Tanım
Çamaşır… Farsça cāmeşūr’dan dilimize geçen sözcük, Türkçede farklı anlamlar yüklenmiştir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre çamaşırın iki anlamı vardır: (1) İç giysi, (2) Kirli eşyaları yıkama işi. Başta insanlara giysi, ardından kadınlar için görünmeyen emek işi, sonra da kadınların sosyalleşme alanının ana materyali olmuştur. Ayrıca şiirlere, filmlere konu olmuş; yüzlerce farklı kullanımla karşımıza çıkmıştır.
Bu yazıda çamaşır nesnesinin 100 yıllık tarih içerisinde, TDK’daki birinci anlamında kullanıldığı gibi tarihteki ilk iç çamaşırı kullanımından, çamaşırın kadınların hayatında etkisinin en fazla hissedildiği alanlara kadar (güzellik, dişilik, sağlık, kendini koruma, görünmeyen emek, sosyalleşme, sınıf ayrımı vb.) bu nesnenin, önemli bir aktör olarak öne çıktığı konulara odaklanılmıştır.
Antik Roma’da Subligaculum, Günümüzde Victoria Secret
Günümüzde giyim açısından en çok kullanılan tekstil ürünlerinden biri, iç çamaşırıdır. Hatta kullanımına duyulan gereksinimin “İlk insanlar bile yapraktan iç çamaşırı yapıyorlarmış!” şeklinde ifade edildiğini sıkça duyarız. Bunu her duyduğumuzda çoğumuzun kafasında canlanan sahne, Tevrat’ta da sözü edildiği üzere, Adem ile Havva’nın yasaklı meyveyi yemelerinin ardından gözlerinin önündeki perdenin açılarak çıplaklıklarının farkına varmaları ve kendilerine incir yaprağından çamaşır yapmalarıdır. Tarihsel olarak incelediğimizde, bilinen en eski çamaşır, Antik Roma döneminde subligaculum ismi verilen, çocuk bezini andıran, tek parçadan yapılan çamaşırdır. Çoğunlukla gladyatör ve atletlerde görülen, iç çamaşırına benzeyen, fakat günümüz iç çamaşırı mantığına uymayan kıyafetlerdir bunlar.
Antik Roma’da göğüsleri büyük olan kadınların bu subligaculum’un üzerine, göğüslerini bastırmak için strophium isimli bir bez daha bağladıkları bilgisi mevcuttur. Bunun sebebi o dönemlerde büyük göğsün kötü göründüğüyle ilgili yaygın güzellik algısıdır; “mahremiyet” ile ilgili değildir. Günümüzde Victoria Secret gibi büyük markaların öne çıkan pazarlama stratejisi, Antik dönemde görüldüğü şekilde kadınların dişiliğinin ön plana çıkarılmasıdır. Yaradılış anlatısında çıplaklığın gizlenmesi amacıyla yaprak kullanılarak yeri doldurulan çamaşır, toplumların gelişmesiyle birlikte mahremi gizleme aracı olmaktan çıkıp özellikle kadınların dişiliğinin ön plana çıkarılması amacıyla kullanılan bir nesneye dönüşmüştür.
Sutyen, ilk kullanım amacı ve kadına yüklediği misyon sebebiyle uzun yıllar boyunca tartışmalara sebep olan bir nesne olmuştur. Özellikle dantelli, kurdeleli vb. sutyenler, kadına cinsiyeti üzerinden bir dayatma olarak da görülebilmektedir. Hem sağlıksız olması hem de kadın bedeninin yeniden inşa edilme çabasına hizmet etmesi sebebiyle bu konuda tartışmalar hâlâ devam etmektedir.
