] Kürt illerinde dağlara tepelere dev Türk bayrakları boyayıp Türk’lü vatanlı hamasi vecizeler yazmak zaten standartlaşmıştır (2017: 254).
Sonuç yerine
Kapitalizmden önce savaşlarda tarafları ayırmanın aracı olan bayrak, kapitalizmin doğuşuyla birlikte önce modern devletlerin egemenlik göstergesine dönüşmüştür. 1789’dan itibaren de ulusal sözleşmelerin bir parçası olan duyguların, dolayısıyla ulus yaratmanın bir aracı olmuş; ulusun simgesi haline gelmiştir.1 Ulusal bayraklar, 1968’den başlayıp 1990’larda hız kazanarak bir popüler kültür nesnesine dönüşmüş; bu dönemde alt kimliklerin bayrakları da yaygınlaşmıştır. Türk bayrağı da dünyadakine benzer aşamalardan geçmiştir. Eriksen (2007), bir bayrağın iş görebilmesi için üç özelliği birden taşıması gerektiğine dikkat çeker: (1) duygusal olarak çalışmalıdır. (2) İçeriği mümkün olduğunca yüksüz ve iç çatışmalarla ilişkisiz olmalıdır. 2 Sınır noktalarında belirsizlik olmamalıdır. Bugün geldiğimiz noktada dünyadaki hiçbir bayrak bu özellikleri taşımasa da Türkiye’deki durumun daha özel olduğunu kabul etmek gerekir. Yıldırım Türker’in (2008) kız ve erkek çocukların kanlarıyla Türk bayrağını boyaması üzerine yazdığı gibi: “Türk bayrağıyla ebedi sınavımız sürüyor. Hepimiz dünya milletlerinin bütün bayrakları bir yana, Türk bayrağının, taşıyabileceğinden fazlasını yüklenmiş bir simge olduğunu biliyoruz.”
Atay, F.R. (2021). Bayrak. İstanbul: Pozitif.
Bali, R.N. (2001). 12 Eylül Sonrası Toplumda Yaşanan Değişim. Birikim, 144.
Billig, M. (2002). Banal Milliyetçilik. İstanbul: Gelenek.
Bir işçinin günlüğü (1970). İleri, 4, 31.
Bora, T. (2017). Cereyanlar: Türkiye’de Siyasi İdeolojiler. İstanbul: İletişim.
Bora, T. (2018). Zamanın Kelimeleri:Yeni Türkiye’nin Siyasi Dili. İstanbul: İletişim.
Eriksen, T.H. (2007). Same Questions about Flag. T.H. Eriksen & R. J. Flag (Ed.) içinde. Nation and Symbolism in Europe and America. (2-13). London & New York: Routledge.
English Wikipedia (2022). https://en.wikipedia.org/wiki/Flag_of_France (Erişim:15.03.2022).
Flag. Encyclopedia Britannica. (2019). https://www.britannica.com/topic/flag-heraldry (Erişim:15.03.2022).
Flag of the Netherlands. Encyclopedia Britannica (2018). https://www.britannica.com/topic/flag-of-the-Netherlands (Erişim:15.03.2022).
Flag of the United Kingdom. Encyclopedia Britannica (2020). https://www.britannica.com/topic/flag-of-the-United-Kingdom (Erişim:15.03.2022).
Kalaycı H.(1998). Bayrak, Milliyetçilik, Kutsallık. Birikim, 105-106, 159-169.
Keser, N. (2006). Tek Parti Döneminde Türk Resim Sanatının İdeolojik Üretimi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Kozanoğlu, C. (1995). Pop Çağı Ateşi. İstanbul: İletişim.
Köprülü, O. (1992). Bayrak. İslam Ansiklopedisi, Cilt 5. https://islamansiklopedisi.org.tr/bayrak (Erişim:15.03.2022).
Kural, B. (2013). Kanlı Pazardan Önce Gazeteler. https://m.bianet.org/biamag/genclik/144384-kanli-pazar-dan-once-gazeteler (Erişim:15.03.2022).
Özçer, Ö. (2018). Bıgı Sansür, Dıgıl Faşizm. http://www.p24blog.org/yazarlar/3076/bigi-sansur–digil-fasizm (Erişim:15.03.2022).
Öztürk, E. (2015). Cumhurbaşkanlığı Forsu ve 16 Türk Devleti Tartışması. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 57, 79-99.
Red Flag [politics]. English Wikipedia (2022). https://en.wikipedia.org/wiki/Red_flag_(politics (Erişim 15.03.2022).
Resmî Gazete. https://resmigazete.gov.tr/ (Erişim:15.03.2022).
Sevinç, M. (2006). Türkiye’de Bayrağa Saygısızlık Konusu. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 62 (1), 197-221.
Türk, K. (2009). Bayrağı Özde Vatandaş Yakmış. https://bianet.org/bianet/siyaset/112251-mersindeki-newrozda-bayragi-ozde-vatandas-yakmis (Erişim:15.03.2022).
Türker, Y. (2008). Bayrak. http://www.radikal.com.tr/radikal2/bayrak-875826/ (Erişim:15.03.2022).
Türkiye Cumhuriyeti Milli ve Zata Mahsus Sancaklar Talimatnamesi (1925). https://acikerisim.tbmm.gov.tr/handle/11543/66 (Erişim:15.03.2022).
Ünlü, B. (2018). Türklük Sözleşmesi-Oluşumu, İşleyişi ve Krizi. Ankara: Dipnot.
Kapak görseli: Photo by Igor Sporynin on Unsplash
- Olayın hukuki açıdan incelenmesi için bkz. Sevinç (2006). Daha sonra çocuklara bayrak veren kişinin Vatansever Kuvvetler Güç Birliği adlı derneğin bir üyesi olduğu ileri sürülmüştür (Türk, 2009).
- Ünlü (2018, s. 16-21) pozitif ve negatif olarak ayırdığı duygulanma biçimlerinin Türklük Sözleşmesi’nin kuruluş ve işleyişinde oynadığı role dikkat çeker. Ulusal bayrak karşısında hissedilen duygular sözleşmeyle yakından ilgili olsa gerektir.