Çamaşırhanelerden Sosyalleşmeye ve Örgütlü Yaşam Pratiklerine
Âdem ile Havva’nın çıplaklıklarını gizlemek amacıyla incir yaprağıyla bedenlerini örtmelerinden dokumacılığın gelişmesine dek geçen binlerce yıl boyunca insanların hayvan postundan giysiler giydiğini bilmekteyiz. Bu sebeple yıkama gereksinimi çok fazla değildi; ancak, kumaş giyeceklerin kullanılmaya başlanmasıyla onları yıkama ihtiyacı doğdu. Çamaşır makinelerinin yaygın olarak kullanılmaya başlamasından önceki dönemlerde, özellikle kırsal alanlardaki dere ve nehir kenarları, kadınların hem sosyalleştikleri hem de görücülük yaptıkları alanlardı. Kadınların dere kenarında buluşup hep birlikte çamaşır yıkadığı zamanlarda evlilik yaşında çocuğu olan kadınlar, gelin seçimi için hamarat kız bakardı. Ayrıca dere kenarında çamaşır yıkamak, imece usulü yapılan bir eylemdi. Kadınların sosyal hayatı için büyük önem arz eden toplu çamaşır yıkama ritüelleri, çamaşır makinesinin yaygınlaşmasıyla birlikte yavaş yavaş yok oldu. Dere kenarında kadınların toplu olarak çamaşır yıkaması, başrollerinde Türkan Şoray ve Bulut Aras’ın yer aldığı Sultan (Kartal Tibet, 1978) filminde de göze çarpan önemli unsurlardan biridir ve bu eylemin, kadınların sosyalleşmesinde ne kadar önemli olduğunu, o yıllarda varoşlardaki yaşam koşullarıyla birlikte, iyi bir şekilde yansıtır.
İngiliz yönetmen Stephen Frears tarafından yönetilen Benim Güzel Çamaşırhanem (My Beautiful Laundrette, 1985) filminde de başrol, yaşadığı zorluklar neticesinde kurduğu çamaşırhaneyi anlatırken, filmde o dönem hâkim olan ırkçı bakış açısı gözler önüne serilir.
Bilinen ilk çamaşır makinesi patentinin 1691’de İngiltere’de alındığı bilinmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çamaşır makinelerinin kazanlarından çalışma sistemlerine, enerji kaynağından kullanılan temizlik malzemesine dek pek çok değişim yaşanmıştır. 1969 yılından itibaren toplu yıkamalara uygun olacak şekilde ülkemizde çamaşırhane tipi makineler üretilmekle birlikte, Türkiye’de ilk ev tipi çamaşır makinesinin 1950 yılında üretildiği tespit edilmektedir. Türkiye’de çamaşırhanelerin özellikle yerleşik nüfusun daha fazla olduğu kasaba ve şehirlerde olduğu bilinmektedir. Bunun sebebinin, köylerde genelde çamaşır yıkama ihtiyacının nehir ve dere kenarında karşılanması olduğu düşünülmektedir. Köylerde suyun evlere kolaylıkla ulaşamadığı dönemlerde, su kaynaklarının köy merkezine getirilmesi sonucu yapılan çamaşırhaneler, 1925 ile 1990 yılları arasında sıklıkla karşımıza çıkmaktadır (Begiç & Kaya, 2019: 60-61).
Birinci Beş Yıllık Plan kapsamında 1930 yılında kurulan ve cumhuriyetin ilk sosyal yatırımlarından olan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası’nda ve diğer illerde kurulan Sümerbank fabrikalarında kurulan çamaşırhaneler, kadınların çalışma hayatına katılımının yanı sıra, ev içindeki görevlerini kolaylıkla yerine getirmeleri için getirilmiş bir çözümdü. İlk örneklerin ardından talebin artması üzerine farklı şehirlerde fabrika lojmanlarında çamaşırhanelerin kurulduğu görülmektedir. HDP’nin 2015 genel seçimlerindeki vaatlerinden biri olan çamaşırhaneler dönemin alkışlanan çalışmalarından biriydi.
Çamaşırhanelerin en önemli işlevi, kadınların görünmez emek harcadıkları işlerini kolaylaştırmasıdır. Ancak bunun yanı sıra, bir araya gelen kadınların etkileşim içinde olmalarının bir sonucu olarak toplumsal cinsiyet bilincinin yaygınlaşması ve güçlenmesi konusunda da çamaşırhaneler önemli bir alan olmuştur. Ayrıca devrimin göz kırptığı ve aktivistlerin daha kapalı ve gizli ortamlarda örgütlenme ihtiyacı hissettiği dönemlerde çamaşırhaneler, direnişin örgütlendiği mekânlar olarak da hayatlarımızda yer almıştır.
Evde tek başına bu görevi üstlenen kadının, bu işi çamaşırhanede başka kadınlarla birlikte yapması, hem çamaşır yıkama işini kolaylaştırmış hem de kadınların sosyalleşmesi için doğal bir ortam hazırlamıştır. Gelişen kapitalist sistemle birlikte lüks meta olmaktan çıkan çamaşır makinesinin evlere kolay bir şekilde girmesiyle birlikte, kadınların sosyalleşme, dertleşme alanı olan çamaşırhaneler berhava olmuştur.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Boyutuyla Çamaşır
Kadınların ev içi görünmez emek sarf ettiği işlerden birinin de çamaşır yıkama olduğunu söylemiştik. Kadınlar iş piyasasında çalışıyor olsalar bile görünmez emek harcadıkları eviçi işleri yapmaya devam etmek zorundaydılar. Cinsiyet eşitliği boyutuyla baktığımız zaman, ikinci dalga feminist hareket, kadınların ezilmesi konusuna çözüm bulmak ve ev içi karşılıksız emeğin görünür olması için aktif olarak yollar aramıştır. Bu emeğin görünmez olmasının sebepleri arasında her gün tekrar edilmesi, sevgi ile iç içe yapılması ve bir mesai saatinin olmaması gibi etkenler vardır (Aldemir, 2016: 1). Ev içi görünmez emek olmasının yanı sıra, çamaşırla kadına yüklenen diğer bir sorun da –1990’lara kadar daha sık olmakla birlikte, günümüzde muhtemelen hâlâ kırsal alanlarda devam ettirilen– çamaşır serme işinin de, başlı başına bir “iyi kadınlık” simgesi olarak karşımıza çıkmasıdır. Neticede çamaşır ev içi iş olmakla birlikte, asıldığı yer balkon ya da bahçe olduğundan, kamusal alan olarak başkalarının görebildiği ve bu nedenle eleştirebildiği bir eylem haline de gelmektedir. Bu sebeple çamaşır serilirken sergilenen intizam, kadının ne kadar iyi bir kadın olduğunun göstergelerinden biri olarak görülmüştür. Çamaşır serilirken dikkat çeken bir diğer nokta da, iç çamaşırlarının ya iç bölüme ya da dışarıya üzeri örtülerek serilmesidir. Burada dikkat çeken iki nokta vardır: Birincisi, iç çamaşırının mahrem görülmesi sebebiyle konu komşudan gizli tutulması, ikincisi ise “eğer erkek iç çamaşırını görürse baştan çıkabilir” şeklindeki cinsel açlığı ortaya koyan algıdır. Bu sebeple özellikle mahallelerde iç çamaşırını gizlemeden seren kadınlar, hep “kötü kadın” olarak anılmıştır. Aralık 2021 tarihinde Bursa’da bir kadın serdiği çamaşırları topladığında çamaşırların eksik olduğunu fark etmiş ve bunun üzerine kamera kayıtlarını incelemiştir. Yoldan geçen bir erkeğin iç çamaşırlarından birini çaldığını görmüştür ve bunun üzerine şikâyette bulunmuştur. Bu durum da bir iç çamaşırıyla tahrik olabilen erkeklerin varlığı konusunda hemfikir olan toplumsal algıyı ne yazık ki desteklemiştir.
Çamaşırın toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bir diğer kullanımı da Kürt kadınlarına özgüdür. Tarih boyunca, her ülke ve bölgeden kadınlar menstrüasyon dönemlerinde farklı farklı kavramlar kullanmışlardır. Bunlardan biri de Kürt coğrafyasındaki kadınların erkekler anlamasın diye kullandıkları ve regl dönemindeki kadını ifade eden “ketina cila” (çamaşıra girmek) kavramıdır. Yaşadıkları coğrafyada regl olmanın ayıp sayılması sebebiyle Kürt kadınları, başka coğrafyalardaki pek çok kadın gibi, bir niteleme kullanmaktadır. Muhafazakâr kesimlerce kadınların regl döneminde “kirli” olarak anılmasına tezat olarak ketina cila, temizlenme durumuna işaret etmektedir. Özellikle regl döneminin “kirli” olarak lanse edilmesinin, toplumsal cinsiyet rejiminin kadın kimliğini yıkmak için kurduğu bir niteleme olduğunu görmek gerekir.
Çamaşırın, kadına ve erkeğe göre farklılaşan ve toplumca normalleştirilen kullanımı da önemli bir noktadır. Balkonda, parkta sıklıkla görebildiğimiz, üzerinde sadece atlet olan erkek figürü son derece normal karşılanırken; kadınlar, topluma açık alanlarda bu şekilde giyinirlerse hakarete, kınama ve ayıplanmaya maruz kalabilirler.
Medyanın Bitmeyen Don Kavgası
İlk çağdan bu yana örtünme, giyinme, kadınlar için dişiliğini gösterme, sosyalleşme, regl olduğu bilgisini muhafaza etme gibi işlevleri olan çamaşır, hayatımızın birçok alanında olduğu gibi medyada da kendine bir hayli yer buldu. Medyaya yansıyan ilk “don” şakası, dönemin TRT spikerlerinden Ersin İmer’in kariyerine mal oldu. 1990’larda hava sıcaklıklarının eksi derecelere düştüğü bir kış gecesi Ersin İmer, sunumunu bitirirken muzip bir gülümsemeyle “Hepinize donsuz geceler dilerim sayın seyirciler,” dedi ve ardından hayatı değişti. Kurduğu bu cümle ertesi gün gazetelere haber oldu ve İmer, hava durumu sunuculuğundan alınıp masa başı bir göreve verildi. Yaşadığı bu vahim olaya üzülen spiker, sonrasında felç geçirdi ve bir süre sonra da hayatını kaybetti. 35 yıllık TRT spikeri Orhan Baykal, emekli olduktan sonra bu olayın anısına ve TRT’de yaşananları hicvetmek adına Donsuz Geceler Sayın Seyirciler adlı kitabı yazdı. 2015’te haber spikeri Cüneyt Özdemir’in “Soğuk havalardan dolayı don tehlikesi ile karşı karşıya kalan tüm çiftçilere donsuz geceler dilerim” sözleri, tarihin tekerrürden ibaret olduğunu gösterdi. Neyse ki Ersin İmer’de olduğu gibi, Cüneyt Özdemir’in kariyerine mal olmadı bu durum.
Medyada “don” tartışmaları belli dönemlerde çok fazla gündeme geldi. Özellikle 2005’in yaz aylarına medyada “don tartışmalarının” damga vurduğu görüldü. Aynı zamanda 2005 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hoş bir görüntü oluşturmadığı gerekçesiyle denize iç çamaşırıyla girilmemesi için ucuz mayo satması, Avrupa basınında da yer bulmuştu. Bloomberg News “don” tartışmasını, “Türkiye Avrupa Birliği’ne girme umuduyla, plajlarda mayo dağıtıyor,” şeklinde ele almıştı.
Denize “don”la girmek 110 TL!
2012 yılında Adana’nın Yumurtalık ilçesinde görüntü kirliliğini önlemek için sahilde iç çamaşırı ve kıyafet yasağı getirildi. Yasağa uymayanlara sahilde nöbet tutan zabıtalar tarafından 110 TL ceza kesildi ve bu durum, haberlere yansıdı. Yine aynı yıl Leman dergisi tarafından, don tartışmalarının hicvedilmesi amacıyla, okuyucular donla denize girmeye davet edildi. O dönem hükümetten oldukça tepki çeken bu duyuruya Leman dergisi Genel Müdürü Tuncay Akgün açıklık getirdi: “Leman Dergisi’nin son sayısında eylemle ilgiyi bir duyuru yayınladık. Okurları donla denize girmeye çağırdık. Pijamalı piknik benzeri bir etkinlik. Medyadaki ‘don tartışması’ üzerine böyle bir eylem yapıyoruz. Savunduğumuz elbette donla denize girilmesi değil, öncelikle bu halkın aşağılanmasına bir tepki. Mayo yerine don giymek bu insanların estetik tercihi değil.” O dönemde kimi mizah dergi ve haber sitelerinde “Donla denize girilebilecek sahiller” başlığıyla verilen haberler de oldukça revaçtaydı.
2014 ve 2015 yıllarında da medyada en çok yer bulan konulardan biri, “donla” denize girilmesiydi. Öyle ki dönemin birçok gazetesinde bu konu spot haber olarak geçti ve sanatçılar da bunu hicveden paylaşımlarda bulundu. 2014 yılında Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak’ın donla (iç çamaşırıyla) denize girmeyi yasakladığı haberi paylaşıldı. 2008 yılında Bodrum’da vatandaş ve turistlerin rahatsız olduğu gerekçesiyle donla denize girilmesi de yasaklanmıştı.
2015 yılında denize “don”la girilmemesi konusunda sahil kasabalarındaki hassasiyet devam etmekteydi; öyle ki Zonguldak Belediyesi tarafından işletilen Karpuz plajına iç çamaşırıyla girmek isteyen iki kardeş ve bir görevli arasında çıkan tartışma sonucu, kardeşlerden birinin görevliyi yaraladığı haberi de büyük ilgi uyandırdı.
Don ile denize girme tartışmalarında göz ardı edilmemesi gereken önemli noktalardan biri de, sosyal sınıf ayrımının belirgin olması. Özellikle halk plajlarında karşılaştığımız bu duruma verilen tepkiler, ülkedeki hegemonik söylemin en net yansımalarından biri. Bu tartışmaların yanı sıra kadınların hiç denize giremediği veya daha mahrem sayılan izole alanlarda denize girebildiği gerçeği de unutulmamalı.
Cezaevlerinde Çamaşır
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Türkiye’de cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulaması başlatıldı. İlk kez Sultanahmet Cezaevi’nde başlatılan tek tip kıyafet uygulaması kapsamında bir yıl boyunca mahpusların sivil kıyafetleri toplandı ve dayakla onlara tek tip kıyafet giydirilmeye çalışıldı. Buna karşı çıkan mahpusların güçlü ve kararlı mücadelesi sayesinde bu uygulama bir yıl sonra geri çekildi. 83 yılında bir genelge ile dayatılan tek tip kıyafet uygulaması, belli dönemlerde tekrar tekrar gündeme getirildi. Buna uymayan mahkûmlar, dayak, hücre cezası, işkence, sevk zinciri gibi yöntemlerle yıldırılmaya çalışıldı. 2017 yılında olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıkarılan 695 ve 696 sayılı kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile yeniden tek tip elbise uygulamasına geçildi. Bu uygulama, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanların, duruşmaya sevk için cezaevi dışına çıkarılmaları durumunda, ceza infaz kurumu idaresince verilen giysileri giymelerini zorunlu tutuyordu. Tutuklulara giydirilen tek tip kıyafet, belli suçlardan yargılananların kıyafetleri ile ayırt edilmelerine sebep olması ve bunun yarattığı olumsuz psikolojik etkiler nedeniyle hep eleştirilmişti.
Cezaevlerinde kıyafet ile ilgili bir diğer husus da, cezaevlerine çamaşır götürmedir. Bir yakını tutuklanan insanın cezaeviyle ilk tanışma sürecinde karşılaştığı şok edici durumlardan biri de çamaşırlarla ilgili uygulamalardır. Her bir kıyafetten belli sayıda (örneğin 3 pantolon), belli renklerde (en son lacivert ve yeşil/hâki renkleri kabul edilmiyordu) ve belli özelliklerde (şişme mont alınmaması gibi) götürülmesi gerektiğinden burada kıyafetlerle ilgili bir mücadele süreci başlar. En zor zamanlardan biri de mevsim geçişleridir: Mevsim geçişlerinde ihtiyacı olan yeni kıyafetlerin cezaevine alınması için önce mahkûmun içeridekileri teslim etmesi, böylelikle kendisine ait kontenjanda boşluk yaratması ve ancak ardından yeni kıyafetleri alabilmesi gibi zorlu bir süreç söz konusudur.
Edebiyata da konu olan cezaevine çamaşır getirme ritüeli hakkında Arkadaş Zekai Özger, “Sevda” şiirinde diyor ki;
Giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum.
Cezaevine çamaşır getirme ritüeli hakkında Nazım Hikmet de “Karıma Mektup” şiirinde cezaevi sürecini anlatmasından sonra umudunun bitmediğini, eşinden istediği fanila don ile şu şekilde anlatıyor;
Paran varsa eğer bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı.
Sonuç
İnsanlığın var oluşundan bu yana örtünme, vücudu koruma-gizleme, daha dişi görünme gibi amaçlarla kullanılan çamaşırın, kapitalist sistemle birlikte çeşitlerinin, kullanım alanlarının ve amaçlarının değiştiğini görüyoruz. En genel anlamda çamaşırın, kişinin sosyo-ekonomik durumundan, toplumsal cinsiyet açısından kadına atfedilen rollere varıncaya kadar sürekli değişen bir gösteren olduğunu söyleyebiliriz. Hayatın içinde yaygın kullanılan bir nesne olması sebebiyle de edebiyattan sinemaya ve sanatın diğer dallarına birçok alanda kendini göstermektedir.
Yaşamın her alanında olduğu gibi şairler, yönetmenler, sanatçılar ve edebiyatçılar çamaşırı tema olarak çokça işlemişlerdir. Didem Madak (2022: 13), “Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım?” şiirinde çamaşırı şu şekilde kullanmıştır örneğin:
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Eskiden insanların başta aşklarını, sonrasında hislerini en iyi anlattığı edebi araçlardan biri de mânilerdi. Birçoğu anonim olan mânilerden, çamaşır hakkında en ünlü olanı ise şöyledir:
Gemi gelir yanaşır
İçi dolu çamaşır
Benim yârim çok güzel,
Gören gözler kamaşır.
Konuşma dilinde çok sık kullanılan atasözlerinde ve deyimlerde, kimi zaman siyasilerin söylemlerine de yansıyacak şekilde, çamaşır karşımıza çıkmaktadır:
- • Dünkü güneşle bugünkü çamaşır yıkanmaz (Süleyman Demirel’in Meclis Araştırma Komisyonu’nda 1980 darbesi için kullandığı atasözü. İş işten geçtikten sonra bir şey yapılmayacağını ifade etmek için kullanılır).
- Kirli çamaşırını evinde yıka (Sahip olunan kötü şeylerin başkasının yanında açık edilmemesi anlamında kullanılan atasözü).
- Kirli çamaşırları ortaya dökmek (Genelde tartışma ve kavga anında tarafların birbirleri hakkında bildiklerini ifşa etmelerini anlatır).
- Gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirmek (Düzenli ilişkisi olmayan, partnerini sıklıkla değiştiren kişiler için kullanılır).
Aldemir, Ç. (2016). Kadının Görünmeyen Emeğinin Görünür Kılınması: Ev İçi Emeğin Ücretlendirilmesi. (Yüksek Lisans Tezi). Eskişehir: Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Begiç, H. N. & Kaya, R. (2019). Çankırı’da Unutulmuş Bir Gelenek: Çamaşırhaneler. ÇKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:10, Sayı: 2.
Burak A. (2006). Sümerbank Kayseri Yerleşkesi Mutlaka Korunmalıdır. Yapı. http://www.yapi.com.tr/haberler/sumerbank-kayseri-yerleskesi-mutlaka-korunmalidir_61101.html
Çamaşır. (t.y.). Türk Dil Kurumu Sözlüğü. https://sozluk.gov.tr/
Çamaşır hırsızı. (2021). Haberler. https://www.haberler.com/guncel/evin-onunde-asili-kadin-camasirlarini-calan-14515326-haberi/
Denize donla girmek isteyince bıçaklar çekildi. (2015). Saat Başı Haber. https://www.saatbasihaber.com/denize-donla-girmek-isteyince-bicaklar-cekildi/41960/
Denize ‘Don’la Girmek. (2012). Kanal Ben. https://www.kanalben.com/turkiye/denize-donla-girmek-110-tl-h8627.html
Donla denize girmek yasaklandı. (2008). Haber 61. https://www.haber61.net/gundem/donla-denize-girmek-yasaklandi-h23405.html
Donla denize girme Avrupa basınında. (2005). Kaptan Haber. https://www.kaptanhaber.com/donla-denize-girme-avrupa-basininda/1977/
‘Donsuz Geceler’ Gafı. (2015). Son Dakika. https://www.sondakika.com/magazin/haber-cuneyt-ozdemir-donsuz-geceler-diledi-7177376/
Eski Medeniyetlerden Günümüze Çamaşırhane Kültürü. http://www.termotekkece.com/camasirhanetarihcesi_1_36.htm
Hepinize Donsuz Geceler Dilerim Sevgili Seyirciler. (2010). Medya Radar. https://www.medyaradar.com/hepinize-donsuz-geceler-dilerim-sevgili-seyirciler-haberi-46109
Gemilerde Talim Var. https://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=508
Hikmet, N. Karıma Mektup. https://www.adadergi.com/post/2020/05/23/karima-mektup
İç Çamaşırının Tarihi. (2019). Wannart. https://wannart.com/icerik/21024-ic-camasirlarinin-tarihi
İç Çamaşırının Tarihsel Yolculuğu. (2021). Mynet. https://www.mynet.com/ic-camasirinin-tarihsel-yolculugu-orta-cag-da-sadece-ic-giyim-aliskanliklarinin-sasirtici-degisimi-190101256461
İki yeni KHK yayımlandı: Tutuklular için ‘tek tip kıyafet’ uygulaması getirildi, 2 bin 756 kişi ihraç edildi. (2017). T24. https://t24.com.tr/haber/iki-yeni-khk-yayimlandi-tutuklular-icin-tek-tip-kiyafet-uygulamasi-getirildi-2-bin-756-kisi-ihrac-edildi,519501
Konyaaltı plaj kuralları. (2014). Gün Haber. https://www.gunhaber.com.tr/haber/Konyaalti-plaj-kurallari/378355
Leman Dergisinden ‘Don’ Eylemi. (2012). Medyatava. https://www.medyatava.com/haber/leman-dergisinden-don-eylemi_11051
Madak, D. (2022). Ah’lar Ağacı. İstanbul: Metis.
Özger, A. Z. (2001). Sevdadır. Cilt 6. İzmir.
Sağmalcılar’dan Sultanahmet Cezaevi’ne Türkiye’de tek tip elbise uygulaması. (2017). T24. https://t24.com.tr/haber/sagmalcilardan-sultanahmet-cezaevine-turkiyede-tek-tip-elbise-uygulamasi,520384
Ünlü Şairlerden Cezaevi Şiirleri – Hapishane Şiirleri. (t.y.). Engelliler Biz. https://www.engelliler.biz/forum/alinti-yazilar/144443-unlu-sairlerden-cezaevi-siirleri-hapishane-siirleri.html
Kapak görseli: Zir Vadisi Kenarında Hep Birlikte Çamaşır Yıkayan Ermeni Kadınlar, 1929 Kaynak: Twitter, @NataliAVAZYAN / © Maynerd
Owen Williams, National Geographic Arcihve
























